GÖZTEPE 2-2 FENERBAHÇE


Geleneksel oyuncuya, takıma, hocaya, yöneticiye küfretme sezonu başladı. Ve elbette futbol sezonu da. İlk maç deplasman, Göztepe, seyircisiz, bize taraftarlı. Sonuç beraberlik, ne iyi ne kötü. Başlıyorum.
Öncelikle transferin tamamlanmadığı, daha maç günü ve bir gün öncesinde, belki de tüm kurguyu değiştirecek iki önemli oyuncuya imza attırıldığı gerçeğini bir kenara yazayım.

Volkan
Isla - Roman - Skrtel - İsmail 
Topal - Josef 
Dirar - Alper - Valbuena
RvP

Topal'ın Josef'in yanında yer alması, Kjaer'in gidişi, Topal'ın maç içinde sürekli stoperler arasına kaçmasını, Kocaman'ın maç sonu bir stoper ihtiyacına değinmesiyle birleştirerek yorum yapmakta fayda var. Herhangi bir teknik direktör, stoperlerine güven duymazsa defansif özellikleri yüksek bir orta saha oyuncusunu sahaya koyar bence. Peki bu durum korkulanın başa gelmesine engel mi? Hayır değil zira 2 gol de hatalar silsilesi. Yani asıl olan, pozisyonun gereğini sahaya sürmek. Bu nedenle (sözleşme şartlarını bir kenara koyarak) Roman yerine bir gençle başlamak ne güzel olurdu. Bu kadar rahat yazmamın nedeni şu. Aykut hoca net bir şekilde Ahmethan hamlesi yaptı bu sezon ilk olarak. Ayrıca bu maçın son dakikalarında gole ihtiyacı varken de Samed'i sürdü oyuna. Yani Kocaman'ın yapmayacağı şey değil aslında. Dolayısıyla konu şuraya geliyor. Gol yememek önemli, zaten atarız.

Maç içinde yapmak istediği belliydi takımın; topa daha çok sahip olmak, topla üçüncü bölgede oynamaya çalışmak, kaptırılan topları geri kazanmak için geriye yaslanmadan olduğumuz yerde hamle yapmak. Bunlar aslında bayıla bayıla anlattığımız Ersun Yanal döneminde sahada izlediğimiz Kanarya'nın özellikleri. O dönemde kadroda dönemin en iyi bekleri var, unutmayalım. Forvette sorunsuz Sow, 10 kaplan fizik gücünde Emenike ve Mr. Duracell Kuyt var. Onlar olmazsa bu iş olmaz demek kahve falı okumak gibi bir şey. Bu istenenleri kimlerle yapamayız, bunu anlatmak da sezonun gidişatını gösterecek olan şey.

Sorunları yatırayım masaya. Öncelikle kaledeki soruna değineyim. Bu maçtaki iki golde de kaleci hatası var. İlki tamamen şuursuzluk ikincisi ise psikolojik. Genel olarak da Volkan sorunumuz var. Volkan Kameni'den üstün bir kaleci, kariyeriyle, çıkardığı maçlarla hep önde. Lakin Volkan özellikle 3 Temmuz dönemindeki bayraktarlığı süresince yıpratılması, milli takım sorunununda yalnız bırakılması (evet bir kısım Fenerbahçeliler tarafından da) gibi nedenlerle çöküntü içinde gibi duruyor. Oysa evlenmek ve çocuk sahibi olmak gibi, toplumumuzda düzenli hayata ve aile sorumluluğuna geçişle birlikte bir olgunluk dönemi başlar diye bilinir. Demek ki Volkan'a moral destek verecek bir kişi/kurum veya herneyse ortada yok. Bunların üstüne yaşadığı sakatlık, bu sakatlık nedeniyle sağ tarafına hamlesindeki stil değişikliği ve bu nedenle kaybettiği çeviklik de eklenmeli. Ve nihayetinde taraftarın hedef tahtası haline gelmesiyle birlikte, formda olduğu zamanda bile yediği yakışmayan goller onu gözden iyice düşürüyor.

Taraftarın çok ciddi bir tepkisi var. Kılıçla yaşayan kılıçla ölür derler ya, amigoluk, ultraslan'ı becermek, sahada hakkını hırçınlıkla arama gibi taraftarca verilen görevleri gayet iyi yapmasına rağmen, yine bu yaptıkları nedeniyle, performansının da etkisiyle birlikte tartışılır hale geldi Volkan. Kameni'yi kaç kez izlediği belirsiz kişilerin yaptıkları Kameni daha iyi aaabi geyiklerinin nedenlerinden birisi de bu tepki zaten.

Daha takıma büyük zarar vermemişken, en azından kafasını toplayıp eski Volkan olana kadar belki de en iyisi dinlendirilmesi olacak. Yoksa hak ettiği milli takım formasını da bundan sonra kolay kolay giyemez gibi geliyor bana.

