Sivasspor 1-4 Fenerbahçe

İki takımın ne oynadığından çok, saha ve hava şartlarından bahsediliyor. Oysa karşılaşacak iki takım ligin en çok gol atan 3 takımından ikisi. Bunun dışında Sivasspor uzun zamandır ligin ilk devresini kapatan ilk Anadolu takımı. Buzdu, kardı, krampondu derken düdük çalıyor ve maç başlıyor. Ev sahibi tüm haftanın stresini üzerinde taşıyor belli. Fenerbahçe’miz ise, büyük maç oynamayı bilmenin avantajıyla ne istediğini bilen bir tavır içinde.

Hızlı başlıyoruz, 4’te Carlos korneri Uğur’a pas olarak kullanıyor. Uğur’un ortasına Selçuk yapıştırıyor kafayı, kaleci Akın güzel bir kurtarışla top kornere çelmeyi başarıyor. Hemen bir dakika sonra Muhammed uzaktan deniyor şansını, şutu Volkan’ın kontrolü altında avutu boyluyor. 7’de bu sefer sağ kanattan bindiriyoruz, Gökhan’ın ortasına Semih vuruyor kafayı, kaleci Akın yine kornere çelmeyi başarıyor. Bu iki atak, Sarı Kanaryaların kanatları kullanacağının sinyalleri. Kornerden gelen topu Semih kaleye göndermek istiyor yine ancak başarılı olamıyor. 10’da Alex’in kullandığı köşe vuruşunu Selçuk kafayla avuta yolluyor.

12’de sağ kanattan gelişen atağımızda Deivid topun üstünden atlayarak Gökhan’a avantaj sağlıyor. Gökhan ceza alanına çaprazdan girip sert vuruyor. Kaleci Akın bu pozisyonun da, bir dakika sonra yine Gökhan’ın sağ kanattan ortasının da gol olmasına izin vermiyor. 16’da ev sahibi Devran’ın şutuyla gol arıyor ancak Volkan yine başarılı. 22’de yine çok önemli bir pozisyonumuz gol olmuyor, Alex’İn sağ kanada yakın bir yerden serbest vuruşunda top ceza alanında kimseye değmiyor ve direğin dibinden avuta çıkıyor.

Bu kanat akınları gelen golün müjdecisi oluyor. 29’da Gökhan, sağ kanattan bindiren Deivid’in önüne bırakıyor topu, o da sıfıra inip tam çizgiden Alex’in bulunduğu yere ortalıyor. Alex de en iyi bildiği iki şeyden birisini yapıyor ve kafayla attığı golle Fenerbahçe’yi 1-0 öne geçiriyor. Bu gol ev sahibinin stresini arttırıyor mutlaka, bizim ise daha güvenerek oynamamızı sağlıyor. 32’de Alex’in uzun mesafeli pasıyla Deivid kaçıyor sağdan. Yerden ortasında Semih’i görüyor. Semih topu kaleye sırtı dönük alınca, atağı başlatan ve geriden gelen Alex’in önüne yuvarlıyor. Alex’in vuruşu iyi değil defanstan geri geliyor. Dönen topu solda boş durumdaki Uğur’a aktarmak istiyor Alex ancak defans yine araya giriyor. 39’da Carlos’un avuta giden şutu sonrasında, 40’ta, Aurelio bir ara pasla Gökhan’ı kaçırıyor sağdan. Gökhan’ın ortasına Semih vuruyor kafayı. Kafa vuruşunda kaleciden dönen topu Semih tamamlıyor yine ve skor 2-0’a taşıyor.

İkinci yarıya aynı kadroyla başlıyoruz. Sivasspor durumun farkına varmış daha derli toplu bir görüntü içinde. Ancak biz de bastıran ekiplere karşı daha çok pozisyonu buluyoruz her zaman. 54’te Alex, Semih’le girdiği verkaç sonrasında kaleciyle karşı karşıya kalıyor, şutunda kaleci başarılı. Bir dakika sonrasında bu defa Deivid, Alex’le verkaça girip kalıyor kaleciyle karşı karşıya. Çapraz pozisyonda aşırtma bir vuruş yapıyor ancak isabetli değil. Yine bir dakika sonrasında Aurelio’nun presle kazandığı topu Alex’le buluşturuyoruz. Alex’in şutuna defans ayak koyunca 3. golü bulamıyoruz. Bu kaçanlardan sonra atamayana atarlar misali ev sahibinin golü geliyor. Abdurrahman Uğur’u geçip sağdan araya kaçan Mehmet’in önüne bırakıyor topu. Onun ortasına Musa vuruyor ve direğe çarpıp kaleyi bulan şutu ev sahibinin golü olarak kayıtlara geçiyor.

59’da Carlos’un kullandığı sert vuruş yandan avuta gidiyor. 64’te Uğur yerini Vederson’a bırakıyor. 10 dakika sonra da Semih, Kezman’la yer değiştiriyor. 78’de yine kanatları kullanıyoruz. Aurelio’nun ara pasıyla soldan bindiren Vederson, Ön direğe koşu yapan Kezman’a kesiyor topu. Kezman da gol suskunluğunu gideren şutuyla skoru 3-1’e getiriyor. Kalan dakikalarda ev sahibinin morali iyice bozuluyor. 86’da nefis bir atak organizasyonu daha yaparak 4. golümüzü atıyoruz. Deivid soldan fırlayan Alex’in önüne bırakıyor topu. Alex de kafasını kaldırıp , kendini arkada boşa çıkarak Kezman’ı görüyor. Kezman topu düzeltip, ileri çıkan Akın’ın üzerinden filelerle buluşturuyor ve skoru tayin ediyor.
Ligin ikinci yarısına İstanbul Belediyespor’a verilen puanlar sonrasında ligde iki maçta 9 gol atıp 6 puan alıyoruz, kupada da 13 gol atıp 2 galibiyetle birlikte çeyrek finale kalıyoruz.

Rakamların Dili
13 Sivasspor’un bu maça kadar kalesinden gördüğü gol sayısı
41 Golle ligin en golcü ekibiyiz

Fenerbahçe Dergisi / Şubat 2008

İşlem Tamam

Banvit 66-76 Fenerbahçe Ülker
İstanbul Üniversitesi 63-73 Fenerbahçe

Bak Şu Konuşana

Ceza alanı içinden uzaktan şut :)
Zaten Siyah-Beyazlılara beraberliğe getiren gol de Cisse’nin dönen topa uzaktan attığı şutla gerçekleşti. (Cisse'nin penaltı noktası civarından yaptığı vuruşu anlatmaya çalışırken)
Gülengül Altınsay - Akşam Gazetesi Yazarı
27 Ocak 2008
Kale önünde ofsayt taktiği :)
Bünyamin Hoca eski defans oyuncusu alışkanlığıyla herhalde, takımını kendi kalesi önünde yığmayı seviyor. Ofsayt taktiğiyle birlikte rakip forvetleri durdurmayı amaçlıyor. (Antep'in oyun yapısını -nedense?- analiz etmeye çalışırken)
Gülengül Altınsay - Akşam Gazetesi Yazarı
27 Ocak 2008
Çüşşşşş
Transfer sezonu geldi geçti, ara transfer de geldi geçiyor, ama Kalli gelemiyor. Hep iş üstünde! 58 milyon dolar para verildi, hocayı tatmin edecek icraat gerçekleşemedi. Bekle ‘felçkamp’ dirilecek diye. Takım öldü be!
Oğuz Dizer - Fanatik Gazetesi Yazarı
27 Ocak 2008

Nicolas Anelka

Bugün ilk resmi golünü attı Nic Chelsea formasıyla. FA Cup maçında Wigan deplasmanında takımımın ilk golüydü. 2-1 kazandılar. Nic'in hikayesini biliyoruz hepimiz. Tarihten fotoğraflarla süsledim, buyrun.



























İddaa

Arsenal - Newcastle Utd 1 - 1.2 + Skor 3-0
Beşiktaş - Gaziantepspor ÜSTÜ - 1.45 + Skor 3-1
Wigan - Chelsea 2 - 1.35 + Skor 1-2
Lens - Strasbourg 1 - 1.7 - Skor 2-2
Toplam Oran = 3,99

Önce Fenerbahçe

Hatırlatma.

Nostalji

Fenerbahçe Dergisi yine. 2005/06 sezonunun ikinci yarısının değerlendirmesi.

Ligin ilk yarısı tamamlanmış, Fenerbahçe en yakın rakibinin 4 puan önünde lider. Ligin en fazla gelip gelen, 9 maçta aldığı 7 galibiyet 2 beraberlikle kendi sahasında en başarılı, deplasmanda en az gol yiyen kendi sahasında en çok gol atan takımı Fenerbahçe, gördüğü 1 kırmızı 27 sarı kartla da en centilmeni. Fenerbahçe her alanda kopmak üzere. Celal Doğan’ın da söylediği gibi bu gidişle Fenerbahçe ve diğerleri olacak. O zaman birşeyler yapılmalıdır. 20 aralıkta İlhan Cavcav Fenerbahçe Spor Kulübü’ne terör örgütü PKK benzetmesi yapacak kadar ileri gider. Yönetim kurulumuzca verilen tepki karşısında önce özür diler ancak Aziz Yıldırım’a olan kini geri adım atmasına engel olur. Futbol federasyonu seçimlerine yaklaşılırken, 24 Aralık’ta Akşam Gazetesi, Galatasaray Spor Kulübü başkanı Özhan Canaydın’ın, Haluk Ulusoy’la gizlice görüştüğünü yazar ve ekledi ‘Buluştular konuştular. Ama ne konuştular onu bilen yok’. Aynı günlerde Galatasaray ezeli kardeşi Beşiktaş’ın futbolcusu Okan Koç’u, kulübünden para alamadığı gerekçesiyle bedelsiz olarak transfer eder ve kadrosunu güçlendirir.



İsviçre maçı sonrasında yaşanan ayıpları örtmek vatanseverlik, konuşmak ise ihanettir. Oysa o ayıpların başlangıç emrini verenler ortada dolaşırlar ellerini kollarını sallaya sallaya. Ceza almamak için Fenerbahçeli Serkan’a baskı yapar TFF, son demlerinde. 5 Ocak 2006’da Anayasa Mahkemesi, Futbol Federasyonu başkan ve üyeliği için ‘yüksekokul mezunu’ olma şartını öngören düzenlemeyi iptal eder. Böylelikle Fenerbahçe’yi durdurma planlarında önemli bir gelişme sağlar ittifak. Devlet bakanı Mehmet Ali Şahin’in aleyhinde yaptığı açıklamalara rağmen adaylığını koyan Ulusoy, 19 ocak 2006 tarihinde yapılan seçimlerde ikinci kez Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olur. Mehmet Ali Şahin yorumu ise ‘Bekleneni yapacağım’ olur. Beklenen bakanın Ulusoy’u görevden almasıdır zira bir önceki dönemden sürmekte olan onlarca yolsuzluk davası vardır Ulusoy’un. Ulusoy ise ‘Değiştim’ dedi ve görevine başlar.



