Fenerbahçe 3-2 Sevilla

İlk kez aralarında yer aldığımız Avrupa’nın bu sezonki en başarılı 15 takımının kozlarını paylaşacağı turdayız. Rakip, İspanya’nın sürekli değişen üçüncü büyük takımı sıfatını taşıyor. Deportivo, Valencia derken bu sıralar bayrak onlarda kalmış. Onlar da iki sezon üst üste UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra ilk kez Şampiyonlar Ligi’ne katılmış ve Arsenal’in bulunduğu gruptan 5 galibiyet alarak lider çıkmış durumda. Bunların hepsi üzerine, Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı son 5 maçı da kazanmaları cabası. Tabi en önemli verilerden birisi de Sevilla’nın, seri başlarını, ülke sıralamalarını belirleyen UEFA Team Ranking listesinde 6. sırada bulunuyor olması. Biz şimdilik 45. sıradayız.
Hazırlıklar
Bu büyük geceye herkes özenle hazırlanıyor hafta içinde. Takım antrenman ve taktik çalışmalar yapıyor, Zico yardımcılarının verdiği raporlar ve izlediği Sevilla maçlarıyla kafa patlatıyor, taraftar maç günü şovunun malzemelerini hazırlıyor.
Sonra maç günü geliyor. Heyecan maça yaklaştıkça artıyor. Sevilla sahaya çıkıyor, tribünler iyice ateşleniyor. Sonra Şampiyonlar Ligi’nin müziği duyuluyor. O sırada Maraton alt ‘TIME 2 WIN’ yazıyor ellerindeki kartonlarla. Maraton üstü dev Türk Bayrağı kaplıyor. Migros tribünde dev çubuklu bayrak dalgalanırken, Telsim tribünde de, yani Türkiye’nin bu konudaki en iyi tribününde üst katta palamut yaprağı kartonlarla ayağa kalkıyor. Alt taraftaki nefis çalışma da Atatürk’ün takımının ve onun yolunda ilerleyen taraftarlarının tarihinden enstantaneleri tasvir ediyor. Her kulüp kendisine bir yol biçiyor, bazıları mafya olmayı seçerken biz de zaten belli olan yolumuza devam ediyoruz.
10 9 8 7 6 5 4 3 2 1
Sonra takımlar sahadaki yerlerini alıyor. Hakemin düdüğüyle birlikte stadyum sallanmaya başlıyor. Son zamanlardaki en şiddetli gürültümüz bu. Maçın başlamasıyla birlikte Sevilla da oynamaya başlıyor. Öyle bir başlangıç ki bu, Kadıköy’de bugüne kadar izlediğim en büyük baskı. 4’teki ilk ataklarını kornerle kesiyoruz. Kullanılan korneri ceza alanı dışına güç bela yolluyoruz ancak Kanoute nefis bir dömi voleyle kaleye yönlendiriyor. Volkan başarılı. 8’de ilk kez rakip alana geçebiliyoruz, bu dakikada Gökhan’ın ortasında top Kezman’a gelmeden defans giriyor araya. Sevilla’nın baskısı ve baskını sürüyor. Ancak dakikalar ilerledikçe, haftalardır ‘Alves’i nasıl durduracak’ denilen Uğur’un baskıya isyanı başlıyor. Uğur maç sonrasında ‘Ben kimi tutacağımı düşünmem, onlar beni nasıl tutacaklarını düşünsünler’ diyecek.
11’de Alex’in ortasını Kezman kaleye yolluyor kaleci Palop başarılı. Bu dakikadan sonra Uğur’un soldan müthiş akınlarıyla dengeyi sağlıyor hatta üstünlüğü ele geçiriyoruz. 17’de Uğur’un, Alves’in kanadından bindirip geri çektiği ve sonra sağ ayağıyla yaptığı ortayı Kezman da kendisine yakışır bir kafayla filelerle buluşturuyor. Tribünler coşkudan karışıyor. Herkes birbirinin üzerinde, sarmaş dolaş. Gol sonrasında orta sahadaki kontrolü ele alıyoruz. Ama ne yazık ki sevincimiz kursağımızda kalıyor. Sol kanadımızdan gelen bir orta Volkan’ın kucağını doğru süzülürken Edu, arkasında bir rakip olacağını düşünüp pozisyonu engellemek istiyor. Ancak topa dokunmasıyla birlikte Volkan’ı kontrpiyede bırakarak rakibin beraberliği bulmasına neden oluyor. CSKA ile Kadıköy’de oynadığımız maçta yediğimiz golün bir kopyası bu.
Toparlanma
