FENERBHÇE 1-0 BAŞAKŞEHİR, MAÇTAN SONRA KISA KISA

 



Fenerbahçe'ye ne kadar büyük olduğunu hatırlattı Jesus. Ve bunu basın toplantılarında konuşarak değil, yenilgi sonrasında antrenmana soktuğu Fenerbahçe'yi temsil etmeyecek adamların nutuklarıyla değil, göreve başladıktan kısa bir süre sonra ortaya çıkan müthiş bir takımla yaptı. Ne hakeme, ne rakibe takılmadan, futbolun tüm paydaşlarına saygı göstererek, yarattığı müthiş sinerjiyle yaptı. Fenerbahçe'ye neden Şanlı Fenerbahçe dendiğini, unutan bizlere yani taraftara, unutan yöneticilere, unutan rakiplere, kim varsa unutan herkese hatırlattı. Bunu yaparken bir dirhem nefret tohumu kullanmadı. Her maçını merakla beklenir hale getirdi Fenerbahçe'nin. Elbette kaybedeceğimiz maçlar, puanlar olacak. Ama kaybetmememiz, unutmamamız gereken büyüklüğümüzü hatırlattı Jesus. 

Buraya kadar yazdıklarımın Başakşehir maçıyla bir ilgisi yok. Kayserispor maçıyla rayına oturmaya başlayan gidişat, her gün gelişerek devam ediyor. Başakşehir karşısında da aynı yolda devam etti. İstatistik tek başına bir işe yaramaz. Ama maçları istatistik olmadan anlatmak da kolay değil elbette. Dünkü maçtaki neredeyse tüm veriler lehimize. Bunu, sezonun bir diğer flaş takımı Başakşehir'e karşı sağlamak elbette kolay değil. 

Altay
Serdar Aziz - Henrique - Szalai
İsmail
Ferdi - Crespo - İrfan Can - Lincoln
Batshuayi - Valencia

gibi bir 3-5-2 ile çıktık sahaya. İsmail merkez orta sahanın bir adım gerisinde, Crespo daha çok atak yönlendiren bir pozisyonda, Valencia, Batshuayi'ye oranla daha hareketli, İrfan Can sezona başladığı ruh halinden sıyrılmış kendisini her maç daha fazla veriyor oyuna. Ferdi, elbette rakibin konumlanması nedeniyle daha fazla defansifken, Lincoln Valencia ile birlikte bir ikili gibi daha ofansif. Ancak Lincoln'ün arkası da zayıf bölgemiz. 

Rakip kendi oyunundan vazgeçmek istemez gibi ancak Fenerbahçe'nin oyunundan da çekinir halde. Nitekim maç boyunca toplam 3 şut ve kaleyi bulan 1 şutu var. Kaleyi bulan şut da 90 dakikanın sonundaki ilave zamanda. 

Topla çok oynamanın fazla bir şey anlatmayacağı bir maç. Zira aslında iki bloğun itişip çekişmesi gibi çünkü iki takım da kompakt oyunu çok iyi biliyor ve oynuyor. Oyunun hakimi olmamıza rağmen rakip kaleciyi zorlayan ilk şutumuz - ki aslında bir Süper Lig kalecisini zorlayacak bir şut değil - İrfan Can'dan geliyor, dakika 30. Kornere çelinen şut ve devamındaki atağımızda Michy'den kafa vuruşu kalecinin üstüne yine. Bunlar olana kadar da rakibin iki defa sol kanadımızdan zorladığı Traoré akını var. Her ikisi de golle sonuçlanabilecek tehlikede; birisini Ferdi kademeye girip savuşturuyor, diğerinde ise şükür, Traoré'nin şutu çerçeveyi bulmuyor. Topla çok oynamış olmanın anlamsızlaştığı durumlar bunlar işte. 

30'dan sonra tempoyu arttırmamız sonucunda kurduğumuz bir baskı var. Kaleyi bulan şutumuz olmasa da 2 gollük akın (Valencia ve Serdar Aziz) avutla sonuçlanırken bir akınımız da Ömer Ali'nin ceza alanındaki elle müdahalesi (ve hakemin atlaması, teşekkürler Zorbay Küçük) ile sonuçlanıyor. 