Antalya’da yapılan devre arasın kampından güçlenmiş olarak dönen Kanaryalar, ikinci yarının ilk maçında, buz gibi bir Cuma akşamında Kadıköy’de Gençlerbirliği’ni, Önder ve Marcio’nun iki golüyle 3-0 gibi net bir skorla yener. Cavcav’a ilk yanıttır bu. Maçta hakem hatalarında Ulusoy istifaya davet edilir, küfürsüz bir şekilde. Bu maçla birlikte, Daum’un ikinci yarıya bir kaleci değişikliğiyle başladığını görümüş oluruz; artık kupa Volkan’a, lig Rüştü’ye emanettir. Aynı haftayı Galatasaray, uzatma dakikalarında bulduğu bir golle galip tamamlar. Ocak ayının sonuna doğru Fenerbahçe, kendisine PKK yakıştırması yapan İlhan Cavcav’a konuşmak yerine icraat yapmak dersi vererek, sezon sonunda Gençlerbirliği ile sözleşmesi bitecek olan Uğur Boral’la ek sıkışır. Bu ikinci yanıttır Cavcav’a. Şubat ayının hemen başında Kayseri Erciyesspor’la deplasmanda oynadığımız Türkiye Kupası maçını beraberlikle tamamlarız. Donmuş bir zeminde eksi 12 derecede oynanan maçla ilgili Fabio’nun eliyle kestiği pozisyon kalır akıllarda. Daha doğrusu akıllara işlenir. Zira Fabio’nun elle oynamasının nedeni Agali’nin kendisine yaptığı fauldür. Her zaman olduğu gibi Fenerbahçe aleyhine konuşmak daha çok gelir işlerine bazılarının. Oysa akşam saatlerinde eksi 12 derecede oynamak yerine, gündüz saatlerinde 10-15 derece daha sıcak bir havada en azından buz tutmamış bir sahada oynamak konuşulmalıdır bizce. Aynı gün, Gençlerbirliği maçında ‘Ulusoy istifa’ diye tezahürat yapılmasıyla ilgili savunma istenir kulübümüzden. Ulusoy icraatlarına başlamıştır anlaşılan.



Ezeli rakibimiz Galatasaray, resmi dergisinin şubat ayı sayısında, Mustafa Kemal Atatürk’ün kulübümüzü ziyaretinin şüpheli olduğunu ve ziyaret defterindeki imzanın sahte olduğunu iddia eder, utanmadan. Büyük bir kulübün resmi organının bu kadar alçak bir iddiada bulunmasına yanıt gecikmez; belgelerle, kanıtlarla, gerçeklerle. Bunu iddia edenler Mustafa Kemal’in kendi kulüplerini hiç ziyaret etmemiş olmasına değinmez.



Şubat ayı başında Ulusoy federasyonu, ilk diyetini öder; kurallara göre serbest kalarak bedelsiz olarak Beşiktaş’tan Galatasaray’a giden Okan Koç’un trasnferine engel olunur. Ertesi gün Rizespor ile Kadıköy’de oynadığı maçta iki puan kaybeder Fenerbahçe. İslam Çupi’nin adının verildiği basın tribününün açıldığı maçın yıldızı kaleci Zdravkov’dur. Hafta içinde İsviçre maçı olayları nedeniyle aldığımız ceza açıklanır, dünya başımıza yıkılır. Sorumlulardan sadece bir tanesi görevinin başındadır hala. İkinci yarıyla birlikte başlayan Cuma maçları serisi Samsunspor maçıyla son bulur. Samsunspor deplasmanda 5-0 gibi net bir skorla geçilirken, yere düşen Marcio’nun sahtekarlığı ilan edilir yedi düvele. O kadar abartırlar ki, Arif Erdem’e bile olayın yorumunu yaptırırlar. Maçın önemli notlarından birisi Alex’in Fenerbahçe’ye geldiği tarihten bu yana ilk kez bir penaltısının kurtarılmış olmasıdır. Sahtekar ilan edilen Marcio’nun ‘kale boştu neden atayım ki kendimi dengemi kaybettim ve düştüm’ açıklaması ise gazete köşelerinde yer bulur ancak. Aynı hafta rakimiz, Gaziantepspor’u 6-0 gibi farklı bir skorla yener ancak seyircileri galibiyeti umursamaz. Onların işi gücü Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’a küfretmektir. Ulusoy istifa diye bağıran Fenerbahçe taraftarının cezası eksik olmaz ama. Hafta içinde Milliyet Yılın Sporcusu Ödülleri’nde Aziz Yıldırım yılın spor adamı, Alex de Souza yılın futbolcusu ödüllerini alırlar. Yılın spor adamı Ali Sami Yen’deki hedef tahtasıdır küfür oklarının.



Ligdeki ilk yenilgisini Ankaraspor deplasmanında alır Sarı Kanaryalar. 2-1 yenildiğimiz maçta sarı kartlı Ahmet Yıldırım’ın Serkan’a yaptığı sert faulü süzemeyen Kuddusi Müftüoğlu, puan için oynayıp kapanan Ankaraspor’un 10 kişi kalmamasını sağlar. Lehimize yapılan hakem hataları kasıtlıdır, tefrikalar halinde yayınlanır basında, aleyhimize olanlar ise hatadır sadece. Hafta içinde Türkiye Kupası eleme grubu maçında Tarsus İdman Yurdu’nu 4-0 yenen Fenerbahçe, Galatasaray’la eşleşir.



Hafta sonu gelir çatar, rakip ilk yarıda deplasmanda 2-1 yendiğimiz Beşiktaş’tır. Maça ilk maç örnek gösterilerek rakip seyirci alınmaz. Rakip seyirci hafta içinde oynanan kupa maçını fırsat bilir Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’a küfür etmeye. Fenerbahçe Tuncay’la öne geçer. Sonra Sergen eliyle başlattığı pozisyonu golle tamamlayıp skore eşitler. Daha sonra da ofsayt kokan bir pozisyonda öne geçirir Beşiktaş’ı. Marcio skoru tayin eder Alex’in ortasına; 2-2.



Mart ayı dert ayı derler ama biz Mart başlamadan ligde kaybettiğimiz puanlarla rakibi yarışa ortak etmişizdir. Rakip önce oynayıp aldığı üç puanla lider olur, bizse galibiyet için bastırıken son dakikada yediğimiz golle ikinci yenilgiyi alarak koltuğu devrederiz. Son üç maçta sadece 1 puan alarak kaybederiz koltuğu hem de.

Zor durumların ilacı mazlum vardır sırada. Türkiye Kupası çeyrek finali ilk maçında rakip Galatasaray’dır Kadıköy’de. Hızlı başlar Kanaryalar. Servet ve Anelka’nın gollük şutları Aykut’ta kalır. 25’de Fabio mükemmel gollerinden birisini daha gösterir tribünlere. Ceza alanı girişinden vurduğu vole kurtarılmazdır. İkinci yarıda rakip beraberliği bulur. Bulunca da sevinci abartır. Gol sahibi Ümit ile Sabri elleri kulaklarında tribünleri tahrik etmektedir. Sonra baskımız artar, 85’te Alex’in ceza alanı dışında yere indiren Tomas’ın, bir tek dayak yemediği kalır Hasas Şaş’tan. Şamarı da Alex vurur tam doksandan. Tuncay’ın Ümit ve Sabri’ye aynı şekilde yanıt vermesi olay olur, Ümit’le Sabri’nin yaptıkları yanlarında kar.



Galibiyetle çıkış başlar yeniden. Konyaspor’la oynanan maçı futbol seven herkes ağızların suyu akarak izler. Resital 5-0 biter. Galatasaray’ın puan kaybıyla koltuğu geri alırız yeniden. Ankaragücü deplasmanından da 4-1’lik galibiyetle döner, kupa rövanşını beklemeye başlarız. Rövanşta, saha dışı yolları uygulamaya koyar rakip, Tuncay ise 35 metreden. Galatasaray attığı iki golle öne geçmesine ve seyircilerinin sahaya devamlı yabancı madde yağdırmasına rağmen Appiah, hem beraberliği sağlar hem de gerçek Fenerbahçeli olur. Şükür’ün gol sadece tabelayı değiştirir, turu geçen Kanaryalar olur. Kupa zaferi sonrasında hafta sonunda Malatyaspor’u 2-0 yenerek liderliğini sürdürür Fenerbahçe. Hafta içinde Diyarbakır’ın cezası nedeniyle seyricisiz oynanması gereken maç, ilde yaşanan terör eylemleri nedeniyle Malatya’ya alınır. Bir gün önce Galatasaray’a günlük bırakılan koltuk 4-0’la geri alınır.



Nisan ayının ilk hafta sonunda Galatasaray, mazlum, Gençlerbirliği’nin ilk yarıda kazandığı iki yanlış penaltı kararı sonrasında bulduğu gollerle çözer ve ikinci yarıda bulduğu bir üçüncü golle 3-0 yener. Ertesi gün Gaziantep’i 2-0 yenen Fenerbahçe koltuğu yine alır geriye. Hafta içinde Fenerbahçe aleyhine demeçler yeniden başlar. Cavcav ‘Aziz Yıldırım düşmanıyım’ der. Ertesi gün Türkie Kupası yarı final ilk maçında Denizlispor’u deplasmanda 4-0 yener Fenerbahçe. Galatasaray, Diyarbakırspor’la oynayacağı maçın yeri açıklanmadan İzmir’de otel ayırtır, uçak biletlerini ayarlar. Muhtemelen havadayken maçın yeri İzmir olarak açıklanır. Cuma günü mesai saati bitiminde federayon Deniz Barış’ın lisansının tekrar askıya alındığını bildirir. Fenerbahçe Sivasspor’u Alex’in resitaliyle 3-0 yener.



Hafta içinde milli takım kafilesinde yer alan Selçuk, kendilerine ultraslan denilen vatan hainlerinin küfürleriyle karşılaşır. Üzerlerinde milli takım forması varken Milli takım teknik direktörüne, milli takım oyuncusuna küfür edenlere vatan haini demek ne kadar hafif bir eleştiridir aslında. Yabancı sınırının kalkması konusundaki kararı verir aynı hafta içinde federasyon. Birinci ligdeki 18 kulüpten 10 tanesinin istediği, 5 tanesinin çekimser kaldığı bir durumda sadece Fenerbahçe istedi diye karşı çıkar federasyon. Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı, Galatasaray’ın şampiyon olması istediğini açıklar, önünde Galatasaray’la oynanacak maçları varken. Daha sonra Galatasaray Spor Kulübü İkinci Başkanı da kupayı Beşiktaş’ın almasını temenni ettiğini açıklar. Pankart kardeşleri sahada ne çeşit bir ilişkide olacaklardır merak konusu olur. Hafta sonunda Manisa’da farklı yenilen Fenerbahçe koltuğu bu sefer puan farkıyla devreder Galatasaray’a. Maç sonrasında bir ibişin sözleriyle çıkan olaylarda emniyet Fenerbahçe taraftarına coplarla, biber gazıyla saldırır. Aralarında çocuklar ve bayanların bulunduğu çok sayıda taraftar yaralanır. Hafta içinde oynanan Türkiye Kupası yarı final ikinci maçında tarafatrın takıma tepki vereceğini umanlar yanılırlar. Önce Manisa emniyetine gelir tepki sonra sevgi sunulur takıma. Alışılan ‘derbi öncesi rakibe küfür’ edebiyatı yerine gerçek edebiyata bırakmıştır. Fenerbahçeli Nazım Hikmet’in dizeleri, Fenerbahçeli Edip Akbayram’ın müziği ve Fenerbahçe’nin büyük taraftarının sesiyle çınlar Kadıköy, ‘Çocuklar inanın’.