Gol sonrasında kısa süreli bir sessizlik yaşıyoruz. Edu’nun moralinin bozuk olduğu tribünden de görülüyor. Taraftar cılız da olsa destek veriyor Edu’ya, yola onunla devam edeceğiz sonuçta. 29’da Carlos’un pasıyla topla buluşan Kezman’ın ortasını defans kesiyor. 34’te sağdan Gökhan bindiriyor bu defa, ortasına Aurelio ayak koyacakken defans giriyor araya. Korneri Alex kullanıyor Sevilla defansı top elle kontrol ettikten uzaklaştırmaya çalışıyor, Alman hakemin umuru değil. Sonra Uğur’un ortasına arka direkte Aurelio yapıştırıyor kafayı. Kaleci Palop, nasıl oluyor anlayamıyoruz, topu çizgiden çıkarıyor. 42’de yine Uğur soldan bindirirken Alves tarafından indiriliyor. Alex’in ortasını defans çıkarıyor, dönen topu Carlos yeniden Alex’e ulaştırıyor. Onun pasında topla buluşan Uğur’un ortasına Edu vuruyor kafayı, Palop yine başarılı. Dönen top Alex’in önüne düşüyor, Brezilyalı’nın şutu yen filelerde kalıyor. Bu pozisyon ilk yarının da son pozisyonu bu oluyor, devre 1-1 beraberlik tamamlanıyor. Takımımız ‘aşkıyla derbeder olmuş’ taraftarların şarkıları ve alkışları arasında terk ediyor sahayı, Alman hakem ise ıslıklarla.
İkinci Yarı
İkinci yarıya durgun başlıyoruz. 49’da Kanoute deniyor şansını Volkan başarılı. Yine 10 dakikalık bir baskı yiyoruz ancak bu defa rakip değil neden, bizim durgunluğumuz. Nitekim 57’de ilk ciddi atağımızda korneri bulduktan sonra, Alex’in ortasına Lugano yapıştırıyor kafayı ve yine öne geçiriyor Fenerbahçe’yi. Golle birlikte ilk yarıdaki Fenerbahçe geri geliyor, Sevilla şaşkın. 59’da yine bindiriyoruz, Alex’in ortasına Lugano ayak koyuyor defanstan geri geliyor top. 61’de Alex’in pasında Kezman topu önüne alıyor, sol ayağına çekiyor. Vuruşu kalecide kalıyor. 62’de Carlos kesiyor, Deivid’den önce yine defans giriyor araya. 63’de sürpriz biçimde ilk on bire giremeyen Capel giriyor oyuna. İspanyolların kendilerini sürekli yere atması her pozisyonda hakeme itiraz etmeleri daha çok göze batmaya başlıyor. Sevilla’nın 66’da kazandığı korner atışında, ön direkte Poulsen aşırtıyor, Escude arka direkte ayak koyarak beraberliği sağlıyor. Bu pozisyonda golü engellemek isteyen Carlos, Escude’nin kramponlarının ayağına saplanması nedeniyle sakatlanarak yerini Vederson’a bırakıyor. 69’da rakip kaleci Palop, oyunu yavaşlattığı için sarı kart görüyor Alman hakemden.
Galibiyet Yeniden
78’de yorulan Uğur’un yerine Kazım giriyor oyuna. Deivid sola, Kazım sağa geçiyor. 79’da kazandığımız serbest vuruşu Vederson kullanıyor, sert şutu kale direğinin hemen üstünden avuta gidiyor. 84’te bu defa Kezman, yerini Semih’e bırakıyor. 87’de rakip akını kesen Gökhan topu Kazım’a bırakıyor. Kazım’ın uzun pasında toplan buluşan Alex topu Semih’e veriyor. Semih’in defans oyuncusunun bacakları arasından yaptığı vuruşla yeniden önce geçiriyor takımımızı. Kalan dakikalarda 90’da Fabiano’nun gollük akınını Volkan engelliyor. Karşılaşma sona eriyor, 3-2 kazanıyoruz.
Mutluluk
İlk kez yaşadığımız bu etabın ilk maçını galibiyetle, az olsa da avantajla kapatıyoruz. Bence zaten bu sezonki hedefini gerçekleştiren Fenerbahçe’nin elenecek bile olsa bir galibiyet daha alarak puanını yükseltmesi, galibiyetin primini alacak olması çok önemli. Büyük umutlarla ama belki Carlos’suz gidiyoruz Sevilla’ya. Ancak aklımızda, bizim sahamızda bile bu kadar çirkinlik yapan Sevillalı futbolcuların evlerinde neler yapabileceği var.
Rakamlarla
Alex, 5 asistle zirvede.
Bu sezon sahasında oynadığı 4 maçın tamamını kazanan tek ekip biziz.

