FENERBAHÇE 3-3 RENNES, MAÇTAN SONRA KISACIK

 


"İstenmiyorsam, giderim." Evet bunu da söylettik Jesus'a. Elbette doğrudan kendisiyle ilgili bir durum değil. Takımını koruyan, takımını yücelten, takımını kendisine daha da bağlayan bir ifade. Büyüklük, liderlik. Belki oyuncu ıslıklayanlar anlar. Aslında anlayacakları kendi lisanları ya, neyse.

Bunca yıldır bir tane sporcu görmedim kendisine yapılan protesto sonrasında performansı artan. Daha iyi oynayan. "Aaaaaa aslında kötüymüşüm, ıslıklandım da iyi oldu daha iyi oynayayım" diyen. Saçmalık.

Sadece galibiyetlerde takımı alkışlayan taraftar istemem dedi Jesus. O taraftar değil zaten, izleyici. Tribünleri bu hale getiren medya ve yöneticiler. Yeni nesil medya, bilgisi olmadan fikri olan, bir kamera bir mikrofonla kendisini ulema sanan, cahiller ordusu. Ve bundan etkilenen, yine fikri olmayan bir cahil kalabalık. Her gün daha kötüye gidecek. Çünkü kitap okumayan, okuduğunu da anlamayan bir halkız artık. Manşetlerle, 3-5 saniyelik videolarla geçiyor hayat. Odaklanma sorunu her yerde. 45 dakikalık bir devrenin büyük kısmında eldeki cep telefonuyla oynayan insanlar var tribünde. Takıma desteği geçtim, maçı bile izlemiyor. Orada bulunmasının tek anlamı bunu sosyal medyada paylaştıklarıyla kanıtlamak olan insanlar. 

Kulübün, kombine devir yasağıyla uğraşacağına, canına sadece 3 ayda tak eden futbolcu protestosu yüzünden şikayetçi olan teknik direktörüne kulak vermesi gerek. Eğitim her şeyin başında. Eğitmek zor da olsa mümkün. Elinde ulusal bir televizyon kanalı ile global bir internet kanalın var. Çabala. Sadece antrenman görüntüleri ile maçla ilgili "özel" videolar yüzünden para aldığın taraftarı eğit. Bir şeyler yap. 

Mevzu Fener kanalında bir programa başladık Apo ve Yiğit ile. Adı Kızıltoprak. Artık var olmayan bir istasyon, stada en yakın istasyondu eskiden. İlk sohbette değindik bu konuya. Ben her maçıma son maçıma gidiyormuş gibi bir korkuyla giderken, insanlar Fenerbahçe bir daha var olmayacakmış gibi saçmalıyor tribünde. Taraftarlık bu değil. Sohbeti dinlemek için şu Twitter mesajından ulaşmanız mümkün.

Maça gelince. Elimizi kolumuzu bağlayıp, içimizden geçen bir rakip. Altay'ın suçlandığı 3 gol, sayılmayan bir başkası ve şükür avuta attıkları bir başkası. Hepsinde rakip becerisi ve buna karşı koyamayan orta saha ve çokça defans hatası. Gollere önce isyan eden, sonra desteğini azaltan, sonuncuda ise sesi kesilen bir tribün. Üzülmek. Sonra isyan etmeye başlayan bir takım. Atılan golle gelen umut. Devrenin kalan 5-6 dakikasında kulakları sağır eden bir tezahürat. Umutlanmak. İkinci yarıyla gidip gelen bir oyun. Rakibin elbette yorulması ama hala korkutucu gözükmesi. Hocanın müdahalesi, tam o sırada gelen bir talihsizlikle sistemi de değiştirmek zorunda kalması. Müdahalenin olumlu etkisi. Art arda gollerle gelen beraberlik. Mutluluk. Kalan dakikalarda bile kazanmaya çalışan bir takım, ruh, istek, mücadele. Ancak kazanamamak. Üzülmek. Bu defa hem de aynı maçın içinde, kazanamadığımız için üzülmek. Fenerbahçe çok güzel, hayatın ta kendisi. Ve bunları hissetmeyip hala kendi oyuncusuna tepki veren yavşaklar. 

Bizi yenmek kolay değil. Jesus'un söylediği, takımına aşıladığı şey bu. Yenilgiyi kabul etmeyen bir takım. Gerçek bir takım. Sevabıyla günahıyla bir takım. Bir gün kaybetse de bizi, maçı kaybetmemek için elinden geleni yapacağına inandırmış bir takım. Onlar inanmış, biz de inandık. Tezahüratı değiştirmek mi gerek acaba?

Ufak bir not; Altay'ın ne yenilen gollerde ne de gol olmayan herhangi bir pozisyonda hatası yok. İlk golde, zaten İrfan'a yapılan faulle dengesiz yakalanıyoruz, defansif hatalar silsilesi var. İkinci ve üçüncü goller de farklı değil. Rakibin becerisi ve ilk kez bu kadar dengesiz kalan defans. Hep söylemeye devam edeceğim, Osayi anlattığınız bek değil. Zaten bek değil. Ne yazık ki verilen görevi beğenmeyen, belki küçümseyen (niyet okudum, biliyorum), pozisyonu için ihtiyacı olanları öğrenmeyen bir oyuncu. Çok güvendiği hızının yeterli olmadığını anlaması gerek. Benzer görevlerin verildiği, kendisini geliştirip pozisyonunun iki yönünü de iyi oynama çalışan, ve hatta bunu beceren, gelişen bir Ferdi örneği varken bu vurdumduymazlık ciddi bir sorun. Gollerin nedeni Osayi değil, evet katkısı var ama o da ıslığı, tepkiyi hak etmiyor. Desteğe ihtiyacı var onun da. Sahadaki her evladımız, her abimiz, her kardeşimiz gibi. 

Altay xx
Serdar Aziz xx
Henrique xx > Alioski xx
Szalai xx
Osayi xx
Crespo xxx
Arao xx > Zajc xxx
Lincoln xx > Arda xx
İrfan Can xx > Emre xxx
Pedro xx > Batshuayi xxx
Valencia xx