Sonra hafta sonu gelir. Elli binin üzerinde taraftar, sahadaki çubuklularla bir olur, tek olur, Galatasaray’ı siler. Tam 35 pas yapıp gol de atar, direkleri de döver. 22 Nisan’da Galatasaray’ı evire çevire 4-0 yener. Öyle bir galibiyettir ki bu, maçın hakemi, 5 oyuncu değişikliği, bir kırmızı kart ve 2 gol olan ikinci yarıya sadece 1 dakika ekleyerek, Galatasaray’ı, düştüğü zor durumdan kurtarmak ister. Galatasaray, Fenerbahçe’ye ligde gol dahi atamamıştır. Maç sonrasında Adnan Polat, yönetimimize teşekkür eder nisafirperverliğimizden dolayı. Herşey güzeldir. Sonra iki gün geçer maçın üzerinden.



Adnan Polat yenilgiyi yeni farkeder ve belden aşağı vurmaya başlar basın toplantılarında. Soyunma odasını dinlediğini ve Fenerbahçeli futbolcuların Trabzonspor hakkında kötü konuştuğunu bile söyler. Oysa iki gün önce kendi seyircileri, Manisa’da yaşananların kimbilir kaç katı olayı çıkarmış, polisle çatışmış, koltukları kırıp stadyumun dışından geçen insanların üstlerine fırlatmışlardır, hem de iddia edildiği gibi, açılan o küfürlü pankartı görme ihtimali olmadan tahrik olarak (pankart Galatasaraylı seyircilerin bulunduğu tribünde, sahaya doğru açıldı, Galatasaraylı seyirciler tarafından görülmesi mümkün değildi). Sonuçta Fenerbahçe ceza alacak, Galatasaray her zamanki gibi yırtacaktır.


Ertesi hafta Trabzon’a gider Fenerbahçe’miz. Taraftarları 90 dakika taşlanarak izler maçı, sonrasında da balık istifi dolduruldukları otobüslerde, kudurmuş Trabzonluların arasında taşlanmaya terk edilir. Nihayet emniyete götürülerek kurtarılır. O sırada sahadakiler maçı 3-2 kazanarak kupayı bir kulbundan yakalar.



Tarihe geçecek bir maç oynar Fenerbahçe, Kayseri Erciyes’le. Cezaya rağmen durduramaz Fenerbahçe sevgisini federasyon. Vestel Manisaspor maçı sonrasında bir ibişin başlattığı olaylarda polis tarafından ciddi dayak yiyen Fenerbahçe taraftarını bir de Fenerbahçesiz bırakma cezasına çarptıran federasyon ve birimleri, bu sevdanın gönüllerde bitmeyeceğini bilmezler/bilemezler. Bir rakibin stadına getiremediği kadar taraftarımız, mabedi tavaf eder maçtan önce. Bir diğer grup takımımız Samandıra’dan alıp getirirler mabede. İki grubun karşılaşması gözleri yaşlar içinde bırakır. Fenerbahçe sevgisinden çok anlamayanlar bile bayraklarla eşlik ederler bu buluşmaya.


Daha sonra stadın etrafındaki yerini alır binlerce Kanarya. Ve maç boyunca bir saniye susmaz. Stadyumda tribünler boş belki ama dışarıda yürekleri Fenerbahçe sevgisiyle dolu binlerin destekleri kulakları bir an bile boş bırakmaz. Sahadaki sevgili de 4-2 kazanır maçı. Aynı sırada İnönü’de pankart kardeşleri bir maç ilişkisi içindedir. Beşiktaş öne geçtiği maçı uzatma dakikalarında kaybeder. Bu gol şampiyonluğu çalan gol olacaktır. O golden önce yaşananlara çok isyan eder Sergen. O Sergen ki aynı maçta rakibi dörde iki yakalamışken gol atmaya çalışmak yerine geri dönmüştür, Cordoba’nın topu rakibe bıraktığına kızar. Olan olmuştur. Herşey son maça kalır. Bu arada federasyonu açıkça destekleyen Ankaragücü’nün maçı, düşme hattındaki tüm takımlar Cumartesi aynı saatte oynarlarken, her nedense pazara alınır.



Hafta içinde Galatasaray gerilimi arttırdıkça arttırır. Denizlispor başkanı ligde kalamazlarsa yaşanan kanunsuzlukları açıklayacağını bildirir kamuoyuna. Bu sezon 21 maç yöneten Selçuk Dereli, nam-ı diğer Selçuk Golgolgol, 22. maçında 7. kez Fenerbahçe’nin başına bela olur. Maç başlar ancak durur. Sahaya atılan konfetilerin temizlenmesi için dakikalarca beklenir. Sonra başlar yine durur. Tüm futbolcularımız, Dereli’nin izniyle tekme tokat dayak yerler. Gol gelmez gelmedikçe dayanma gücü artar Denizli’nin. Bizi stres basar. Risk alınca gol pozisyonları verir Fenerbahçe, Rüştü tüm topları kurtarır. Ancak sonunda birisi kaçar elinin ucundan. Sahaya yine yağar konfetiler. Zira bittikçe, Can Çobanoğlu’nun tuttuğu kamyonlarla devamlı desteklenir tribünler. Maçın çivisi çıkar. 16 dakikalık uzatmada bir gol gelir Tuncay’dan. Appiah’ın ilk vuruşu direğe çarpar avuta gider. Bir pozisyon sonrasında uygun durumda avuta atınca topu, şampiyonluk da Ali Sami Yen’e gider.



Tüm sezonun emeği son maçta kupayla taçlanmaz. Gururlu mücadelesi, gururlu ikincilikle pekişir ki onursuz şampiyonluklara yeğlenir böyleleri. Sonra hatırlanır ve hatırlatılır Fenerbahçe’nin büyüklüğü. İslam Çupi’nin satırlarıyla hatırlatılır hem de;

Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü ne dekupa büyüklüğüdür. O’nun büyüklüğü bir başka büyüklüktür işte, adı konamaz.

Fenerbahçe Dergisi / Haziran 2006

Nostalji

Şampiyonluğun kaçtığı 2005/06 sezonu son maçı

Denizlispor 1-1 Fenerbahçe

Bir yanda ligin en çok kazanan en çok gol atan en az gol yiyen lideri Fenerbahçe , diğer yanda ligde kalması hem kendisine hem de rakiplerine kalmış bir takım, Denizlispor. Sezon boyunca üç defa karşılaşan iki ekipten Fenerbahçe’nin attığı gol sayısı 13, yediği ise 2. Dengeler tarih, kısacası herşey Fenerbahçe galibiyetini işaret ediyor. Biz de yalnız bırakmıyoruz sevdiğimizi, düşüyoruz yollara. Biletli 800 kanarya, stadyumu, Şükrü Saracoğlu’nun eski maratonuna çeviriyor sarısıyla lacivertiyle, kadınıyla erkeğiyle. Tüö şarklılar Fenerbahçe için söyleniyor, rakibe en ufak bir saldırı takılma yok. Maçın hakeminin, Fenerbahçe’nin kadrolu hakemi Selçuk Golgolgol (Dereli) olması bile çoğunluğu ilgilendirmiyor. Rakip seyirci, neden bizim şampiyonluktaki rakibin şarkılarıyla desteklemeye çalışyor takımını, çokça Fenerbahçe’ye küfür ederek.



Sonra maç başlıyor. Her zamanki gibi başlıyor. Bir an susmuyor Fenerbahçeli. Sahadakiler Denizlispor’un yarı alanına yığıyor oyunu. Öyle bir oyun ki 73-27 gibi bir topla oynama yüzdesi gerçekleşiyor. Bunun karşılığında devamlı tekme atan, çeken, iten bir rakip var sahada Dereli’nin özel izniyle. Sarı kart görmeyen, her sarı kartlık faul, bir hak daha veriyor rakibe. Kimi Alex’in beline doluyor bacaklarını kimi Tuncay’ın formasından çekiyor. Dereli seyrediyor. Dereli’nin seyrettiklerinden biri de tribündekilerin sahaya devamlı yabancı madde atması. Maç sonunda oyuna eklenecek 16 dakikanın nedenlerini konuşmayacak kimse. 11’de Ümit’in getirdiği topa Mehmet enfes vuruyor, kaleci başarılı. 19’da Alex’in şutunda da Souleymanou çıkıyor karşımıza. 45’te yine Mehmet’in enfes atağına karşı koyan da kaleci olunca, hızlı başladığımız mçata öne geçmeyi beceremiyoruz ilk yarıda.



İkinci yarıya yine futbol dışı olaylarla başlıyoruz. Tribünlerin sahaya müdahelesi sürüyor. Sahadaki oyuncuların maça konsantre olmaları neredeyse imkansız gibi. Baskımız sonuç vermiyor. Denizlispor sarı kartlık faullere devam ederken Dereli olayları görmezden geliyor. 60’ta Mehmet ceza alanına girerken, önünde yatarak müdahele eden Krotochvil’e takılınca hakemi aldatma suçundan maçın ilk sarı kartını görüyor. Gol için tüm riskleri alıyoruz. Souleymanou her yan topta nedense yere düşüp sakatlanıyor. Dakikaları yiyip bitiriyor Denizlispor. Defansı üçlü sisteme çeviriyor Daum gol için. 72’de ve 77’de Yusuf, 84’te Selahattin %100 gollük pozisyonlarda Rüştü’ye takılıyorlar. Maçın kalan süresi anlaşılmıyor. 88’de Rüştü de dayanamıyor, ev sahibi Mustafa’nın golüyle öne geçiyor. Bu dakikada skorbord devre dışı kalıyor. Dördüncü hakemin 16 dakika uzatma gösterdiğini gören oyuncu sayısını tahmin edemiyoruz. Sezon boyunca en çok gol attığımız zaman diliminde kaç dakika kaldığını bilmeden şuursuzca doldurt boşalta geçiyor takım. Oysa kalan süreyi bilseler daha sakin atak yapma şansımız var. 90’da Tuncay skoru eşitliyor. Baskımız sürüyor. Saha hala konfeti atılıyor. Konfetiler hiçbir saha görevlisi temizlemeye çalışmıyor. Appiah’ın kafa vuruşu direğe çarpı avuta gidince gol sevincimiz yarım kalıyor. Souleymanou bı pozisyonda yine sakatlanıyor ve zaman geçiriyor. Aon dakikalarda Appiah’ın penaltı noktası üzerinde uygun durumda bulduğu pozisyonda çektiği şu ne yazık ki avuta gidiyor. Dereli düdük çalışyor ve Birinci Futbol Ligi profesyonel olduğundan beri ilk kez bir ekip, rakibine karşı oynamadan verdiği puanlarla şampiyonluğu kaçırıyor. Tribünlerdeki sessizliği, içlerindeki Galatasaray formalarını çıkaran ve Galatasaray lehine tezahürat yapan Denizlispor seyircisi kılıklılar bozuyor. Saha içine kadar giren amigolar Fenerbahçe taraftarına el kol harekeleri yapıyorlar. Maç bitiyor, futbolcular bitiyor, biz de bitiyoruz.



