FENERBAHÇE 2-2 ERZURUMSPOR, YANAL'DAN SONRA KISA KISA


kaynak : www.fenerbahce.org

Dedim ki, Yanal imzalasın ama bu sezon kulübede olmasın. Bu takımın yaptıkları Ersun hocayı yıpratmasın. Aynı fikirdeyim, neden mi?
4-1-2-3 (2+1) gibi bir diziliş. Tekrar ediyorum kağıda ne yazarsanız yazın, oraya koyduğunuz oyuncu ve performansı ve rakip ve hakem ve saha ve taraftar etki eder gerçekleşmesinde. Kağıda yazdığınızla kalırsınız. Bu nedenle kolay iş değildir.

Hocanın baskılı, etkili oyun isteğine göre takımın duruşu bu.

Harun
Roman                Martin
Isla                                             HAK
Topal
Ekici           Elif
Ayew                       Valbuena
Slimani

Buna benzer. Kritik noktalar şunlar;


  • Top bizdeyken bekler orta saha hatta çizgi oyuncusu olur. Hücumlarda çizgiye kadar iner. Hoca bunu klasik oyundan farklı olarak her iki bekin de aynı anda çıkacağı ve ileride kalacağı şekilde ister.
  • Top bizdeyken yine orta üçlünün merkezindeki oyuncu, diğer iki orta saha oyuncusunun (dönem dönem ve pozisyona göre değişebilir) bir kademe gerisinde kalır ve 1+2 görünümü gösterir. Aynı anda bekler de çıkacağı için stoperler sağ ve sola yayılır, üçlü defans (bir libero, iki stoper) görüntüsünü alır.
  • Forvetin kenarlarını (kanat demiyorum özellikle) oluşturan oyuncular, hatta merkezdeki dahil sürekli dolaşır. Yani burada olduğu gibi, yani ne Ayew sağda ne de Valbuena solda çakılı kalır. 
  • Özellikle merkezde bulunan oyuncu (Slimani), orta sahadan topla çıkan oyunculara (Ekici ve Elif ve hatta zaman zaman Topal) duvar görevi yaparak şut pozisyonu hazırlar, hazırlamalarına yardımcı olur.

Ne kadar kolay değil mi yazmak ;)

Bunları yazıp internet fenomeni olanlara sorun, hiç nizami sahada oynamışlar mı? Antrenman yemişler mi? Antrenmanı geçtim, tekme gelmiş mi bir yerlerine ;)
Zira bir de bunun uygulaması var. Öyle kolay falan da değil. Bin bir tane değişkene bağlı her şey.

Stoperler yetersiz. Stoper diye alınan Reyes -dün dahil- stoper pozisyonundan farklı oynatılıyor. Bekler oyunun her iki yönünü oynayacak kapasitede mi, tartışılır. Her zaman Caner-Gökhan kıyası olacak. Ve hatta bugün her ikisi takımda olsa 5 yıl önceki "belki de" kariyerlerinin en iyi performansları nedeniyle yine tartışılacak. Hepsini geçtim zaten stoperlerin sağ ve sol olarak bekleri beslemesi gerek, bizimkilerde böyle bir durum yok. Belki Martin.

Topal, 2013/14 şampiyonluğundaki pozisyonunda. Görevini biliyor. Lakin 5 yaş daha yaşlı ve yanında Emre, Raul, Baroni yok. Stoplerlerden de yukarıda bahsettim.

Emre, Raul, Baroni demiştim ya, yerlerine Elif, Ekici, Benzia ve cezalı Jailson var. Benzia'nın bu sezon kaleyi bulan şutu var mı bilemiyorum. Elif bu defa doğru yerde ancak tecrübe kazanması şart. Jailson'un cezasının bitmesi avantajımıza olacak, lakin o zaman da Elif'in kenara geleceğini düşünüyorum.

Bir adım daha, ön tarafa geliyorum. 2013/14 ile kıyaslamayacağım, üzülürüz. Slimani'de büyük sıkıntı var. Vuramıyor, vursa kaleyi bulamıyor. Ben herkesten farklı olarak çok çabaladığını düşünüyorum. Vurdumduymaz değil, umursamazlık yapmıyor. Ama yok işte. Dün hattrick yapabileceği maçı golsüz tamamladı. Son 20 küsür şutunda kaleyi bile bulamamış. Açıklayamıyorum.

Diğer ikili, 2013/04 forvetinden farklı yapıda. Atmak kadar attırmak özellikleri var. Aslında daha iyi olabilir ancak Valbuena'nın nefesi 45 dakika. Gözle görülüyor, pasları şutları ortaları kısa düşmeye başlıyor bir dakikadan sonra. Antrenman sorunu olduğunu düşünmüyorum, son demlerinde futbolun bence.

