İLK DEVRENİN ARDINDAN UZUN UZUN


Barcelona gibi oynadıklarını iddia eden, ciddi bir kamuoyu ve hakem desteğiyle sevimli gösterilen, uzay takımı Beşiktaş 41 puanla lider tamamladı ilk devreyi. Gol bile atamayan, özellikle taraflılarca beğenilmeyen futboluyla tepki çeken, mahallenin kötü çocuğu Fenerbahçe ise, rakibine hakem hataları sonrasında 3-2 yenildiği için 40 puanla ikinci sırada kaldı. Başlıyorum.


Veriler maçkolik, matchstudy, ligtv, tff sitelerinden derlendi. Teşekkür ederim. Arada yanlışlar olsa da bunu paylaşmaları çok güzel.

Bekleneni verdi mi takım? Beklenen neydi? Kadronun genişliği, gücü ortada ancak takım yapısındaki bozukluk gözden kaçıyor.

Şunu söylüyorum sürekli, takımın omurgası çok önemlidir. Kaleci, önündeki stoper ikilisi, önündeki orta saha ve forvet. Bizim durumumuz şöyleydi sezona başlarken; kalede ne yazık ki güvenilmeyen (haklı haksız bir sürü neden var) bir kaleci, önünde güvenilmeyen bir stoper (haksız neden yok) yanında yeni bir kapalı kutu, orta sahada takımın en çok güvenilen adamı, beklentileri karşılayamamış bir orta saha oyuncusu ve yeni bir kapalı kutu daha, ve en uçta bir hayalin vücut bulmuş hali.

Sadece Fernandao, Rvp ve o zaman gideceği belli olmayan Sow, şampiyonluk, gol rekoru gibi desteksiz hayallere soktu insanları. Elbette basının da katkısıyla. Oysa sadece gol atarak şampiyon olmak mümkün değil.

Sezon başında en küçükten en büyüğe, Fenerbahçe maçları üst olur, çok gol yeriz çok da atarız dedi taraftar. Uyumsuz ve vasatın altında bir defans vardı zira. Başarılı olmak isteyen her hoca önce bu soruna çare bulmak zorundadır.

Haksız eleştirilerle muhatap olan Volkan'ın performansı rahatlattı taraftarı. En azından takıntılı bir kısım haricinde kalanları. Stoper bombasını, önüne iki DM yerleştirerek çözme yoluna gitti Pareira. Oysa elinde başka çözüm vardı. Sow'un son dakikadaki transfer kulüp mali durumu açısından yararlı olsa da, kadro mimarisinde ciddi bir gedik yarattı. Zira hoca elindeki iki forveti birbirine ikame olarak kullanmayı seçer oldu.

4-3-3 gibi diziliyoruz. İki DM ile oynadığımızda saha içi 4-2-3-1 gibi oluyor. Bunlar aslında kağıt üstünde olanlar. Sahaya çıkıldığında her şey oyuncunun karakterine, sahaya uyumuna, takım arkadaşına uyumuna ve onlarca başka etkene göre değişir.

Gelelim sezonun ilk yarısının genellemesine. Hedefi ne bu takımın? Şampiyonluk, Avrupa'da gidebildiği kadar gitmek ve Türkiye Kupası. Türkiye Kupası hedefini atla. Kaybedenler kulübü hedefidir. Ciddiye alınacak bir şey değil. İlk hedefe bakalım. En üst paragrafta yazılı durum. Tekrar koyayım şuraya;
Barcelona gibi oynadıklarını iddia eden, ciddi bir kamuoyu ve hakem desteğiyle sevimli gösterilen, uzay takımı Beşiktaş 41 puanla lider tamamladı ilk devreyi. Gol bile atamayan, özellikle taraflılarca beğenilmeyen futboluyla tepki çeken, mahallenin kötü çocuğu Fenerbahçe ise, rakibine hakem hataları sonrasında 3-2 yenildiği için 40 puanla ikinci sırada kaldı.
Birinci Devre Puan Durumu
Koyu renkle işaretlenmiş olanlar o konudaki EN değerler
İkinci hedefe bakalım. Şampiyonlar Ligi elenme durumu kitaplara konu olur. Rakibi doping yüzünden ceza almış/alacak bir oyuncu oynattığı için hükmen yenik sayılmayan ve bu rezalete Türk basınının seyirci kaldığı bir olay var. Şike kumpası süresince ülkeye 8 yıla kadar ceza geleceği borazanlığı yapanlar sustu kaldı bu konuda. Şu anda elenmemiş iki Türk takımından birisiyiz. Diğeri de asıl katıldı organizasyondan elenmiş durumda (bizim elendiğimiz organizasyona doğrudan gidip elenmek).

Üçüncü hedefle ilgili görüşümü belirtmekle birlikte, bu hedefte de hatasız ilerlediğini belirteyim takımın.

Bunlar gerçekler. Gerçeklere rakamlar eşliğinde devam edeyim.