Akılda Kalanlar
İki kulvardaki onurlu mücadelemiz, saha dışı etkenlerle kupasız kalıyor. Son iki sezonun gerçek şampiyonun elinden alınıveriyor kupa. Federasyonun çifte standartları, medyanın hakem hatalarının Fenerbahçe lehine yapıldığı yalanını pompalaması ve kurulan ittifaka karş galip gelemiyoruz. Tüm taraftarlar biliyoruz ki, onurlu mücadelemiz, onursuzca alınacak kupalardan daha değerli. Gözyaşlarımızı saklamadan, evimizin yolunu tutuyoruz. İstanbul’a vardığımızda ise etraftaki Fenerbahçe bayrakları mutlu ediyor bizi. Kim şampiyon diğer sorsanız yabancı birisine, ‘sarı lacivertli takım herhalde’ yanıtını alacağınız kadar Fenerbahçe bayrağı asılı. Biz bu takımı kupaları için sevmedik ki.

Fenerbahçe Dergisi / Haziran 2006

Nostalji

2005-06 sezonunda Galatasaray'la oynayıp 2-1 kazandığımız Türkiye Kupası maçının, dergi yazısı.

Fenerbahçe 2-1 Galatasaray

Volkan - Önder – Servet – Luciano – Ümit - Appiah - Deniz (Nobre) – Aurelio – Tuncay - Alex - Anelka

Türkiye’de Fenerbahçeli olmayanlar ve Fenerbahçeli olduğunu iddia edip Fenerbahçe’yi haksız yere karalamaya çalışan bir kısım, bir mazlum hikayesi yazarak, hikayenin senaryosu için elbirliği etmiş. Sanki mazlumun tesisleri yanmış, sanki mazlumun tesisleri depremde hasar görmüş, sanki mazlumun şirketine hırsızlar girip kasayı çalmış, sanki mazlumun etinden tırnağından arttırıp biriktirdiği tüm para batan bir bankayla batmış. Fenerbahçeli olmayanlar ve ne yazık ki Fenerbahçeli olduğunu iddia eden bir kısım insan, mazlumu kurtarmak için televizyon programları düzenliyorlar, para toplama kampanyaları yapıyorlar ama en kötüsü yaptıkları propagandayla, bulunduğu yere yıllardır yaptığı birikimlerle, hak ederek söke söke gelmiş Fenerbahçe’yi kötülemeye çalışıyorlar. Onlara göre her Fenerbahçe maçında hakemler Fenerbahçe lehine hta yapar, mazlum ise her maçında hakemi de yenmek zorundadırlar. Bütün bu olanlardan sonra mazlumun, sanki daha önce hiç bulunmadığı bir yerde yani liderlik koltuğunda oturmasını da neredeyse gazetelerinde yazı dizi haline getirirler, günlerce manşetlerden düşürmezler. Fenerbahçe’nin devre arasında çok iyi çalıştığını yazanlar da, kaybedilen bir kaç puandan sonra sözlediklerini unutup devre arası çalışmaları karalarlar. Fenerbahçe ne yapar? Kötü gününde mazlumla oynar.

Mart’ın kapıdan baktırdığını boşa söylememiş atalarımız diyoruz. Öyle bir soğuk var ki tir tir titretiyor insanı. Ama Fenerbahçe sevgisi bu sınır tanımaz ki. Tıklım tıklım dolduruyoruz mabedimizi, biz Fenerbahçe’yi kupaları için sevmedik. Fenerbahçe’mizin iki ihtiyacı var bu günlerde, birisi bizim sevgimizi diğeri de mazlum.

Daum, mücadele gücü yüksek bir takım çıkarıyor sahaya. Servet uzun zaman sonra ilk onbirde, Önder sağ beke kaydırılıyor. Deniz orta sahayı dörtlerken, Marcio da yedek kulübesindeki yerini alıyor. Maçın güzelliklerinden birisi, rakip seyircinin de gelmiş olması. Kendilerine ayrılan bölümde, Sami Yen’de olduğu gibi sessizce seyrediyorlar takımlarını. Onların karşısında ise Türkiye’nin en büyük taraftarı var. Hafta içi olmasına rağmen buz gibi bir havada doldurdukları tribünler, takıma olan inancımızı anlatan enfes görsel herşeyi anlatıyor diyoruz. Ama en güzel yanıtı takımımız veriyor maçtan önce; onbirimiz saha kenarına giderek, teknik heyet ve yedeklerle sarılıyor ve birbirlerine galibiyet sözü veriyor. Daum’un da söylediği gibi, biz bir aileyiz.

10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 0
Ve maç başlıyor. Kadıköy büyük bir gürültüyle sallanmaya başlıyor. Bu gürültünün karşısında durabilecek bir takım yok. İlk dakikalarda rakibi kendi yarı sahamızda karşılıyoruz. Galatasaraylı oyuncuların hakeme devamlı itiraz etmeleri gözden kaçmıyor. 8’de kontratağa çıkmayan çalışan Appiah’a sert bir faul yapan Ayhan’ın, daha sonra futbolcumuzun üzerine yürümesi ve hakeme itiraz etmesi, maçın gidişatında yapılacakların örneği oluyor. 15’te Alex’in sağ kanadımızdan kullandığı serbest vuruşu Servet kaleye yolluyor kafayla, Aykut başarılı. Hakemlerin Fenerbahçe’yi kolladığını iddia edenler, pozisyonda Fabio’nun kafa kolla yere indirilmesini görmeyecekler ertesi gün. 17’de bu sefer Nico deniyor şansını top yandan avuta çıkıyor. 19’da yine Nico bu sefer kaleyi de buluyor ancak Aykut yine başarılı. 24’te Ümit soldan yarattığı akında topu kaleye şutluyor ancak vuruşu avuta çıkıyor. 25’te Alex’in sağdan ortasında Fabio, Song’dan önce davranarak topu göğsüyle yumuşatıyor, daha sonra ceza alanı çizgisinden vurduğu voleyle Fenerbahçe’mizi 1-0 öne geçiriyor. Sezonun en güzel gollerinin atıldığı Kadıköy’de mazlum da nasibini alıyor. Bu arada Galatasaraylı Volkan hakeme itirazdan sarı kart görüyor. Golden sonra daha da güvenerek oynamaya başlıyor takımımız. 39’da Galatasaray ilk yarıdaki ilk ve tek pozisyonunu yakalıyor. Hakan’ın uygun durumda yaptığı vuruş kalenin üzerinden avuta gidince, konuk ekip galibiyet şansını değerlendiremiyor. Başka bir pozisyon olmayınca ilk yarı 1-0 üstünlüğümüzle kapanıyor. Takımımız soyunma odasına ‘Milyonlarca taraftarın yanyana’ söylediği şarkılarla uğurlanıyor gururla.

İkinci Yarı
Aynı kadroyla artan yağış altında başlıyor ikinci yarı. Galatasaray’ın 49’da Ümit’le girdiği gol denemesi sonuçsuz kalıyor. 54’te Kaptan’ın şutu da skoru değiştirmiyor. 56’da Hakan’ın sol kanadımızdan getirdiği topla, ceza alanı içinde buluşan Ümit skora dengeyi getiriyor. Bu gol Galatasaraylı futbolcuların sahaya, Kadıköy tribünlerinden ne kadar etkilenmiş olarak çıktıklarının kanıtı; golün sahibi Ümit ve yanında Sabri, elleri kulaklarında Fenerbahçe tribünlerine yöneliyorlar. Golden hemen bir dakika sonra Nico’nun şutu kaleci Aykut’ta kaliyor. 60’ta rakibin kazandığı bir korner atışında Hasan Şaş, kendisini yere bırakyor. Üzerine gelen en ufak bir cisim olmadan yere atlayan Şaş, bizi şaşırtmıyor aslında. Zira bu tip davranışlar Galatasaray’ın bir geleneği haline gelmiş durumda.

68’de Önder’in ortasını Appiah kafayla kaleye yolluyor, top kaleci Aykut’ta kalıyor. Saha sonra Aykut’un, degajını tamamlamasına izin vereden araya girip topu ağlara bırakan Alex’in gol, haklı bir kararla geçersiz sayılıyor. Kural değişikliği nedeniyle çok kişi yanılgıya düşüyor.74’te Deniz yerini Marcio’ya bırakıyor. Galibiyet için saldırmak gerek.

77’de enfes bir pas kombinasyonuyla saldırıyoruz. Nico’nun ara pasında Tuncay rakip ceza alana giriyor. Ortaya çıkardığı pas oyuna yeni giren Marcio’ya geliyor ancak Brezilyalı’nın vuruşu kötü. 79’da Volkan, Ümit’in şutunu kurtarak yenik duruma düşmemizi engelliyor.

85’te, eski futbolcumuz Tomas, Alex’i ceza alanı çizgisinin hemen önünde yere indiriyor. Yaptığı bu faul nedeniyle, ileri görüşlü Hasan Şaş’tan oldukça tepki alıyor. Alex topun başına geliyor ve Galatasaraylı oyuncuların korktuklarını başlarına getiriyor. Frikikten attığı nefis golle skor şimdi 2-1. Gol sonra bu sefer Tuncay, kouk ekip seyircilerine doğru koşarak, rakip futbolcuların, attıkların gol sonrasındaki takılmalarına yanıt veriyor. Her yere saldıran Ayhan ve işin komiği aynı maçta sadece 30 dakika önce aynı hareketi yapan Ümit Karan da Tuncay’ın üzerine yürümek istiyorlar.

Golden hemen bir dakika sonra Hakan, Ümit’in Servet’e yaptığı faul sonra verdiği pasla Volkan’la karşı karşıya kalıyor. Şutunda kalecimiz yine başarılı. Servet’e yapılan faulü görmeyen hakem başarısız.

90’da Alex’in sağdan yaptığı ortaya Marcio uçarak vurmaya çalışıyor ancak top mucizevi bir şekilde kale çizgisine yapışıyor adete. Boşta kalan topu da Necati kornere yollayarak tehlikeyi savuşturuyor. Bu poziyon maçın son pozisyonu oluyor. İki devreli maçın ilk yarısın 2-1 galip tamamlıyoruz.