Ayew ayrı sorun. Çok kaliteli, evet -dün en verimli maçını oynadı bence- lakin Elif'in tecrübesizlikten yaptığı hataları yapıyor. Ve güçsüz. Valbuena'dan farklı olarak, bence çalışma sorunu var. Haklıysam ve varsa devre arasında çözülecek, çözülmeli. Soldado'nun dönüşünü iple çekiyorum ben de. Ve hatta Frey'in ;) Barış ise hayal kırıklığı. Umarım toparlar.

Takımın gücü, kuvveti yerinde değil. Oyunu 3. bölgeye yıkmak güzel, baskı iyi. Ancak ayağa top yapan, hızlı adamlarla çıkacak bir rakip çok güç anlar yaşatır. Dönüşlerde sorun var. Dönüş sırasında zaman kazandıracak faulleri yapacak oyunculardan birisi Elif. Faul yapmayı bilmiyor, öğrenmesi gerek. Dönüş sırasında takımın dengesini kuracak bir oyuncu lazım. Olmayınca ilk golde olduğu gibi yeterli oyuncu olmasına rağmen müdahale edecek yerde bulunamama gibi bir dert çıkıyor ortaya. Denge sorunu. Ve elbette pozisyon almaktaki sorun da ortada. Çalışarak çözülür. Ama bu kadro yapabilir mi?

İlk gol özelinde, stoperler ve Topal golü yediğimiz alanda olmasına rağmen Hasan Ali merkeze gelip kademeye girmek zorunda kalıyor, onu tamamlaması gereken kişi zaten ortalıkta yok. Denge!!!

Daha büyük soruna geliyorum, kulübe. Oyuna girecek, girince hamle yapmanı sağlayacak oyuncu yok. Sahadakiler zaten birden fazla pozisyonda oynayamıyor. Yani hocanın oyuncu değiştirmeden, pozisyon değişikliğiyle hamle yapması gibi bir şansı yok. Dışarıdan hamle gerek. Ama oyuncu yok. Kadro dışı oyunculardan iki tanesi Dirar ve Ozan'ın büyük etki yapmaları mümkün kağıt üstünde. Tabi gerçekte ne olacağını bilmek mümkün değil. Zira oynayanların durumu ortada. Zaman gösterecek.

Hoca diyor ki bu oyunu oynayabileceklerini gösterdiler. Neden? Burasının Fenerbahçe olduğunu anlatacak birisi geldi başına oyuncuların. Bu sevindirici. Ama bu kapasiteyle bu oyunu 30-35 dakika oynayınca, normalden daha fazla dağılıyorlar kalan dakikalarda. Nitekim 2-0'dan beraberliğe gelmenin açıklaması oyundan düşmek.

En üstte dedim ya, hoca yıpranmamalı bu sezon, o nedenle önümüzdeki sezon gelmeliydi. Nedeni şu; dün, bu sezonun en iyi oyunlarından birisini -bir süre de olsa- oynamış takım, maç sonunda skor alamadığı için ıslıklarla gitti soyunma odasına. Bir, iki, üç derken hocaya da laf etmeye başlayacak şuursuzlar var. Anlatmak istediğim buydu. Yoksa kapı gibi arkasındayız hocanın. Yarım kalan hesabını tamamlayacak, tamamlamalı. En büyük şansı da devre arasının yetişmesi. Antalya deplasmanında yenilmez ise -utanç verici bir dilek- moraller bozulmaz.

Bir de taraftara kelam. Ben gidemedim dün, araya hastalık girdi. Gollerden sonra oyuncunun adının değil de Ersun Yanal diye bağırmak müthiş. Aslında bir mesaj. Tepki böyle olmalı, ıslıklayarak, yuhalayarak değil. Takım saldırırken tribünün 12. adam olması harika. Ve rakip topu aldığında kulakları sağır etmek, müthiş. Lakin takım oyundan düştüğünde rakı sofrası şarkılarını söylemenin bir anlamı yok. Takımla çoşmak değil, takımı çoşturmak olmalı görev.

Ve son dakikada golü yediğimizde tribünde söylenen tezahürat, bırakın arkadaşlar bireyleri. Sevginizi göstereceğiniz yerler ve daha önemlisi doğru zamanlar var. Güzel bir başlangıç yapacakken yenilen gol sırasında bir kişi -hem de takım, oyuna en ufak katkısı olması mümkün olmayan- adına tezahürat yapmanın anlamı yok. Takım gibi tribünün de aklını kullanması gerekiyor.