Takım oturmaya başladıkça performansı arttı. Evet gol konusunda, attığımız gol konusunda ciddi bir sıkıntımız var. Başıma bela açmaması için sezonu puan farkıyla önde tamamlamamız gerekiyor. Bahsettiğim performans artışının rakamlarla durumu şöyle;

Önemli Bir Sıralama

17 maçı son 6 maçla kıyaslayın
Şut istatistiği çok önemli. Ligin genelde de son 6 haftada da en çok şut çeken takımı biziz. İsabetli şut oranımız da son altı haftada en üst sıraya taşıyor. Ancak gol sayımız burada rekabet ettiğimiz takımlarda az. Hatta çok az. Evet yediğimiz de az ama attığımız çok az. Ya daha da az yememiz gerek (Beşiktaş'ı averajla geçebilmek için 3 golden fazla yememiş olmamız gerek) ki mümkün değil bu.


Rakip ceza alanını bu kadar fazla kullanan bir takım için attığımız gol sayısı çok ama çok az. Çözülmesi gereken en önemli sorun bu.

2. ve 3. bölgelerde bu kadar çok bulunuyoruz

Yani hücumu bu kadar çok yaparken, rakibin karşısına da 1. bölgede çıkmıyoruz. Geriye yaslanmıyoruz lafın doğrusu.


Takımdaki gelişmeyi göz ardı etmek ayıp olur. Elbette baştan beri söylediğimi tekrarlamam gerek. Bu kadro, geçen yıl olacağı gibi Ersun Yanal'ın elinde uçardı. Fikrim budur.

Geleyim ligdeki diğer kıyaslara;

                    

Takım neredeyse yenilgisiz. Yenildiğimiz tek maçın kısa analizini aşağıda rakamlarla, grafiklerle bulacaksınız. Bu yenilgi yüzünden en çok kazanan ve doğal olarak lider olamamış. Yediği gol sayısı gayet mantıklı ancak attığı gol ve dolayısıyla averajda patlıyor.

Ne yapılmalı?

Ben, amansız bir alvessever olarak, hem de elimde Kadlec gibi sol ayaklı ve tekniği yüksek bir stoper varken, stoper ikilisini Kjaer-Kadlec yaparım, kenara da Ba'yı oturturum. Derseniz ki Ba-Kadlec olsun Kjaer kenarda otursun, Alves olmadıktan sonra hayır demem.

Bu şekilde, bence Pereira'nın stoperler olan güvensizliği (teknik açıdan) nedeniyle dizdiği Josef-Topal ikilisine ihtiyaç olmaz. Topal veya Josef ikili stoperin önünde yer alır. Olağanın üstündeki bek kadromuz sayesinde, orta sahanın hücuma daha yakın yerinde göbekte Diego. Çok tepki alıyor. Ve ben nedenini anlayamıyorum. Celtic maçında yaptığı aptalca hareket ayrı kenara, sahada hem de bu yaşında basmadık yer bırakmayan bir oyuncu. Sakatlanıp çıktığı Sivasspor maçındaki ilk de onun başlattığı akınla gelmiş (şut, kaleci, RvP, gol). Takımın en yaratıcı orta saha oyuncusu.

İşin özeti ben, Volkan Şen'den en az yararlanarak, Lazar'ı kadayıfın kaymağı (içerideki maçlarda maç koptuktan sonra, deplasmanlarda mutlaka oynatarak) yaparak, mutlaka çift forvete dönerek, elbette stoper önüne tek iki yönlü orta saha koyarak, Alves'i oynatmayarak devam ederdim. Bir de forvet isterdim illa ki. 
Gelelim Barcelona gibi oynayan rakibimizle olan maçımızın detaylarına.



Maçın oyuncu istatistikleri bu.



Oyuncuların saha içindeki yerleşimleri, her iki takımı üst üste koyunca böyle oluyor. Oyun ikinci bölgenin BJK tarafında oynanmış. İki takımın beklerinin yerlerine bakın. Bu hem oynama hem oynatmama anlamına gelir. Ersan ile Tosic'in ne kadar yakın olduğuna bakın, nedeni Şener.



Bu da ceza alanına toplar. Rakipten %25 daha fazla oynamış. %50'den fazla başarılı olmuş.


Bu da kaleyi bulan şutlar. %25 daha çok şut, iki katı isabet.



Bu da rakipten karşılanan toplar. Beşiktaş defansta yani 1. bölgede karşılamış daha çok. Bunun nedeni geriye yaslanmak olabilir yani. Hem taktiksel olma olasılığı var hem de Fenerbahçe'nin baskısıyla çıkamama. Maçı izleyenler daha iyi anlar nedenini.

Bu bilgilere eklememiz gerekenler de var elbette. Önce skor. Beşiktaş'ın ilk golü ofsayt. Üçüncü golünden hemen önce Gomez Alves'i kolundan çekiyor, yerini kaybetmesine neden oluyor.

Ersan'ın Lazar'ı sakatlayıp oyun dışı bıraktığı pozisyonda bırakın kartı faul bile vermiyor hakem. Yine Ersan'ın Volkan'ın göğsüne gelen tekmesi cezasız kalıyor.

Bu maç dönüm noktası olduğu ve şu andaki ilk rakibimiz Beşiktaş olduğu için hatırlattım. Yoksa hakem hatası o kadar çok ki. İlk yarı boyunca lehimize penaltı verilmedi yahu. Yukarıda görüldüğü üzere rakip ceza alanında en çok topla oynayan takım lehine penaltı verilmedi.