Akılda Kalanlar
Bu sezon ikinci kez karşılaştığımız rakibimizi ikinci kez yenme başarısını gösteriyoruz. Maç sonrasında Gerets, Tuncay’ın elini, gol sonrasında yaptığı hareket nedeniyle sıkmıyor. Tuncay bu hareketi hakaret amaçlı olarak yapmadığını ve yanlış anlaşıldıysa bu nedenşe özür dilediğini belitiyor. Gerets’in, aynı hareketi yapan Ümit ve Sabri’ye neler söylediğini bilemiyoruz. Lig maçında da Daum’un elini sıkmamış Belçikalı’nın, adetlerinde el sıkışmanın olmadığını düşünmek istiyoruz.

Fenerbahçe Dergisi / Mart 2006

Yaşam Sürüyor

Önce Gaziantepspor'u 5-0 sonra Alanyaspor'u 10-3 yenip nefes aldık biraz.
Alex'in dönüşü muhteşem oldu.
Kemal'in yaşamla mücadelesini kazanmasını mutlulukla seyrettik.
Erkek ve bayan basketbol takımlarımız ligdeki başarının üzerine Avrupa'da aldıkları yenilgilerle üzdüler biraz.
Bayan voleybolcular ise Avrupa'da ilk galibiyetlerini aldılar.
Trabzonspor kupadan elendi.
Galatasaray da turu geçti ama yine başka bir takımın aldığı sonuca göre başardı bunu.
Beşiktaş da aynen Galatasaray gibi başkalarının ayağına baktı son hafta.
Ankaraspor galibiyetle yetindi fark atamayınca Beşiktaş'a yaradı.
Biz ise kötü başladığımız grup maçlarını son iki maçta aldığımız 2 galibiyet ve attığımız 13 golle lider tamamladık.
Adana Demir, Trabzonspor'dan sonra Manisa'yı da yenip çeyrek finale kaldı.

İşlem Tamam

Fenerbahçe Ülker 78-70 Efes Pilsen
TED Kayseri Koleji 60-85 Fenerbahçe

Bak Şu Konuşana

Dripling Ne Ki?
Aurelio (top Aurelio'da), Roberto Carlos'un soldan driplingle geldiğini biliyordu. (Şanl Urfaspor maçında Aurelio'nun verdiği pası överken)
Melih Şendil - LigTv Spikeri
16 Ocak 2008
Sakız
Transfer konusunu ben konuşmuyorum. Listeye koyduğum isimleri paylaşmayacağımı daha önce de söyledim. (Israrla gelen aynı soruyu aynı şekilde yanıtlarken)
Zico - Fenerbahçe Teknik Direktörü
16 Ocak 2008
Büyük Medya
Yarından itibaren 17 gazete, 15 televizyonda söylenenleri izleyeceğim ve hangi takımı yapmam gerektiğine karar vereceğim. (Sistem değişikliğini, medya eleştirisine bağlayanlarla dalga geçerken)
Zico - Fenerbahçe Teknik Direktörü
16 Ocak 2008

Önce Fenerbahçe

Sadece

Fenerbahçe 2-2 İ.B.B.Spor

Ligin ikinci yarısının açılış maçındayız. Sezonun ilk yenilgisini aldığımız belediye ekibi rakip. Taraftar da takım gibi eksik bugün. Alex, Deniz, Appiah ve Kezman sakat Selçuk cezalı, Ali'nin kupa maçında olduğu gibi ilk onbirde çıktığı maç yine geri sayımla başlıyor.

Maç rakibin orta sahadaki baskısıyla başlıyor. Bu da rahat top çıkaramamıza neden oluyor. Alex'in de yoklupu oyun kurmamızı iyice güçleştiriyor. 11'de Carlos'un serbest vuruşuyla ilk kez deniyoruz golü, farklı şekilde avutu boyluyor top.

16'da Gökhan'ın taç atışında herkesinektirdiği top kaleci Hasagic'i de geçiyor ancak kaleye yönelmiyor. 21'de konuk ekip sağ kanadımızdan bir serbet vuruş kullanıyor. op ceza alanına süzülerek inerken ne stoperler ne de kalecimiz topa müdahele edemiyor, kafayı vuran Gökhan Kaba oluyor, top kaleye yönelmiyor çok şükür. 34'te Carlos'un sertbest vuruşunda kaleci Hasagic'ten sekiyor, dönen topu Semih'le değerlendiremiyoruz. İlk yarı başladığı gibi tamamlanıyor. Hakem Çakır'ın standartları tutturamaması nedeniyle taraftar geriliyor yine. Biz yapınca faul, rakip yapınca devam kararı geçerli bu gece yine.

İkinci yarı da aynı yavan oyun devam ediyor. 51'de Deivid'in sağdan ortasına Ali vuruyor kafayı ancak top üstten avutu boyluyor. 57'de Semih ceza alanı dışından deniyor şansını, sonuç yine avut. Zico oyunu canlandırmak amacıyla 60'da Vederson ve Kazım'ın sokuyor oyuna. Bu durumda çift ön libero teke düşüyor, Deivid Semih'in yanına forvete, Kazım da Deivid'in yerine sağ açığa geçiyor, yam anlamıyla bir 4-4-2'ye dönüyoruz. Ancak sonuç yine gelmeyince bu sefer de Ali'nin yerine İlhan dahil oluyor oyuna, İlhan ikinci santrafor, Deivid de oyun kurucu pozisyonuna geçiyor. 73'te Deivid'in sert şutu yandan avuta gidiyor.

Rakip, 74'te kullandığı bir köşe vuruşunda İlyas'ın kafasıyla 1-0 öne geçiyor. Tribünlerde bir homurtu başlıyor, uzun zamandır yok olan korkumuz yeniden mi canlanıyor ne? 81'de atak yapmaya çalışırken bir kontra yiyoruz ve Gökhan Kabafarkı ikiye çıkarıyor. Taraftar hem eksik hem formsuz bu akşam, takımı ateşleyemiyor. Takım da pek ateşlenecek gibi oynamıyor ya. 84'de Carlos'un ortasınadefans ayak koyuyor, ters vuruş direkten geri geliyor, şansımız yok. Aynı dakika içinde kazandığımız korner vuruşunu Vederson kullanıyor, Edu da skoru 1-2'ye taşıyor. Bu gol taraftarı biraz canlandırıyor, tabi takımı da. Belediye evhama başlıyor. 88'de Gökhan'ın sağdan nefis ortasına Deivid yapıştırıyor kafayı ve beraberliği sağlıyor. Taraftar kendine geliyor, takım istekli oynamaya başlıyor ancak zaman yetmiyor. Rakip kalecinin maç boyunca devamlı zaman geçirmesini, rakip oyucuların süreli uf olmalarını, yapılan değişikliklerle birlikte sadece 4 dakika olarak uzatıyor Çakır. Bu arada sakatlanan oyuncunun tedavisi sonrasında oyuna kenardan dahil olması kuralı Belediye'ye işlemiyor, Cüneyt Çakır işlettirmiyor. 90+2'de Semih'in altı pasta topla buluşmasını Tjikuzu engelleyince galibiyete ulaşamıyoruz. Ligin ikinci yarısına da puan kaybıyla başlıyoruz.

Fenerbahçe Dergisi / Şubat 2008

Kayseri 0-0 Fenerbahçe

-18. Sıfırdan on sekizi çıkarınca elde ettiğimiz sayı. Bu sıfırın altındaki sıcaklık, aslında soğukluk, Kayseri'de saat 19.00'da başlayan maç anındaki hava durumunu anlatan durum. Oysa maç öğle saatlerinde oynansa, hava sıcaklığı sıfırın altına olmayacak belki. Saha buz tutmuş olmayacak ve sakatlık olasılığı azalacak. Federasyonun aklı nerede bilinmiyor, yayıncı kuruluşun reyting saatlerine bakmak gerek bulmak için.

Karşılaşma buz pistinde başlıyor. Başlamasıyla birlikte de pozisyonu buluyoruz ancak Ali'nin şutu kalecide kalıyor. 4'de bu defa ev sahibi deniyor şansını ancak Volkan başarılı. Vokan maç boyu yapacağı şık kurtarışlarla ön plana çıkacak. Ancak bu güzel kurtarışlar Kayserispor'un basın oynadığı daha çok pozisyon bulduğu gibi bir izlenime yol açacak, kaleyi bulan şut sayısında önde olmamıza rağmen.

13'te Carlos'un uzak mesafeden kullandığı serbet vuruş kalecide kalıyor. 19'da bu sefer Uğur'un şutunu kurtarıyor kaleci Hasan. 27'de Kayserispor, Koray'ın ofsyttan attığı gole sevinecekken, yardımcıya uyuyor Gezer ve geçerli sayılmıyor bu gol. 39'da Mehmet Eren'in sert şutunu Volkan yine nefis bir plonjonla kurtarıyor. 44'te Mehmet Topuz'un kafa vuruşunu da kurtarıyor Volkan ve devre başladığı gibi sona eriyor.

İkinci yarıya da aynı kadroyla başlıyoruz. 49'da Semih'in şutunu Hasan kurtarıyor. Dakikalar ilerledikçe soğuk artıyor, futbolcuların güçleri azalıyor. Kalan dakikalarda akılda kalacak pozisyonlar olmuyor bile. Puanlar paylaşılıyor, sakatlık olmaması alınan puandan daha önemli. Volkan'ın, rakip kaleci Hasan'dan belki daha atletik görünmesi :) aslında kurtarışlarına estetik katması, Kayserispor'u da havaya sokuyor, galibiyeti kaçırdıklarını sanıyorlar, hatta yöneticilerinden bir tanesi ertesi gün 'Fenerbahçe'yi elimizden hakem ve Volkan'ın kurtardı' demecini veriyor.

Fenerbahçe Dergisi / Şubat 2008

Bak Şu Konuşana

İn Aşşaa
Eee tabii, Aziz Başkan açısından gayet iyi bir şey bu! (Aziz Yıldırım'la kıyaslandığı ile ilgili bir soruya yanıt verirken)
Faruk Süren - Galatasaray Spor Kulübü Eski Başkanı
13 Ocak 2008
Saygı Duyarım
Ben görevi bıraktığımda, yani bundan 8 yıl evvel Beşiktaş bu halde miydi? O dönemde herkesin, Beşiktaş Kulübü’ne bakış açısı farklı değil miydi?
Süleyman Seba - Beşiktaş Jimnastik Kulübü Onursal Başkanı
13 Ocak 2008
Günah Keçisi Mi?
İnşallah Trabzonspor bundan sonra başarılı olur da bütün faturaları bize keserler (Trabzonspor'la ilişkisi kesidikten sonra yaptığı açıklama)
Ceyhun Eriş - Trabzonspor Eski Futbolcusu
13 Ocak 2008

Pendik Faciası

Futbol literatürüne geçti. Olay Fenerbahçe'nin 1999-2000 sezonunda, dönemin ikinci lig takımlarından Pendikspor'a 2-1 yenilerek, Türkiye Kupası'ndan elenmesidir. Uzun zaman makara konusu olmuştur, olacaktır da. Fenerbahçe'nin büyüklüğü nedeniyle de bu tip elenmelerin adına Pendik Faciası denilmeye başlanmıştır.