Rizespor 2-4 Fenerbahçe

Telefon Gazcıları
Maçtan önce gelen bir telefon, Rizespor başkanını endişelendiriyor. Arayan ‘Bir Dost’. Arayan numarayı geri arıyor başkan, Ankara’da ankesörlü bir telefon çıkıyor. Sonra, maça 5 dakika kala, bu sefer ‘Bir Dost’ olduğunu iddia eden Haznedaroğlu telefonda. Ona göre dost başkana göre 2 yıldır tanışıyorlar. Haznedaroğlu diyor ki, '14 haftadır maç verilmeyem hakem sizin maça verildi, dikkat et’. Nesine dikkat edecek başkan acaba? Amaç belli, gaza getirmek, puan olmasa da sakatlık çıkartmak. Daha sonra ağabeyi ne olmuş ki diyor, aramayacak mı? Biz ise Denizli’de çalınan şampiyonluğu aklımızın en görünür yerinde tutuyoruz. Dünün mazlumları bugünün ‘Bir Dost’ görünümlüleri. Başkanlıkta 10. yılını kutlayan Aziz Yıldırım, küfür yiyeceği maçta kendiine ayrılan tribünde deliye dönüyor. Artık aleni oluyor herşey.

90 Dakika
Sona maç başlıyor Rize’nin vuruşuyla. Ev sahibi yeni teknik direktörün rüzgarıyla emin kendisinden, mutlaka puan alacak. Ancak sahadaki durum aynı değil, 2’de Uğur’un ortasına Kezman ayak koyamıyor. 5’te Alex’in şutu avutu boyluyor. Rizespor orta sahayı kalabalık tutarak akınlarımızı engellemeye çalışıyor. 10’da ilk tehlikeli atağını yapıyor sonra, sol kanadımızdan Fahri ortalıyor, gecenin Rizespor yıldızı olacak olan Altan vuruyor kafayı, top Volkan’da kalıyor. 17’de yine Fahri, yine Altan’ı görüyor. Onunla karşı karşıya kalan Volkan kayarak çıkıyor, topa değmeyi başarıyor. Koluna çarpan top önüne düşünce Altan, Edu ve Carlos’un çabalarına rağmen takımını öne geçiren golü atıyor. Bu gol evsahibinin direncini daha arttıryor. Oyun kurmakta zorlanıyoruz.

O Ne?
22’de ‘madem oyun kuramıyoruz bari uzaktan yoklayalım rakibi’ diyen Carlos ben diyeyim 30 siz deyin 35 metrede sert bir şut çıkarıyor. Barthez’in kulakları çınlasın top Kaçkar Dağları’na doğru yöneliyor. Kaleci Özden, Barthez’in başına geleni biliyor ‘ne olur ne olmaz’ diye düşünüp kendini fırlatıyor doksana doğru. Sonra Kaçkar istikametinde yol çıkan top birden hızlanarak yön değiştiriyor. Özden haklı çıkıyor ancak topa yetişemiyor. Direkten geri dönen top da kafasına çarpıp kornere gidiyor. Bu şut maçın üzerine çıkacak, bilimsel olarak açıklanmaya çalışacak.