İkinci yarının başında oyuna ortak olan Başakşehir gibi gözüküyor. Nitekim ikinci devrenin hemen başında yine Traoré'nin bulduğu bir şut pozisyonu var, sonuç yine avut. 67'de sakatlanan İsmail'in yerine Arao'nun girmesiyle orta saha hakimiyetini geri alıyoruz. 

69'daki duran top organizayonunda Arao'nun net bir kafa vuruşu yapamaması sonrasında Crespo'nun uzak mesafeli şutu defansa çarparak geri dönüyor. 74'te Jesus kazanmak için bir hamle daha yapıyor, Pedro, Rossi, Emre sahadalar. 75'te Hasan Ali'nin Henrique'ye ceza alanında yaptığı faulü yine es geçiyor hakem (teşekkürler Zorbay Küçük). Atlanılan penaltı sayısı ikiye çıkıyor.

Arao'nun girişiyle sertleşen orta sahamızı, rakibe oynama şansı bırakmıyor. Emre'nin göbekten sortileri rakip defansın dengesini alt üst ediyor. 78'de Arao'nun sert ortasına Pedro yetişemiyor. Emre'nin 81'deki saldırısı (akın değil saldırı), rakibi alt üst ediyor, sola açtığı pasında Lincoln'ün şutunu son anda defans engelliyor. 

Nitekim 83'te baskıdan bunalan Volkan'ın uzun oynama çabasını Arao müthiş bir hızla atağa çeviriyor. Rossi de, Fenerbahçe'ye geldiği dönemdeki videolarında attığı şutlardan bir benzerini ceza alanının dışından filelerle buluşturuyor. Şut o kadar temiz bir plase ki, ceza alanı dışından yapıldığını ben maçtan sonra fark ediyorum. Ve maçtan sonra Fenerbahçeseverler golü Volkan'a yazmaya çalışıyor. Oysa Volkan'ı buna Fenerbahçe'nin amansız 3. bölge presinin zorladığını, Fenerbahçe'nin bunu her maçında sıkça yapıp rakibin hatalarından yararlandığını biliyorlar, söylemek işlerine gelmiyor. 

Kalan dakikalar riskli. Bir gol daha yemek ile yememenin farkının olmadığını bilen Başakşehir'in puan için çaba göstereceği çok belli. Nitekim uzatma dakikalarında Lincoln'ün çok acemice kaptırdığı top neredeyse filelerimizle buluşacakken Altay çıkıyor Aleksic'in karşısına ve gole izin vermiyor. Bu kurtarış maçın son pozisyonu. 

Hakeme şiddetle itiraz eden, üst üste fauller yapmış olan Deniz ancak 61'de görüyor sarı kartı. Aynı hakem iki penaltımızı atlıyor; Zorbay Küçük'tür ama mide bulandırır. 

Taktik mücadelesini de maçı da kazanıyoruz. Ligin belki de bugüne kadarki en zor maçından galibiyetle ayrılmak güzel sonuç. Ama hepsinden öteye kendisine inanan bir takım, takımına inanan taraftarların oluşturduğu ortam güzel. Burası Kadıköy buradan çıkış yok sloganı tekrar vücut buluyor. Jesus sayesinde, ona inanan ve her şeyini veren oyuncularımız sayesinde. 

Enteresan bir tesadüfler Fenerbahçe'miz, cumhuriyetin feneri, 29 Ekim'e tarihine, ligde attığı 29 yediği 10 gol, 19 averaj ve 23 puanla, 29.10.1923 rakamlarını yazarak girecek. Hoş bir tesadüf.

Altay xxx
Serdar Aziz xxx
Henrique xxx
Szalai xxx
İsmail xxx > Arao xxx
Ferdi xxx > Osayi ?
Crespo xxx
İrfan Can xxx > Emre xxx
Lincoln xx
Batshuayi xx > Rossi xxx
Valencia xx > Pedro xx