O sezondan bugüne diğer Pendik Faciası durumlar neler, hatırlayalım.

1999-2000 Çanakkale Dardanelspor Faciası
Pendik Faciasıyla aynı yıl yaşanmıştır. Beşiktaş, yine ikinci lig takımlarından Çanakkale Dardenelspor'a 1-0 yenilir ve elenir.

2000-2001 Erzurumpor Faciası
Galatasaray elenir bu defa da bir ikinci lig takımına, Erzurumspor'a. Maç 0-0 biter, 90+6'da gelir elenme golü.

2002-2003 Konyaspor Faciası
Fenerbahçe yine elenir ve yine bir ikinci lig takımıdır rakip, Konyaspor. Mustafa Doğan daha maçın 1. dakikasında gördüğü kırmızı kartla olaya noktayı koyar. Ancak rakibin ismi Pendikspor kadar ucuz olmadığı için, yine bir Fenerbahçe elenmesi olmasına rağmen konseptin adını değiştirmeye yetmez.

2005-2006 İnegölspor Faciası
Beşiktaş, ikinci lig b grubu takımlarında İnegölspor'a deplasmanda yenilir. Facia, eleme usulü sistemin kalkmış olması nedeniyle hasarsız atlatılır, hatta Beşiktaş kupayı, finalde Fenerbahçe'yi tartışmalı kararlı bir Bülent Demirlek maçı sonrasında kazanacaktır.

2007-2008 Adana Demirspor Faciası
Trabzonspor, Fortis Türkiye Kupası'nda, Lig A takımlarından Adana Demirspor'a 1-0 yenilir ve gruptan çıkma şansını azaltır. Yerel basında Pendik Faciası benzetmesi yaplır.

Bak Şu Konuşana

Amigo
Taraftarımızın hakkını vermek lazım. Muhteşemler! Özellikle Şampiyonlar Ligi maçında ben diğer futbolculardan daha fazla hissedebiliyorum onları, onlar tezahürat yaparken ben içimden eşlik ettiğimi hatırlıyorum. Çok büyükler.
Volkan Demirel - Fenerbahçe Futbolcusu
10 Ocak 2008
Değerini Bilenler
O (Zico) dünyanın en büyük futbolcularından birisi. İnanılmaz karakterli bir insan olduğunu F.Bahçeli futbolcu arkadaşlarım söylüyor. Böyle bir insandan güzel şeyler duymak gurur verici.
Arda Turan - Galatasaray Futbolcusu
10 Ocak 2008
Rengi Belli
Ben F.Bahçe'ye 12 yıl hizmet ettim ve ekmeğini yedim. Ben iyi bir Fenerliyim.
Rüştü Reçber - Beşiktaş Futbolcusu
11 Ocak 2008

Gençler 1-2 Fenerbahçe

Ligdeki üst üste 3 galibiyet sonrasında, arada bir de puan rekoru kırarak Avrupa’nın en iyi ilk 16 takımı arasında yer alan Sarı Kanaryalar, ilk yarının son deplasman maçında, Ankara’dan galibiyetle ayrılmak üzere çıkıyor sahaya. ‘Ankara’nın en çok İstanbul’a geri dönüşünü seven’ Yahya Kemal’e saygı ile biz de Ankara’nın en çok İstanbul’a galibiyetle geri dönüşünü seviyoruz.

CSKA maçı kadrosundan tek fark, orta sağda kırmızı kart cezalısı Deivid’in yerine oynayan Kazım. Rakip takım başlıyor maça. 2’de Kazım sağdan giderken Tolga tarafından düşürülüyor, hakem Yıldırım sarı kartını tereddüt etmeden çıkartıyor ev sahibi oyuncuya. Top kontrolünün sürekli bizde olduğu ilk10 dakika sonrasında, 10’da, sağdan gelişen bir ev sahibi atağında top, iki stoperimizin arasındaki Kahe önüne indirmeye çalışıyor, baskı gelince arkadan bindiren Burhan’ın önüne bırakıyor, Burhan’ın top yere değmeden sert vuruşunda ev sahibi 1-0 öne geçiyor. 16’da sağdan Aurelio’nun ortasına Carlos yetişemiyor.

İşaretler
22’de Carlos’un kaleye 35 metre uzaklıktan kullandığı serbest vuruşu kaleci Gökhan güçlükle kurtarıyor. Kurtarış sonrasında yaptığı bilek hareketinin nedeni şutun sertliği mi yoksa ‘… gol atarsınız’ anlamına gelen bir işaret mi anlayamıyoruz. Gökhan’ın daha önceki yıllarda penaltı atışları öncesinde sanki atlayacağı köşeyi gösterir gibi yaptığı işaretleri unutmuş değiliz. Baskımız, dakikalar ilerledikçe artıyor. 23’te Semih’in plasesini bilek işaretçi kaleci Gökhan kurtarıyor. 24’te kaleci Gökhan’ın kulağı ‘uf’ oluyor. Durup dururken çıkan bu arızanın, kendisinin kulaklarını bolca çınlatmış olmamızdan kaynaklanmış olması büyük olasılık. Tedavisi!!! yapıldıktan sonra oyun tekrar başlıyor.

38’de Alex’in kaleci degaj yaparken çalıp attığı gol, hakem tarafından geçerli sayılmıyor zira kural hareketin tamamlanmamış olduğunu söylüyor, yani karar doğru. Bu arada işaretçi Gökhan’ın tekme yemiş gibi yerde kıvranması gözlerden kaçmıyor. Ev sahibi takımın bolca zaman geçirmesi nedeniyle ilk yarıya 4 dakika ekleniyor. 45+2’de Aurelio’nun nefis çalımları sonrasında yaptığı aşırtma vuruşu Gökhan çelmeyi yine başarıyor. Böylelikle Carlos’un şutu sonrasındaki bilek hareketinin ‘… gol atarsınız’ anlamına geldiğini anlıyoruz. Uzatmaların son anlarında sol kanattan yapılan ortayı eliyle kesen Tuna, belki bir golümüzü engelliyor ancak penaltılarımızın verilmemesi rekorunu (29 hafta) kırmaya niyetlenen hakemlerin hedeflerin engelleyemiyor. Dönen topta Lugano’nun faulü, Uruguaylı’yı Trabzonspor maçında cezalı duruma düşüren sarı kartı cepten çıkartıyor.

İkinci yarıya aynı kadroyla başlıyoruz. CSKA maçı kahramanı Uğur, bugün gününde değil. Zico onu Vederson’la, sağ kanatta verimli olamayan Kazım’ı ise Ali’yle değiştiriyor 60’ta. 61’de Carlos’un uzaktan şutu defansa çarparak kornere çıkıyor. Kornerden gelen topu Aurelio kaleye gönderiyor ancak top kalecide kalıyor. 66’da Semih, 25 metrede kaleci Gökhan’ı avlıyor ve skora eşitlik getiriyor. Bu gol Mehmet Nas’ın söylediği şansa atılmış bir gol değil, Zico’nun Semih’i tebrik ettiği gibi, antrenmanlardan sonra yaptığı uzak şut çalışmalarının meyvesi. Gol sonrasında galibiyet için daha fazla bastırmaya başlıyoruz. 71’de Gökhan, kaleciyle karşı karşıya kalıyor ancak Tuna’nın müdahalesi ile kendisini yerde buluyor. Hakem yine vermiyor penaltıyı. 73 ve 77’de ev sahibi ender geliştirdiği ataklarda uzak şutlarla deniyor golü, Volkan başarılı. 80’de Zico yeni bir hamle daha yaparak çift ön liberodan çift forvete çeviriyor sistemi, Selçuk çıkıyor Kezman giriyor. 81’de Alex’in ortasına önce Edu sonra Kezman dokunamıyorlar. 82’de Gökhan’ın şutu defansa çarparak kornere gidiyor. 85’te Ali’ye yapılan faulü Alex kullanıyor, yaptığı ortayı ilk golün sahibi Semih kafa ile köşeye bırakıyor. Bu gol maçın skorunu da tayin edecek. Kaleci Gökhan’ın yapacağı bir işaret daha var mı bilmiyoruz, bildiğimiz tek şey liderle aramızda bir puan kaldığı.
Maç sonrasında rakip takım teknik direktörü, yıllar boyunca futbolculuğunda rakip oyunculara, hakeme ve özellikle Fenerbahçe taraftarına yaptığı hareketlerle sevilme!!! sınırlarını zorlayan Bülent Korkmaz’ın, Lugano ve Kazım’ın terbiye kurallarını öğrenmesi gerektiğini belirtmesi trajikomik bir açıklama oluyor.
Fenerbahçe Dergisi Ocak 2008

Denizli 0-1 Fenerbahçe

Şampiyonluğumuzun çalındığı şehirdeyiz yenide. Hırsızlıktan sonra oynadığımız iki maçta da yenememişiz Denizlispor’u. Hırsızlık gününün başkanı hala başkanı, konfeti ve tüm tribün organizasyonun sorumlusu menajer spor yazarlığı yapıyor, hakem hala hakem, sonraki maçlarımızda yaptıkları unutulmamış durumda.

Kalede Volkan, Lugano’nun yerinde Yasin yanında Edu, sağda Gökhan solda Carlos, defansın hemen önünde Selçuk Aurelio ikilisi, orta solda Uğur, orta sağda Deivid, kart cezalısı Alex’in yerinde Ali ve forvette Semih. İlerleyen dakikalarda Uğur Vederson, Ali Kazım Semih Appiah değişiklikleri olacak.

Saldır Fenerbahçe
Maça baskıyla başlıyoruz. Deivid sağdan kesiyor, Semih istediği gibi vuramıyor. 6’da Uğur soldan kesiyor, Carlos’un şutunu Souleymanou kurtarıyor. 14’te Aurelio ile deniyoruz şansımızı, yakın mesafeden şut yandan avutu boyluyor. Bir dakika sonrasında Deivid’in nefis şutunu kaleci Souleymanou aynı güzellikte kurtarıyor. 22’de Ali’nin şutu da Souleymanou’dan dönüyor sonra Semih’e çarpıyor ama bir kez olsun şans bizden yana olmuyor, top yandan avuta çıkıyor yine.

Ve Gol
Souleymanou, 24’te Selçuk’un şutunu da kurtardıktan sonra 35’te galibiyet golünü buluyoruz. Sağ kanattan kullandığımız köşe vuruşunda defansın uzaklaştırmaya çalıştığı top Uğur’un önünde kalıyor, bu oyuncumuz şut çekecek gibi yapıp nefis bir orta kesiyor, arka direkteki Yasin, topu kafayla ortaya indiriyor. Ali’nin kafa vuruşu da takımımızı 1-0 öne geçiriyor. Bu gol devrenin de skorunu belirliyor.