Yağmur Başlıyor
22-25 arasında kurduğumuz baskıda kaleyi buluşyor ancak Özden’i geçemiyoruz. 30’da Alex’in sağ kanattan kullandığı serbet vuruşa kafayı koyan Deivid beraberliği sağlıyor. Rakip santrayı yaptıktan hemen sonra, Alex’in mükemmel pasıyla kaleciyle karşı karşıya kalan Kezman galibiyeti sağlıyor. Rizespor ne olduğunu anlamadan bu defa 43’te sağdan Gökhan’ın ortasını yine Kezman filelerle buluşturuyor. Bu golün gelişimden, fazla akıllı bir top toplayıcı, elindeki topu ceza alanı içine atarak hakemi yanıltmayı ve tehlikeyi önlemeye çalışıyor. Ancak hakem golü haklı olarak veriyor. Rize neye uğradığını şaşırmışken bu defa 45+1’de Selçuk’un kafası geliyor Alex’in ortasına ve devreyi 4-1 önde tamamlıyoruz.

İkinci Yarı
İkinci yarıya aynı kadroyla başlıyoruz. Rizespor can havliyle saldırıp gol arıyor. Nitekim 54’te ilk golün sahibi Altan, ofsayt kokan bir pozisyonda farkı ikiye indiriyor. 57’de Fahri’nin şutunu Volkan kornere çeliyor. Rizespor’un baskısı dakikalar ilerledikçe artıyor. Ancak baskı ne gol ne de pozisyon getiriyor. Kalan dakikaları Sevilla maçını düşünüp rölantiye alıyoruz. Düdük çalıyor maç bitiyor, son 4 lig maçında 4 galibiyeti, maç başına ortalama 4 gol atarak alıyoruz.

Fenerbahçe 0-0 Galatasaray

‘Nereden çıktı bu maç’ dediklerini duyar gibiyim. Haksız da değiller, rakibin formda olduğu bir dönemde hem de ciddi sayıda eksik oyuncumuz mevcutsa ben de tercih etmezdim bu eşleşmeyi, en azından maçın tarihini. Hafta boyunca rakibin eksikleri nedeniyle mazlum oluyor yine rakip. Sahaya yabancı oyuncularını çıkaramayınca, ‘11 Metin’ sloganıyla çıkıyorlar maça. 11 Türk oyuncudan kurulu kadroları ile ayak basıyorlar Kadıköy topraklarına. Bizde ise durum farklıdır bu maça özel, her Galatasaray maçı öncesindeki tatlı heyecan yerini biraz havaya girmiş, burnu büyümüş bir şımarık çocuk tavırlarına bırakmıştır. ‘Üç farktan aşağı atarsak, saymayacağız’dır durumumuz. Migros tribünde, Türkiye’de en iyi tribün görsel gösterisi yine can alır kale arkasında. CK, çubuklu formaya sevdamızı anlatır, dalga dalga. Sonra hafta arasında yaşama veda eden sevgili Celal Aras için saygı duruşu başlar. Ancak saygı duruşunu, saygıyı bilenler yapabilir sadece. Bir avuç olanlar da, seslerini duyurabilecekleri iki andan (saygı duruşu ve Fenerbahçe taraftarı yokken) ilkinde, avaz avaz bağırırlar. Sonra tribünlerin, tıklım tıklım dolu tribünlerin, geriye sayımla birlikte gök gürültüsünü geride bırakacak bir sesle başlar karşılaşma.

