FENERBAHÇE 2-0 KARABÜK




Dün sosyal medyada söyledim, öyle bir sezon ki ilk 7-8 haftada etrafta Aykut Kocaman'a, Fenerbahçe'den ayrılmaması için destek veren Galatasaraylılar  varken, dün öğle saatlerinde Tudor'u gönderen ve olağanüstü kongre kalan Galatasaray'a küfreden Galatasaraylılar var. Akşam saat 22.00'ye doğru Fenerbahçe'nin o Galatasaray'ın averajla üstüne çıkıp sıralamada ikinciliğe konması durumu.
90+3'teki golü yemesen, sen +1 rakip -2, hakem deplasmanda Janssen'in golünü versin sen +2 rakip -1. Sıralamada lider Fenerbahçe, puanı 35. Şu anki liderden 1 puan gerideyken, en yakım rakiplerden üçer puan önde. Başlıyorum.

Elbette JBT* geçme vakti. Ama lütfen ayarını kaçırmayın zira sonra bize patlıyor :)

Fark suni diyen Aykut Kocaman'a tiner, ne kafası, diye başlayıp hakarete varan  cümleler kuranlar ne yapıyor şu an bilmiyorum. Bununla birlikte ben hala onun anlatıldığı kadar iyi (ve elbette yerin dibine sokulduğu kadar da kötü) bir hoca olduğunu düşünmüyorum. Konu elbette Topal-Josef ikilisi değil. Bu soruyu da hem teknik hem de tarz olarak ders verirken yanıtladı Kocaman. Gerçekten beğenmek beğenmemek, iyi, kötü, vasat demekten öteye Aykut Kocaman gibi futbolun her alanında görev yapmış hem de üst düzey görev yapmış birisine teknik konularla (hayatında o sahayı bir kez koşmayı bırak yürüyerek geçmeden, sosyal medya geyiklerini baz alarak) girişmeye çalışmak densizlikten de öteye bir şey.



Önce şunu söyleyeyim, iki ön libero olur mu? diye başlayan tüm cümleler hep avuta çıkar, kurmayın. Onlar orta saha oyuncusu zira.

4-4-2 ile başlayan bir maç. 
Kazanan takım bozulmaz, bozulacaksa da Soldado girer kadrosu.
Top oynamak dışında ne varsa yapan bir rakip (36. dakikada topun oyunda kaldığı süre 14 dakikaymış).
Osman.
Oynamama istediğini destekler bir yönetim gösteren hakem.
Sarı kartların havada uçuşması ve bu trafikte 3 cezalı oyuncuya kavuşmamız.
Bir türlü varamadığımız kaledeki genç kalecinin kalecilik ve piçliklerinin çekişmesi (umarım kalecilik kazanır çünkü müthiş bir öz güven).
Osman.
Kaleye şut çekememek, taraftarın yeni hedefinin bu defa Topal olması.
Rakibin kazanma gibi bir düşüncesi olmamasından mıdır bilemem, en azından gol yemeden tamamlanan bir devre.
Devre arasında hepimizin yaptığı taktik değişiklikler. Topal-Fernandao=galibiyet.
İkinci yarıya sarı kartlı Şener'in yerine Dirar'ın geriye çekilip, oyuna giren Valbuena'yla hızlı oyuna geçiş.
Osman.



Allah'ın lütfü, golün Topal'ın kafasından gelmesi. 
Golle taraftarın, taraftarla takımın, takımla oyunun çoşması.
Valbuena'nın rakip bırakmadan açık ara haftanın golü olacak mükemmel golü. 
Gol sonrası "benim yerim burası" tepkisi ve ilk yarıda Skertel'in sarı kartla bir sonraki maça cezalı duruma düşmesi üzerine "Noel kartları" yazısı yazmakta olan götlerin gözlerinin parlaması.
Osman.
Alper Ulusoy'un 10 tane sarı kart göstermesine rağmen bunlardan bir tanesinin kırmızıya dönmemesi.
Alper Ulusoy'un üst kat komşuma benziyor olduğunu fark etmem (kendisini ve çocuklarını zehirlemem gerek).
Volkan'ın son dakikalarda maç sürerken üstüne çıktığımız Galatasaray'ın üstünde kalmamızı sağlayan kurtarışı.
Haaa bu arada daha maçın başlarında, Dirar'a arkadan tekme atan, sonra tekme attığı için özür dileyen Ceyhun'a kart göstermek yerine telkinde bulunan üst kat komşum.



Sonuç güzel. Kimsenin hatta büyük olasılıkla Aykut hocanın bile düşünmediği bir yerdeyiz. Konya deplasmanına stopersiz değil Neto ile, beksiz değil Isla ile, umutsuz değil liderlik umudu ve fırsatıyla gideceğiz. Nereye kadar gideceğiz bilinmez. Bilinen tek şey, beğensek de beğenmesek de, Aziz Yıldırım'ı veya Ali Koç'u desteklesek de, kişilerin ardından değil Fenerbahçe'nin peşinden gitmemiz gerektiği. Önce Fenerbahçe.

JBT* John Benjamin Toshack. Toshack yani.