İkinci Yarı
Galibiyeti korur bir anlayışla sahadayız. Ev sahibi ise bundan yararlanmak ve en azından beraberliği sağlamak istiyor. İlk dakikalar orta saha mücadelesi olarak geçiyor. 58’de Carlos soldan getiriyor topu. Pasında topla buluşan Uğur top Semih’e aktarıyor. Semih’in sert şutu üstten avuta gidiyor. 63’te Volkan, Yasin’in ters kafa vuruşunu sonra anda kornere çeliyor. Maçın kalan kısmında kontrollü oyunumuz sürüyor. Denizlispor’un 85’te ofsayttan attığı gol geçerli sayılmıyor, ilk yarıda Ali’yle bulduğumuz golle 3 puanı alıp dönüyoruz evimize.
Fenerbahçe Dergisi Ocak 2008

Fenerbahçe 3-1 CSKA

Kendi ipimiz kendi elimizde, tribünlerde iğne atsan yere düşmez bir kalabalık. 12. adam en az sahadakiler kadar iyi hazırlanmış, tek yürek tek vücut tek ses. Fenerbahçe tarihinde bir ilki yaşatmak için sahaya çıkıyoruz. Volkan kalede, sol bekte Carlos sağ bekte Gökhan, göbekte iki stoper Lugano ve Edu, hemen önlerinde iki ön libero Selçuk ve Aurelio, orta solda Uğur, sağda Deivid, forvette Semih ve hemen arkasında Alex ile klasik dizilişimizle sahadayız. 12. adam kah sağ kah sol kanattan bindirecek, bazen defansa yardım edecek bazen de gol arayacak rakip kalede.

Geri sayımla başlıyor karşılaşma. Başlamasıyla da yüklenmeye başlıyoruz. 2’de Aurelio, 3’te Uğur’la ataklarımız sonuç vermiyor. Aynı dakikalarsa PSV evinde, kazanmaktan başka çaresi olmadığı maçta Inter ile oynuyor, kazanamaması halinde bizim maçımızın skorunun anlamı kalmayacak. Ancak gruplarda en çok puan toplayan Türk takımı olma hedefiyle kazanmak istiyoruz. İlk on dakikalık baskımız golü getirmiyor ve CSKA oyunda dengeyi sağlamaya başlıyor. 17’de Semih’in aşırtma vuruşu kalecide kalıyor. 20’de kontra atakla çıkan rakibi Volkan ceza alanı dışına kadar çıkarak engelliyor. 26’da Alex’in kornerine Deivid çok sert ve köşeye vuruyor, Aldonin çizgiden çıkarıyor. Bir dakika sonrasında Uğur’un uzak mesafeli şutu da kalecide kalıyor. 28’de PSV 10 kişi kalıyor.

30’da cılız başlayan ancak bir türlü durduramadığız bir CSKA atağında top sağ kanadımızda Caner’de kalıyor, rakip vatandaşın sert ortasında Volkan’ın bağırışını duymayan Edu’nun ters müdahalesi ile 1-0 yenik duruma düşüyoruz. Şampiyonlar Ligi’ndeki tüm hatalarını Rusya’daki ilk maça sığdıran Edu, son hatasını da CSKA maçına denk getiriyor. Gol tribünleri etkilemiyor, 12. adam bastırmaya devam ediyor. Hemen bir dakika sonrasında sağ kanattan gelişen bir atağımızı rakip defans uzaklaştırıyor, topu göğsüyle önüne indiren Alex yaklaşık 25 metreden nefis vuruyor ve 90’dan fileleri buluyor. Gol tribünlerde bir patlama etkisi yapıyor. Beraberlikle birlikte bastırmaya devam ediyoruz. 38’de Gökhan’ın ortasına Aurelio vuruyor kafayı ancak kaleci başarılı. 39’da bu sefer Edu’nun kafası yandan avuta gidiyor.

Nasıl Bir Çalımdır Bu?
45’te Alex şapkadan çıkarıyor yine tavşanı. Orta sahanın sağında Gökhan’dan alıyor topu, sonra bizim tribünlerden anlamadığımız ancak Inter maçında Deivid’e attırdığı gol öncesinde attığı çalım benzediğine karar verdiğimiz (daha sonra televizyondan seyredince de anlamış değiliz) bir çalımla 22 numaralı Aldonin’i Rıdvan Dilmen’in deyimiyle bakkala yolluyor. Semih’le nefis bir verkaç yaptıktan sonra soldan ceza alanına giren Uğur’un önüne bırakıyor topu. Onun vuruşu da ilk yarının skorunu belirliyor; 2-1. Oyuncular soyunma odasına giderken tribünler de sihirbazın ismini haykırıyor; Alex de Souza.

En İyi 16İkinci yarıya aynı kadro ve aynı hevesle çıkıyoruz. Kulaklar istemesek de PSV maçına gidiyor bazen. 47’de beraberliği zorluyor Ruslar, Volkan başarılı. 48’de üçüncü golü Carlos’la arıyoruz, rakip kaleci de başarılı. 56’da Uğur mükemmel akıyor rakip alana, çizgiye kadar inip sert bir orta yapıyor. Semih’n kafa vuruşu boş kale yerine yandan avuta gidiyor, ne yazık. 64’te Eduardo’nun şutu üstten avuta gidiyor, aynı dakikada Inter 1-0 öne geçiyor. Artık neredeyse garanti ikinci tur. Hemen bir dakika sonrasında Uğur’un ayağından çıkan füze rus kalesinin üst direğinden geri geliyor sahaya. 79’da Kazım uygun durumda, topun dibine girmek yerine, sert ama yerden vurunca, golü kayarak engellemeye çalışan rakibinden dönüyor top. Maçın son 10 dakikasında 12. adam, sahadakileri onurlandırıyor, her bir oyuncuya teker teker teşekkür ediliyor. 90’da Uğur, Aurelio’nun ortasına kafayı maça da noktayı koyuyor, 3-1. Böylelikle Fenerbahçe Avrupa’nın en iyi 15 takımıyla birlikte selamlıyor futbolseverleri.
Fenerbahçe Dergisi Ocak 2008

Fenerbahçe 3-1 CSKA

Kendi ipimiz kendi elimizde, tribünlerde iğne atsan yere düşmez bir kalabalık. 12. adam en az sahadakiler kadar iyi hazırlanmış, tek yürek tek vücut tek ses. Fenerbahçe tarihinde bir ilki yaşatmak için sahaya çıkıyoruz. Volkan kalede, sol bekte Carlos sağ bekte Gökhan, göbekte iki stoper Lugano ve Edu, hemen önlerinde iki ön libero Selçuk ve Aurelio, orta solda Uğur, sağda Deivid, forvette Semih ve hemen arkasında Alex ile klasik dizilişimizle sahadayız. 12. adam kah sağ kah sol kanattan bindirecek, bazen defansa yardım edecek bazen de gol arayacak rakip kalede.

Geri sayımla başlıyor karşılaşma. Başlamasıyla da yüklenmeye başlıyoruz. 2’de Aurelio, 3’te Uğur’la ataklarımız sonuç vermiyor. Aynı dakikalarsa PSV evinde, kazanmaktan başka çaresi olmadığı maçta Inter ile oynuyor, kazanamaması halinde bizim maçımızın skorunun anlamı kalmayacak. Ancak gruplarda en çok puan toplayan Türk takımı olma hedefiyle kazanmak istiyoruz. İlk on dakikalık baskımız golü getirmiyor ve CSKA oyunda dengeyi sağlamaya başlıyor. 17’de Semih’in aşırtma vuruşu kalecide kalıyor. 20’de kontra atakla çıkan rakibi Volkan ceza alanı dışına kadar çıkarak engelliyor. 26’da Alex’in kornerine Deivid çok sert ve köşeye vuruyor, Aldonin çizgiden çıkarıyor. Bir dakika sonrasında Uğur’un uzak mesafeli şutu da kalecide kalıyor. 28’de PSV 10 kişi kalıyor.

30’da cılız başlayan ancak bir türlü durduramadığız bir CSKA atağında top sağ kanadımızda Caner’de kalıyor, rakip vatandaşın sert ortasında Volkan’ın bağırışını duymayan Edu’nun ters müdahalesi ile 1-0 yenik duruma düşüyoruz. Şampiyonlar Ligi’ndeki tüm hatalarını Rusya’daki ilk maça sığdıran Edu, son hatasını da CSKA maçına denk getiriyor. Gol tribünleri etkilemiyor, 12. adam bastırmaya devam ediyor. Hemen bir dakika sonrasında sağ kanattan gelişen bir atağımızı rakip defans uzaklaştırıyor, topu göğsüyle önüne indiren Alex yaklaşık 25 metreden nefis vuruyor ve 90’dan fileleri buluyor. Gol tribünlerde bir patlama etkisi yapıyor. Beraberlikle birlikte bastırmaya devam ediyoruz. 38’de Gökhan’ın ortasına Aurelio vuruyor kafayı ancak kaleci başarılı. 39’da bu sefer Edu’nun kafası yandan avuta gidiyor.

Nasıl Bir Çalımdır Bu?
45’te Alex şapkadan çıkarıyor yine tavşanı. Orta sahanın sağında Gökhan’dan alıyor topu, sonra bizim tribünlerden anlamadığımız ancak Inter maçında Deivid’e attırdığı gol öncesinde attığı çalım benzediğine karar verdiğimiz (daha sonra televizyondan seyredince de anlamış değiliz) bir çalımla 22 numaralı Aldonin’i Rıdvan Dilmen’in deyimiyle bakkala yolluyor. Semih’le nefis bir verkaç yaptıktan sonra soldan ceza alanına giren Uğur’un önüne bırakıyor topu. Onun vuruşu da ilk yarının skorunu belirliyor; 2-1. Oyuncular soyunma odasına giderken tribünler de sihirbazın ismini haykırıyor; Alex de Souza.

En İyi 16İkinci yarıya aynı kadro ve aynı hevesle çıkıyoruz. Kulaklar istemesek de PSV maçına gidiyor bazen. 47’de beraberliği zorluyor Ruslar, Volkan başarılı. 48’de üçüncü golü Carlos’la arıyoruz, rakip kaleci de başarılı. 56’da Uğur mükemmel akıyor rakip alana, çizgiye kadar inip sert bir orta yapıyor. Semih’n kafa vuruşu boş kale yerine yandan avuta gidiyor, ne yazık. 64’te Eduardo’nun şutu üstten avuta gidiyor, aynı dakikada Inter 1-0 öne geçiyor. Artık neredeyse garanti ikinci tur. Hemen bir dakika sonrasında Uğur’un ayağından çıkan füze rus kalesinin üst direğinden geri geliyor sahaya. 79’da Kazım uygun durumda, topun dibine girmek yerine, sert ama yerden vurunca, golü kayarak engellemeye çalışan rakibinden dönüyor top. Maçın son 10 dakikasında 12. adam, sahadakileri onurlandırıyor, her bir oyuncuya teker teker teşekkür ediliyor. 90’da Uğur, Aurelio’nun ortasına kafayı maça da noktayı koyuyor, 3-1. Böylelikle Fenerbahçe Avrupa’nın en iyi 15 takımıyla birlikte selamlıyor futbolseverleri.