Saldır Fenerbahçe
Maçın başlamasıyla birlikte mücadelenin orta sahada geçeceği anlaşılır. Galatasaray, son maçtaki yenilgiden dersini çıkarmış ve doğru bir alan savunmasıyla sağlam oynamaktadır. Bizimkiler ise belki de kesin favori gösterilmenin verdiği güven duygusuyla olağandan daha sakin ve yavaş oynamaktadır. Rakibin, hangi şartlarda olursa olsun Galatasaray olduğunu hatırlamak şarttır. 7’de Alex Deivid paslaşması sonrasında topla buluşan Uğur’un şutu avutu boylar. 8’de Arda’nın pasında, top ayağına çarpınca istemeden attığı çalımla Lugano’nun yanından sıyrılan Karan’ı Volkan önler. 10’da Carlos’un serbest vuruşu üstten avuta çıkar. 11’de Selçuk’un ceza alanı içindeki sert şutunu Servet yatarak engeller. 22’de Serkan’ın sert şutunu Volkan kornere çeler. 24’te Deivid orta sahadan diklemesine girer rakip sahaya, ara pasında Alex’i kaleciyle karşı karşıya bırakacaktır ancak Orkun erken davranır ve tehlikeyi önler.

Cinayet Gibi
36’da Servet, orta sahada Semih’i, arkada yaptığı sert faulle yere serer. Aydınus avantaja bırakır oyunu, atağın devamında Carlos’un ortası Orkun’da kalır. Aydınus oyun durduğunda Servet’e sarı kartın gösterir. Servet sahada kalır, mağdur Semih ise sedye ile terk eder stadyumu. Ümit Karan ise maçın ilk dakikasından itibaren Aydınus’a devamlı itiraz etmektedir. Hatta bu itiraz Servet’in Semih’i sakatladıktan sonra aldığı sarı kartta bile devam eder.

Ve İkinci Devre
İkinci yarıya Alex’in atağıyla başlar Fenerbahçe. Ancak 49’da golü kaçıran rakip olur. Arda’nın pasıyla kaleciyle karşı karşıya kalan Hakan Şükür’ün şutunu Volkan kurtarır. 53’te Alex, korner vuruşunu yine paslaşarak kullanır, pozisyon Orkun’da sona erer. Her zamanki duran top silahımızı neden farklı şekillerde kullandığımızı anlayamayız. 56’da Ümit Karan, ceza alanı dışından plase bir vuruşla dener şansını, Volkan nefis kurtarır.

Hakemle İlişkiler
66’da bir Galatasaray atağında Servet kornerden gelen topa, Lugano’ya faul yaparak vurur. Top avuta gider, Aydınus faulü vermez. Lugano itiraz edince sarı kartı görür. Arda ve Ümit Karan’dan öğrenecekleri vardır zira onlar itiraz da eder, hakeme de sarılırlar ancak kart görmezler. 70’de Alex’in ceza alanı dışından sert şutu kaleci Orkun’da kalır. 64’te Arda, sağ kanadımızdan kopar gelir, Volkan’la karşı karşıya kaldığı anda sert vurur, top kaleyi bulmaz.

Acaba?
Son dakikalara girdiğimizde Fenerbahçe gibi oynamaya başlarız nihayet. Taraftarın da baskısıyla birlikte rakibi sahasında hapsederiz, kısa bir süre de olsa. 78’de Alex ceza alanında buluşur topla, Emre’yi geçemez. 80’de eskisi gibi kullandığımız kornere Selçuk vurur kafayı, Orkun’da kalır top. Tam baskıyı kurduk derken, Lugano ikinci sarıyı ve kırmızıyı görür. Kalan dakikalarda gol bulamayız ama yemeyiz de. İki ayaklı maçın ilkinde avantajı kullanamayız ama kaybetmeyiz de. 0-0 skoru ikinci maçta da avantajın bizden yana olduğunu anlatır, galibiyet ve gollü tüm beraberliklerde turu Fenerbahçe geçecektir.