Sonuç şu. İlk yarıda yapılanı oyuna yayabilir mi bu kadro? Bence takviye olmadan yayamaz. O zaman skoru alıp korumak zorunda. Bunu yapabilir mi? Yanıtım yok.

GÜVENDİĞİM DAĞLAR



"Sayın Recep Tayyip Erdoğan hep bizimleydi" açıklamasıyla başladığını fark ediyorum şimdilerde. Aslında daha önce Cemil Turan'a şikeci diyen Yılmaz Özdil'e ben laf ederken Cemil ağabeyin susmasını anlamadığım zaman fark etmeliymişim belki de. Çok mu romantiğim? Aşığım ben Fenerbahçe'ye, nasıl romantik olmayacakmışım?

Neyse, sonra Acıbadem sponsorluğu, onu savunan Fenerbahçelilerle kavga etmek. Zaten hemen öncesinde "bize her yer Trabzon Sina". Ali Koç'un önüne yatması, hatta göreve tam da 3 Temmuz'da getirmesi derken bugün de Volkan ağabey. Ağabey diyorum elbette. Büyüğüm. Onca zaman birlikteydik kulüp döneminde. Ve sonrasında da. Ama bir yere kadar.

Sırada kim var bilemem. Zerre kadar da ilgilendirmez. Ben kavga ettiğimle kalmış olurum, o kadar. Geriye bakınca Fenerbahçe var. İleriye bakınca da. Ve dostlar. Benim gibi düşünen, düşünmeyen.

Sevmediğim, anlaşamadığım birisiyle aynı saftaysam bilin ki konu Fenerbahçe'dir, Fenerbahçe'nin iyiliğidir. En güzel uzaktan sevmek, tribünden. Konu Fenerbahçe'dir. Sevdiklerim Fenerbahçe sayesindedir. Kişiler bir kenara yazılır, bazen de silinir. Ne Koç ne Yıldırım, ne de Kocaman. Her biri bir isimdir. O kadar.

Diyecek bir şey kaldı mı? Önce Fenerbahçe. O kadar.

CANIM SIKILIYOR CANIM


www.fenerbahce.org

O kadar dengesiz kadro o kadar gergin camia o kadar acayip ki. Can sıkıntısı üzüntü. Maç önünde bir şeyler atıştırırken geç gelen yemek sonrası garson "ne olur maç" diye soruyor. "Ne fark eder ki?" diyorum "Bir kez daha göreyim Fenerbahçe'yi, yeter". Ama yanımda bu maçlık mantar gibi çıkan "taraftar" başka şey peşinde, Slimani'nin anasının ve ebesinin detaylı hallerinde. Sadece o olsa. Yıllardır tribünde omuz omuza olduğum adamlar da benzer durumda. Rüzgar esiyor Slimani'nin anası, hakem penaltı veriyor Slimani'nin anası, Harun penaltyı kurtarıyor Slimani'nin anasının seks pozisyonları. Dönen topu tamamlayan Kasımpaşalı ceza alanına erken girdiği için iptal olan gole "Ofsayt, ofsayt" diye bağıran arkadaşın Slimani'nin taç atışlarında, ataklarda nerelerde duracağına karar vermeye çalışması bana göre komik. Ama camia külliyen bir kıyamet günü krizi yaşıyor. Yönetim ne yapıyor, başka bir yazıda sorgulayayım, şimdi saha.

Takım kalitesi o o kadar düşük ki, şimdilerde sakatlığı nedeniyle oynayamayan Ayew tüm gol aksiyonlarına ön plandaydı. Oysa bitik, koşamıyor, veremiyor, vuramıyor. Lakin elbette bir kalitesi var, kalite bitmez. Ama takım o kadar kalitesiz ki Ayew o bitik haliyle önemli anlarda bitirici. Keza Valbuena. Dermanı yok, fizik gücü felaket durumda. Korner vuruşlarında, frikiklerde dakikalar ilerledikçe menzili düşüyor. Ancak ön direğe kadar gidiyor bazı ortaları. Ama takım kalitesiz. Ve Valbuena'da da elbette bir kalite var. Artık onun payı var önemli anlarda. Oysa takımı bir diğer taraftan zor durumlara sokan da bitik adamlar. Yaşları da genç değil ki geleceğin Fenerbahçe'si ulan diyelim.

