FENERBAHÇE 4-3 ÇOKBABALILAR, 4 YILDAN SONRA, KISA KISA

ÖNCE FENERBAHÇE

Hepimiz biliyoruz. Detaya girip de yazıyı uzatmak değil niyetim. Kısaca şudur özeti;


Ülkenin önemli gördükleri noktalarını ele geçirmek isteyen AKP destekli Cemaat'in kurduğu tuzaklardan birisi, yine AKP'nin Cemaat'le oluşan sorunları ve başlayan savaşı sayesinde/nedeniyle (bu savaşın başlamasında bu tuzağa karşı duran Fenerbahçe de pay sahibidir) suçun şimdilik aralarından daha güçsüz olanı Cemaat'e yüklenmesiyle (AKP sıyrıldığını sanmasın) bozuldu.

Bu tuzak sırasında bilerek veya bilmeyerek, işine gelerek, işten pay çıkarmak, işten karlı çıkmak gibi amaçlarla etken olan, piyon olan, gizli kapılar ardından iş çevirenler oldu.

Tekrar edeyim, senaryo Fenerbahçe'yi şike yaparak rezil eden bir başkan (Aziz Yıldırım), şikeci Fenerbahçe'yi cezadan kurtaran bir başka Fenerbahçeli (Mehmet Ali Aydınlar), bu dönemden çeşitli faydalar sağlayan kişi ve kurumlar (Dynamo, Galatasaray, vs...), senaryoda figüranlık yapanlardan (Beşiktaş) oluşuyordu.

Hepsi tek tek patladı. Çünkü Fenerbahçe taraftarı oynanan oyunu bozdu. Sevsin sevmesin, nefret etsin etmesin, başkanını vermedi. Her hamleye karşı çıktı, senaryodan sapılmasına neden oldu. Senaryoyu yola sokmak için nice karakterler yaratıldı, niceleri silahla (medya) donatıldı. Adını sanını duymadığımız birçoğu meşhur edildi. Adı sanı duyulan birçoğu ön plana atıldı. Sadece Aziz Yıldırım nefreti nedeniyle Fenerbahçe'ye zarar gelmesine göz yumacak Fenerbahçeliler oldu.

Aykut Kocaman şunu söyledi taraftar ayağa kalktığında tek yürek olmasını kolaylaştıracak şekilde; Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Bir gün çıkacaktı. Aslında biliniyordu ancak algıyı müthiş kullandı senaristler. Tabancaya karşı yumrukla, kılıca karşı tekmeyle durdu Fenerbahçe. Öldürülmek dahi istendi. Gerekirse kurşun kullanabilirdi zira "Kurtarsın sizi Aziz babanız" diyebilen polisler.

Detay yok. Aslında çok ama yok. Bir sürü isim var. Her kesimden. Yazan, oynayan, sahneye koyan. Onlarca. Alet olan, kandırılan, kandıran. Onlarcası var. Her birini, yaptıklarını kanıtlayarak tek tek dava edeceğim. İsimler bellidir. Onları da tek tek yaptıklarıyla birlikte dosyalayacağım. Bunların önemlisi de var önemsizi de ama ayırmadan tek tek alacağım intikamımı. Babam olsa ondan kardeşim olsa ondan. Boynumun borcudur, çekilen acıların diyetidir.

Dönem boyunca uzun uzun yazdım. Şükür büyük çoğunluğu doğru çıktı. Olayı doğru okuyan milyonlarca Fenerbahçeliden birisi olmak gurur verici. Uyandırdıklarım olduysa ne mutlu. Herkese bir bütün olduğu, tek yürek tek vücut olduğu için ne kadar teşekkür etsem yetmez.

Bu dönem çok kişi için bir karakter belirleme dönemi de oldu. Yukarıda belirttiğim gibi kötü insanlar da oldu, iyileri de. İyilerin isimlerinin önemi yok. İyi olmak zaten fabrika ayarımız olmalı. Kötüleri de, dedim ya tek tek yazacağım kötülükleriyle birlikte.

Teşekkür etmek istediklerimin en başında, Fenerbahçeli olmayan (hatta belki de şike yaptığımıza inanmış) ancak sabahın köründe Silivri'ye giderken telefonla arayıp "haydi hayırlısı" diyebilen, Çağlayan'da polis saldırısı olunca arayıp "nasılsın" diye sorabilen, muhabbetlerde üzülmemi istemedikleri için bu konuları hiç açmayan dostlarım var. Onlar gerçek dostlar. Onlar dostlarının iyiliklerini isteyen doğru insanlar. İnşallah böyle dostlarınız vardır. Ben gurur duyuyorum onlarla.

Ve bazılarınıza özelden anlattığım bir şeyi buradan açıkça yazmakta artık herhangi bir sakınca görmüyorum.

2009 yılının 30 Mart'ında, Fenerium'da, genel müdür pozisyonunun bir altında, grup müdürü olarak görev yapmaktayken, bir toplantı sırasında Aziz Yıldırım'a yanıt verdiğim/verebildiğim için o toplantıdan kovulan, sonrasında verdiğim yanıtı belgelerle kanıtlayıp istifa eden ancak o sırada tüm haklarım verilerek görevden uzaklaştırılan birisiyim ben.

O dönem sonrasında kraldan çok kralcılar nedeniyle stada maç dışında gelmeyen, Fenerium'a oradaki arkadaşlarıma laf edilmesin diye uğramayan, tesislerde başkanı görünce görüp olur ya laf eder diye kuytulara kaçan birisiyim ben.

Yine aynı dönemlerde Fenerbahçe Dergisi'ndeki maç yazılarımdan kibar bir şekilde, ismim çıkar da başkan laf eder diye uzaklaştırılan, kendi isteğim olmadığı halde Fenerbahçe medyasında verilen görevleri yaparken sakıncalı piyade durumuna düşen birisiyim ben.

Nefret edenler için söyleyeyim, Aziz Yıldırım'dan gerçekten nefret etmek için nedeni olan birisiyim.

3 Temmuz 2011 tarihine kadar başkanı görmeyen ben, ona ve Fenerbahçe'ye ve elbette bu kumpasta zarar verilen herkese destek olmak için elimden geleni ardına koymayan, gerektiği zaman ailesiyle, gerektiği zaman etrafındakilerle kötü olan birisiyim.

2012 yılının başlarına kadar bin bir yerden bir aracı arayıp (Allah razı olsun Yeşim), beni reddetme ya da kabul edip iki laf etme olasılığını göze alarak onu ziyaret etmeye çalışan ve sonunda başaran birisiyim ben.

Ve ben, o haksızlık sonrasında özgürlüğüne kavuştuğu 2012 Temmuz ayı sonrasında, beklenti içinde kapısından ayrılmayanlardan birisi değil, 2013 yılında kendisine Antep deplasmanında küşlemecinin kapısında rast gelen birisiyim.

O kadar.

Ben sadece bir Fenerbahçeliyim. Sizden, bizden birisiyim. Fenerbahçe taraftarının ufacık bir parçasıyım. Sizin gibi bizim gibi o büyük, o gösterişli (sözde olmayan) duruşu gösterebilen bir taraftarım.

Fenerbahçe ise benim hayatım.
Fenerbahçe ailem.
Fenerbahçe havam, suyum, aşım.
Fenerbahçe evladım, canım, aşkım.
Fenerbahçe anam, babam, kardeşim.
Fenerbahçe her şeyim.

İsimlerin kişilerin zerre önemi yok çünkü ÖNCE FENERBAHÇE.