Kutlamalar
Maç sonunda takım sahayı alkışlarla terk ederken rakip de uzun zamandır ilk kez yenilmediği için sevinç içindeki seyircisine koşar. İki sevgili mutludurlar. Onlara kalsa sevindikleri başka şeydir, örneğin 11 Türk’le oynayıp yenilmemektir. Üç gün sonra oynanacak milli maçta 11 Türk’ten 4 tanesi milli formayı giyerken, Brezilya karması dedikleri Fenerbahçe’den de 4 (Servet Semih’i sakatlamasaydı 5) oyuncu vardır. Bu ne yaman çelişkidir? Hepsini bir kenara bırakın, bu kadar yabancıya sahip olup oynatamamak sorgulanmamalı mıdır?

Not: Kadıköy’ü inim inim inleten Galatasaray seyircisini tebrik ediyoruz. Varsın o sırada stadyumda sadece kendileri olsun, sonuçta risultato importante değil mi?

Fenerbahçe 3-1 Gençlerbirliği Oftaş

Son üç maçında rakip kaleleri 11 golle topa tutan Fenerbahçe’miz, fark beklerken berabere bitirdiğimiz kupa maçı sonrasında, ligin yenisi ancak iyilerinden birisi, Gençlerbirliği takımlarının Oftaş olanıyla karşılaşıyor Kadıköy’de. Rakip çok kısa bir süre önce kupada, lig lideri Galatasaray’ı 3-0 ile sürklase etmiş, yetmemiş bu sezon 20 hafta boyunca kalesinde bir maçta 2’den fazla gol görmemiş, o da yetmemiş deplasmanlarda aldığı 14 puanla en başarılı 5. takım olmuş. Öyle bir takım ki, ilk onbirlerinden 3 oyuncu ismini hemen sayabilecek bir futbol yorumcusu yok, yani takım.

Hava soğuk, belki Galatasaray’ın bir gün önce kazanmış olması tribünlerin tamamen dolu olmasını engellemiş. Yine de rakip stadyumları dolduracak kadar taraftar yerini almış durumda. Kupa maçında kırmızı kart gören Lugano’nun yerinde Yasin var defansta. Galatasaray maçının en iyisi olarak göze batan Selçuk ise geçirdiği bağırsak enfeksiyonu nedeniyle kadrodan çıkarılmış, yerine yeni transfer Maldonado var.

Bu Sene Sensin Şampiyon
Büyük bir taraftar desteğiyle başlıyoruz maça. İlk dakikalarda alan savunmasını iyi uygulayan, çok dar alanda, disiplinli ve sert oynayan bir rakip var sahada. Galatasaray’ı farklı yenmelerinin boşuna olmadığı ortada. İlk on dakika boyunca çözmek için hızlı tek paslarla deniyoruz rakibi. 12’de Alex’in pasını istediği gibi düzeltemiyor Kezman, şutu da istediği gibi olmuyor. 13’te Alex’in sol kanattan ortasına Deivid, kaleci Recep’ten önce koyuyor ayağını ancak vuruşu avuta gidiyor. 13’te rakip uzak bir şutla deniyor şansını, top Volkan’ın kontrolünde avuta gidiyor. 24’te Carlos’un köşe vuruşunda Deivid vuruyor topa, yine avut.