Frey'e kalas diye sallayan, tek işi koşmak yeaaaa diyenler Frey'in pres yapmasıyla kendinden geçiyor. Slimani ayrı depresyonda. Gerekli gereksiz her topa koşuyor, bitiyor, tükeniyor. E rüzgar da onun yüzünden eser olduğuna göre, artık barışması zor taraftarla. Mehmet Ekici'nin çime ayak basması bile ufak bir organizasyon getiriyor takıma. Tamam da onun da gücü sınırlı, 90 dakika olmuyor işte. Çok yazık ama olmuyor işte.

Eljif çok geride kalıyor, yararlanamıyoruz. Hoş o da boyundan büyük iş yapma niyetinde, kendisine de zarar veriyor. Stoperler yetersiz. Normal şartlarda vasat diye beğenilmeyecek Skertel bir şeyler yapmaya çalışıyor. Roman? Geçtim. Reyes'i aldık dünü saymıyorum, 3 maç oynadı 2 tanesinde kendi yerinde oynamadı. İyi veya kötü aslında bilmiyoruz ama rüzgarın esmesi Slimani'nin suçuysa, sert esmesi de Reyes'in suçu. Sonuç; analar ebeler.

Sezon başında futbol ulemasının hiç utanmadan çöp diyebildiği Hasan Ali takımda ayakta kalanların başında. Allah dert vermesin çünkü hemen aportta İsmail duruyor. Sağ beke bakıyorsun Şener ile Isla. Bir Şener oynuyor bir Isla. Kim oynarsa yahu neden diğeri oynamıyor? diye sorulan bir performans döngüsü içindeler. Yani iyi oynayan kapmıyor formayı kötü oynayan diğerine bırakıyor. Tekrar ve tekrar. Iron Maiden'den Infinite Dreams parçasının sonu gibi, "And again, and again and again..."

Harun iyi güzel çocuk. Penaltı da kurtarıyor. Yan top? Cepheden şutlar? Karşı karşıya performansı? Ya topu oyuna sokma? Yaptığı panik?

Zaten geçtim hepsini rakip takım bizim ceza alanının önünde yere forma bıraksa bizimkiler topu birbirlerine atamıyor, uzun oynuyor. Top stoperlerde, rakip basıyor, stoper ileri vurmak yerine topa sahip olmak adına kalecisine dönüyor. Hooooop uzun top. E stoper de yapardı zaten onu. Hatta ceza alanının dışında olduğu için muhtemelen daha uzağa vururdu. Bir nefes alsana. Yok.

Jailson, yaptığı anti profesyonel iş yüzünde takımı eksik bırakmış. Artık son demlerini yaşayan Topal'dan medet umuyoruz orada. Tolga Ciğerci vardı bir de, iyileşti mi? Bilmiyorum.

Takımı ileri taşıyacak ayak yok. Topla ileri taşıyacak bir Barış var bir Alper. Alper ortalıkta yok. Barış hata yapsa da hep oynasa keşke. O da Ayew sakatlandı diye oynuyor sanki. Soldado'yu UEFA listesine yazmamışsın, o da teknik hata. Haaa bir de Benzia var. Gölgesine çalım atarken top kaptırıyor. Şut desen yok, ara pas desen yok. Yok arkadaş.

Bunların sorumlusu kim? Mevcudu bozan, o kadar transfere ne takım olacak bir kadro kuran ne de bunları oynatacak hocayı bulamayan (buldu da yanlış bulmuş) kim? 

Devre arasında takviyeyle moral bulacağız diye uman var mı? E yine aynı kafa yapacak transferi, neyin değişmesini bekliyorsunuz ki hem de en zor transfer döneminde?

Evet bir kez daha göreyim diye gidiyorum maçlara, ne ıslıklıyorum oyuncumu ne küfrediyorum. Peki yeni neslin Fenerbahçeli olması, Fenerbahçeli kalması için YENİDEN mottosuyla başlayan ve (yemin ediyorum içten söylüyorum) kalpleri fetheden sorumluluk projeleri işe yarayacak mı sizce? Geleceği nasıl inşa edeceğiz?

Bir de ufak not. Son 15-20 yılda keyifle izlediğim 3 Fenerbahçe'den birisi Ersun hocanınkiydi. Ve ne yazık ki istifa ettirildi. Bu nedenle yarım kalan işini bitirmesini isteyenlerden birisi benim. Lakin bu anlattığım futbolcu grubunun başına Ersun Yanal gelse ne olacak? Ona da yazık değil mi? Oynattığı süper top zamanında elindeki kadroyu sayanınız oldu mu? Siz gerçekten Ersun hocanın Emre, Kuyt, Emenike, Webo, Sow, Meireles, Egemen, Yobo, Alves, Caner, Gökhan, Baroni bulunan takımdan aldığı performansı yukarıda saydığım oyunculardan alabileceğine inanıyor musunuz?