Uzun oldu kusura bakmayın. Hem ona hem de yanlış ve kasıtlı olarak yorumlayanlara kızgınım. Bu maçta yediği goller nedeniyle de üzgünüm. İlk goldeki şuursuzluk (bir adım atıp ayağı yerden kesilmeden rahatlıkla tutacağı bir şut), ikinci goldeki teslimiyet (karşı karşı pozisyonlarda dahi ayakta kalmanın kurtarma olasılığını arttırdığı bilinmesine rağmen bir şut öncesi bir tarafa atlamak) bir şekilde mevcut skora göre puan kaybının nedeni. Ve elbette bir başka nedeni daha var, o en sona.

Isla'nın yukarıdaki oyunu oynayabileceği kesin. Önündeki Dirar'la da iyi bir ikili olacakları. Aynı şeyi sol kanat için söylemek yani iyi ikili olur demek zor. Hasan Ali ne yazık ki çok haksız yere eleştiriliyor. Defansif yönü gayet iyi olan, ofansif futbolu da nereye koşulacağını nerede durulacağını bilerek oynayan bir oyuncu. Ancak önünde Valbuena olursa, yardım alamama riski var. Bu nedenle ikili olarak çok tamamlayıcı olamayacaklar. İsmail'e gelince, attığımız (evet başlangıcı ofsayt) goldeki bindirmesini kaç kez yapar, kaçında topu bu kadar doğru kullanır, tam bir muamma. Dengesiz, titrek, ne yapacağı belli olmayan bir oyuncu. Hep risk taşıyor. Bir teknik direktörün en son istemesi gereken oyuncu modeli.

Göbeğe gelince, Skertel'in yanına Kjaer gibi yani hamleli, yani hızlı, seri, yani atletik, yani gözü kara, yani tatlı sert bir eküri lazım. Bu Topal değil. Roman da değil. Transfer şart. Hoca da söylüyor zaten.

Onların önü ise tamamen gelecek olan stopere göre şekillenir. En yukarıda söylediğim gibi, gol yemekten korkmak bu bölgeyi daha fazla sağlamlaştırma refleksine neden olabilir. Aslında bu bölgeyi Josef, Topal'dan birisi tek başına toparlamalı. Yani aslında Parreira döneminde olduğu gibi Uche-Högh-Kemalettin üçgeni oturmalı. Bu şekilde orta sahanın yükü altına kanat oyunularının daha fazla girmeli ancak yaratıcı oyuncuları birlikte oynatabilecek bir formül gelişmeli.

Forvete gelince, RvP ne yazık ki sezonun tamamında verimli olarak oynayamayacağını gösteriyor. Feyenoord görüşmelerinin bir an evvel sonuçlanmasını ve ikinci evinden ilk evine dönmesini umuyorum Robin'in. Son demlerinde evinde mutlu olmalı. Soldado'nun takıma katılması, Fernandao'nun sakatlığının geçip de hazır hale gelmesi, Ahmethan'ın her zaman kenarda bir hazır kıta olarak beklemesi olumlu şeyler. Ancak bunlar yeterli mi? Bence kesinlikle bir forvet daha olmalı ki bu Sow değil. Nitekim dedikodular Aboubakar üzerinde yoğunlaşıyor. Doğru seçim olur.

Diğer yandan aslında takımın en önemli yerinin orta saha olduğunu hatırlatmak gerek. Orta saha oyuncularının skora (gol veya asist) katkısı çok önemli. Valbuena'nın yaptıkları yapacaklarının garantisi gibi. Ona aklını daha da iyi kullanabilecek Alper eklenecek. Mutlaka Brezilya milli takım 10 numarası Giuliano'nun katkısı da önemli elbette. Sürekli patlamalarını beklediğimiz Ozan ve Salih'in bu sefer şeytanın bacağını kırabilmeleri halinde umduğumuz takım sahada olacak gibi.

Lakin en büyük sorunumuz taraftarın hala devreye girmemiş olması. Çok değil sadece 3-4 yıl önceki tribünlere bile dönülse, bir forvet, bir orta saha, bir bek kadar katkısı olur taraftarın. Görünen bu şekilde olmayacağı gibi.

Ve geleyim zurnanın zırt dediği yere. Attığımız golün başlangıcı ofsayt. Alper'e tekme atan Rotman'a gösterilen sarı kart yetersiz, kırmızı olmalı. Yine Alper'i Kadu tarafından ilk yarıda ceza alanı içinde ayağına basılarak durdurulmasına verilmeyen faul var, karar penaltı olmalı. Yani hakemler bıraktıkları yerden devam ediyorlar.

Ne mi olacak devamında? Fenerbahçe topa sahip olan, kazanmak için mücadele eden bir takım olacak. Şampiyon olmak için yeterli mi, bunu zaman gösterecek. Eğer kazanmak için gösterilen mücadele maçın sınırlı bölümleriyle kısıtlı kalmazsa işler kolaylaşır. Tek sorun camianın birliği sağlaması olur o zaman. Ve ne yazık ki bu pek mümkün değil gibi. Bakalım Fenerbahçe şampiyonluğu Fenerbahçe sayesinde ve Fenerbahçe'ye rağmen kazanabilecek mi?