Baskı Başlıyor
Dakikalar geçtikçe baskımız artıyor. Maldonado’nun gösterişsiz ama doğru futbolu, takımı hücuma daha çok itiyor. Özellikle Aurelio’nun hücuma katkısı çok büyük bu gece. Maldonado, hem topu kesmede hem de arkadaşlarına iletmede büyük hız katıyor takıma. 29’da Aurelio ceza alanında arkadan yapılan hareketle düşürülüyor. Arzuman’ın penaltı vermesi stadyumda gülümseme ve şaşkınlığa yol açıyor. Hakemlerin rekor denemesi yarım kalıyor. Geçen yıl kırdıkları 29 haftalık rekor kırılamıyor. Penaltıyı Alex kullanıyor ve 1-0 öne geçiyoruz. 37’de nefis bir tek pas atağı yaşıyoruz. Gökhan sağ kanattan taç atışını kullanıyor. Top Deivid’e geliyor. Brezilyalı topu sol kanattaki Uğur, o da Carlos’a geçiriyor. Carlos, önce ortaya gelen Deivid’le sonra da Alex’le verkaç yaparak ceza alanına doğru döneliyor. Daha sonra soldan kaçan Kezman’ın önüne yuvarlıyor topu. Kezman’ın soldan ortasına yetişen Alex, göğsüyle kaleye yönlendiriyor topu ancak top yandan avuta gidiyor. Bu büyük aksiyon tribünlerden büyük alkış alıyor. 40’ta Deivid’İn sağdan ortasına Kezman’dan önce Recep müdahale ediyor ve ikinci golü engelliyor. Hemen bir dakika sonrasında bu sefer Gökhan sağdan iniyor, ortasını Alex kaleye şutluyor, Recep’ten dönen topu Kezman tamamlayarak skoru 2-0’a taşıyor. Fenerbahçe’nin bu büyük baskısı ve Oftaş’ı dağıtması maçtan sonra ne yazık ki Oftaş’ın kötü oyunu olarak lanse edilecek.

İkinci Yarı
Aynı kadroyla başlıyoruz. Aynı hızı da koruyoruz tabi ki, 48’de Uğur’un pasını Kezman Alex’in önüne indiriyor. Alex’in sağ ayağıyla plasesini Recep son anda engelliyor. Carlos, 51’de iki Oftaşlı’nın gerisinde başladığı koşuyu önlerinde bitirmek üzereyken, Giray tarafından çekilerek engelleniyor. Giray sarı kartı görüyor pozisyonda. 58’de Edu topu orta sahadaki Uğur’a bırakıyor. Uğur, soldan kaçan Aurelio’nun koşu yoluna şık bir pas veriyor. Aurelio’nun ortasını Kezman diziyle Carlos’un önüne bırakıyor. Carlos da gelişine sağ ayağıyla çok sert vuruyor ve farkı 3’e çıkarıyor. Golden hemen sonra 60’ta Oftaş, sağ kanadımızdan kullandığı köşe vuruşundan İlhan’ın kafasıyla farkı 2’ye indiriyor yeniden. 67’de Oftaşlı İbrahim’in eli Edu’yu yere yıkıyor. Edu yerdeyken, herkes duruyor. İbrahim bundan yararlanarak topu alıp kaleye şutluyor. Volkan da böyle bir hareket beklemiyor doğal olarak. Şutu direkten geri geliyor, tüm futbolcularımız İbrahim’e durumu izah ediyorlar. 79’da Alex’e arkadan sert faul yapan sarı kartlı Tozo, ikinci sarı kartı görmüyor Arzuman’dan. 80’de Carlos yine soldan bindirirken bu defa İlhan tarafından çekilerek engelleniyor. İlhan da sarı karttan nasibini alıyor. Kalan dakikalarda başka gol olmayınca maç 3-1 galibiyetimizle tamamlanıyor.

Jose Maria del Nido



Sevilla başkanının açıklaması herşeyi anlatıyor bence. Maç sonrasında biraz sinirli biraz heyecanlı, konuşuyor; 'Bu seviyede oyuncuların yapmamaları geken hatalar yaptık. Tadım kaçtı zira rövanşta turu geçmek için ciddi olarak sıkıntı çekeceğiz. Sevilla'da bu halimizden arınmalıyız. Hayatımda böyle bir ambiyans görmedim. Yunan stadlarından, taraftarından bahsediyorlar, çarşamba günü gördüklerimin yanında konuşacak birşey yok.'





Fark

Fenerbahçe tribünleri



Galatasaray tribünleri

Önce Fenerbahçe

Tam zamanı

Pendikspor Faciası

Yine yenildik Pendikspor'a. Yönetim istifa :)
Hayır hazırlık maçı sonunda ama olsun, Fenerbahçe rövanşı alamadı :)
Galatasaraylı arkadaşların 0-0 sevinci tam bitiyordu ki Pendikspor maçı çıktı. Davullar zurnalar sandığa girmeden başladı çalınmaya.