Önce Fenerbahçe

Tekrar

Anelka Chelsea'da



Nic, Bolton'dan ayrılarak Chelsea ile anlaştı. Başarılar diliyorum.

İşlem Tamam

Fenerbahçe 81-68 Chorale Roanne
TTT Riga 55 – 59 Fenerbahçe

Bak Şu Konuşana



Fenerbahçe’yi hakem ve Volkan kurtardı. Fenerbahçe karşısında en az 6 gol pozisyonu bulduk, ama değerlendiremedik. Kaleci Volkan çok iyi kurtarışlar yaparak maçın sonucunu belirledi. Maçın orta hakemi Bünyamin Gezer de tercih haklarını hep Fenerbahçe lehine kullandı.
Recep Mamur - Kayserispor Başkanı
7 Ocak 2008
Galatasaray'dan tanıdığım oyuncu Roberto Carlos.
Stefan Kießling - Bayer Leverkusen Futbolcusu
7 Ocak 2008

Tatmin Etmemiş



Bugün resmi sitemizde önce yönetimin teknik direktörle bir görüşme yapacağı haberi vardı. Daha sonra da görüşmenin sonucunda çıkan kararı alatan bir başka haber. Dendi ki

'Antalya Belek'te bir araya gelen Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu üyelerimiz, teknik direktörümüz Sayın Zico ile bir toplantı yaptılar. Toplantı neticesinde futbol takımımızın şu anki mevcut kadrosunun korunmasına karar verildi. Dolayısıyla son günlerde gazetelerde çıkan, bazı oyuncularımızın kiralanması ya da takımdan gönderilmesine yönelik haberlerin de gerçeklik payı yoktur.'

Bu açıklamayı Fanatik Gazetesi internet sitesinde son dakika gelişmesi olarak duyurdu ve 'Zirveden Ses Çıkmadı' başlıklı haberde, yapılan bu kadar açık ne net açıklamaya rağmen, 'Görüşmenin sonucunda transfer konusunda tatmin edici bir açıklama çıkmadı.' dendi.

Yahu Fanatik, neden tatmin olmazsın? Açıklamada, 'Kezman yollanacak, Appiah futbolu bırakacak, Lugano satılacak, Ronaldo transfer edilecek' falan mı denecek sanıyordun da tatmin olmadın?

Teşekkür Ediyorum



Fenerbahçe'nin bir spor kulübü olduğunu, futbolda olduğu kadar diğer spor dallarında da her zaman hedefleri olduğunu anlatan, yaşatan ve kanıtlayan kulübüme teşekkür ediyorum.





İşlem Tamam

Ceyhan Belediye 66 – 71 Fenerbahçe
Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi 76-69 Fenerbahçe

-10

Kayserispor ile oynayacağımız Fortis Türkiye Kupası maçı sırasında beklenen hava sıcaklığı, daha doğrusu hava soğukluğu. Şu maçı 19.00'da değil de, öğle saatlerinde oynatsanız, hem oynayanların hem seyredenlerin götü donmasa, sakatlık olasılığı azalsa. Ey federasyon, ey Digiturk maymunları.

Bak Şu Konuşana

Türkiye'de bence üç büyük yok 2 büyük var. Fenerbahçe bunların da üzerinde bir yerde duruyor.
Gökhan Gönül - Fenerbahçe Futbolcusu
4 Ocak 2007

Mekanı Cennet Olsun



Gündüz Tekin Onay yaşama gözlerini yumdu. Türk futbolunun önde gelen isimlerinden Onay, 1942'da doğdu, İzmir Karşıyaka, DÇ Karabükspor, Ankara Şekerspor formalarını giydi. 27 yaşında Genç Milli Takım Teknik Direktörü, A Milli Takım yardımcı antrenörlüğü yaptı. 19 yıl aralıksız Türkiye 1. Ligi'nde takım çalıştırdı. Toplam 26 sezon liglerde Adanaspor, Zonguldakspor, Beşiktaş, Bursaspor, Ankaragücü, Gençlerbirliği ve Kayserispor, 2. Lig'te Konyaspor ve Denizlispor takımlarında teknik direktörlük yaptı. Futbol Federasyonu Başkanlığı Teknik Başdanışmanlığının yanısıra Genç Milli Takımlar teknik sorumluluğu görevinde bulundu. Onay son olarak TFF'de AR-PEG Koondinatörlüğü yapıyordu. 13 uluslararası kurs ve seminerlerde katılımcı ve konuşmacı olarak görev yaptı. 1969 yılından bu yana Türkiye'deki tüm seminerlere katılarak kırılması güç bir rekora da imza attı. Fenerbahçeli Can Bartu'dan, şimdi Galatasaray'da oynayan Sabri Sarıoğlu'na kadar üç nesil gördü. Gündüz Tekin Onay, Türkiye'de futbol altyapısı dendiğinde adı ilk hatırlanan isimlerden biri. Son dönemde Milli Takım altyapısında yaptığı çalışmalarla Türk Milli Takımı'nın yükselişinde katkısı bulunan görünmez kahramanlardandı.

Harakiri


TFF 1. Ligi ekiplerinden Karşıyaka’da yönetiminin, kaleci Onur’u 400 bin Euro artı Yusuf karşılığında Trabzonspor’a vermesi üzerine, Fahri Sportif Danışmanlığı bırakan Rıdvan Dilmen, Karşıyaka’yı çok sevdiği için hiçbir ücret almadan yardımcı olmaya çalıştığını hatırlattı ve 'Kaleci Onur’u, daha önce Fenerbahçe'ye 1 milyon dolara satmaya çalıştık. Aziz Yıldırım, (Bizden 1 milyon dolar istediniz, ama Trabzon’a 400 bin euroya sattınız) derse nasıl cevap veririm?' dedi.

Medya'nın Yıldızı

Medya Takip Merkezi’nin 1.700’ü aşkın gazete, dergi, televizyon kanalı ve haber sitesinde yaptığı araştırma, 2007’ye Fenerbahçe’nin damgasını vurduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre, 2007’nin en çok konuşulan spor kulübü 225 bin 112 haberle Fenerbahçe olurken, Galatasaray 177 bin 173 haberle ikinci, Beşiktaş 174 bin 408 haberle üçüncü sırayı aldı. Yılın en çok konuşulan yöneticisi 17 bin 667 haberle Başkan Aziz Yıldırım, ikinci 15 bin 906 haberle Yıldırım Demirören, üçüncü 15 bin 368 haberle Özhan Canaydın oldu.
33 Bin 573 habere konu olan Zico, teknik direktörler sıralamasında zirveye çıkarken, onu 20 bin 550 haberle Ertuğrul Sağlam, 15 bin 368 haberle Fatih Terim takip etti. En çok konuşulan futbolcular sıralamasında da zirve Roberto Carlos’un oldu. 22 bin 885 habere konu olan Carlos’un ardından Hakan Şükür 21 bin 562 haberle ikinci olurken, diğer 3 sırayı da Fenerbahçeli oyuncular aldı. Kezman 20 bin 515 haberle üçüncü, Aurelio 17 bin 375 haberle dördüncü, Appiah da 16 bin 510 haberle beşinci sırada yer buldu.

Roma 63-84 Fenerbahçe

Euroleague'de C grubunda mücadele eden erkek basketbol takımımız, Roma deplasmanından farklı galibiyetle dönüyor 84-63. Solomon'un 19 sayısı, Ömer'in 3/4 üçlük yüzdesi, 1.000. ribaundunu alan Mirsad'ın 13'er ribaund ve sayıyla double double yaptığı maçı farklı kazanmayı biliyoruz. Bu galibiyetle gruptaki 4. sırasını koruyan takımımız bir üst tur için mücadelesini sürdürüyor.

Bak Şu Konuşana

Türkiye liglerinin bu kadar kötü, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın, Trabzon'un bu kadar döküldüğü bir dönemde sen hâlâ 3.'ysen ve ilk sırada da Sivas varsa anlayın artık.
Hıncal Uluç - PasFotomaç Gazetesi Yazarı
3 Ocak 2008
Bütün takımlar ligin ikinci yarısına kamp yaparak harıl harıl hazırlanırken, bizimkilerden uzun süre tık çıkmadı. Üstelik takımın bir kısmı sakat, bir kısmı sezonu kapatmış. Hasretle yollarını gözlediğimiz transferlerden de henüz haber yok. Birkaç gün sonra, deplasmanda Bursaspor’a karşı ciddi bir kupa sınavı verecek olan Galatasaray’ın bu kadar umursamaz olmasını mantığım almıyor. Demek ki, biz yıllarca yanlış yapıp futbolcularımızı fuzuli yormuşuz (!)...
Ergun Gürsoy - Galatasaray SK Eski Yöneticisi, Hürriyet Gazetesi Yazarı
3 Ocak 2008
(Carlos'la ilgili olarak) Benden iyi futbolcu olduğunu kabul etmek gerek. Ancak bizim ülkemizde bir takım şeyler sizin ağzınızdan çıkmadığı halde yazılıyor. Ama lige baktığımız zaman, ben Roberto Carlos'tan daha iyi performans beklerdim.
İbrahim Üzülmez - BJK Futbol Takımı Kaptanı
3 Ocak 2008

Milliyet Yılın Sporcusu

Yılın takımı Fenerbahçe A Futbol Takımı
Yılın Spor Adamı Aziz Yıldırım
Yılın Futbolcusu Mehmet Aurelio

UEFA Team Ranking

Ne olduğu belli olmayan istatistik sitelerine inanmadan, UEFA'nın gerçek listesini koyuyoruz ortaya. Fenerbahçe bu sezon aldığı 14.7225 puanla sıralamada 9. durumda. Rakibi Sevilla ise 17.5060 puanla ikinci sırada yer alıyor. Hani şu kurada çıkınca bir kısım Türk düşünürünün göbek attığı Sevilla. Bu sıralama sadece bu sezon alınan puanlara göre. UEFA son 5 yılı esas alarak yapıyor sıralamayı ve buna göre de torbalar belirleniyor. Biz son 5 yıldaki performansımızla şu anda 44. sıradayız, puanımız 45.973. Sezona başlarken 66. sıradaydık. Sezona 87.374 puanla 14 sırada başlayan Sevilla ise şu anda 99.765 puanla 6. sıraya yükselmiş.

Bu puanlar 'aman ne güzel oynadılar da şanssızdılar' gibi bilimsel değerlere göre yapılmıyor :) Sevilla'yı çekip göbeklerini kaşıyanlara duyurulur.

En İyi 10 Gol

Önce La Gazetta dello Sport'ta yayınlandı sonra da UEFA resmi web sitesinde. Ön elemeler ve grup bölümünün en güzel 10 golü seçilmiş, ilk 10'da birisi 2. diğeri de 9. sırada iki golümüz yer alıyor. Deivid'in Inter'e attığı vole ikinci seçilirken, Alex'in CSKA'ya attığı nefis gol dokuzuncu olmuş.

Önce Fenerbahçe

Yıl değişti, fikir değişmedi.

2008

Yeni yüzyılımızın, ilki gibi gurur dolu geçmesini dilerim.