Brezilya Karması - Türk Karması

Volkan - Fenerbahçe
G.Gönül - Fenerbahçe
G.Zan -
Servet - Galatasaray
H.Balta - Galatasaray
Hamit -
Yıldıray -
Aurelio - Fenerbahçe
Emre -
Nihat -
Halil -

Bu kadro dün, Galatasaray kökenli teknik direktör Fatih Terim'in sahaya sürdüğü milli takım kadrosu.
Hani, Galatasaray bayramı bitiremedi ya berabere kalınca Kadıköy'de.
Sonra öğrendik :) meğer beraberliğe değil de Türk futbolculardan kurulu kadronun Brezilya karmasına yenilmemesine sevinirlermiş.
Brezilya karması denilen Fenerbahçe'den 3, Türk karması Galatasaray'dan 2 futbolcu var ilk onbirde.
Sonradan girenler mi? Orada da 1 Fenerbahçeli 2 Galatasaraylı var, yani eşitleniyor durum.
Tüm kadroya bakınca da Semih'in sakatlanmasıyla her iki takımdan da 4'er milli olduğunu görüyoruz.
Hadi biz Brezilya karmasıyız siz de Türk karması. Yahu insan utanmaz mı bir Brezilya karması kadar milli oyuncu çıkaramıyor diye :)

Fenerbahçe-Galatasaray, Maç Öncesi

Çok rahat Fenerbahçe. Zira daha birkaç ay öncesinde çok rahat ve üstün bir oyunla, hem de bir kişi eksik oynamasına rağmen 2-0 kazandı.
Üstüne üstlük bu maça Galatasaray ciddi sayıda eksikle çıkmak zorunda kalacak. Song yok, Ayhan sakat, Linderoth sezonu kapattı. Lincoln'ün durumu maç günü belli olacak ama bence oynayamayacak. Nonda'nın da oynama durumu belli değil. Fenerbahçe'de ise Appiah dışında sakat ve cezalı yok.
Galatasaray bu defa daha defansif oynayacak muhtemelen zira çift maçlı eleme sistemi var. Yani işin rövanşını da düşünmek gerek. Bu durumda Galatasaray tek forvetle çıkacaktır sahaya, Ümit Karan'la. Eğer ön liberoyu tek forveti çift yaparsa tek şansı Fenerbahçe'nin oyun kurmasını engellemek olur.
Fenerbahçe'nin şablonu belli, Deivid'in sağa yakın serbest oyunu bu kanatta Gökhan'ın sırtına çok iş yüklüyor. Ancak Gökhan bu yükü kaldırabilecek kapasitede. Sol kanatta da bu sefer Carlos'un önünde Vederson'u kullanacaktır Zico. Bence aşağıdaki kadroyla çıkacağız büyük bir sürpriz olmazsa

Volkan
Gökhan . Lugano . Edu . Carlos
Deivid . Aurelio . Selçuk . Vederson
Alex
Semih

Galatasaray'ın gol atmaya ve yenimemeye, Fenerbahçe'nin ise gol yemeden kazanmaya oynayacağı çok açık. İyi oynayan kazansın, biz iyi oynayalım.

Favoriler Kaybedermiş

Önce Fenerbahçe

Tam zamanı şimdi, unutmayalım.

Şölene Az Kaldı

Fenerbahçe resmi internet sitesi, Fortis Türkiye Kupası'ndaki eşleşme sonrasında, maçı 'Kadıköy'de Şölen Var' manşetiyle duyurunca, bazı Galatasaraylı arkadaşlar bozulmuşlar, dalga geçiyoruz diye.
Alınmakta haklılar aslında zira unutmaya çalışıyorlar beraberlik dahi alamadıkları yılların hesabını.
Oysa anlatılmak istenen Fenerbahçe-Galatasaray maçlarının Türkiye'ye bayram yaşattığı.
Büyük maç gelince kan daha hızlı akıyor damarlarda. Fokur fokur kaynıyor.
Güzel maç olmasını diliyorum, kazanmayı da elbette. Maç öncesi yazısını da yarın yazayım, geç oldu.