FENERBAHÇE 1-3 MOLDE, MAÇTAN SONRA KISA KISA


Olsaydı diye başlayayım, olandan devam edeyim. Başlangıçtaki, tribünle birlikte konulan baskı sonuç verseydi elbette şu an belki de galibiyeti hatta farklı skoru konuşuyor olacaktık. Söylemek istediğim şu, tepkiler gereksiz şekilde abartılı. Hem iyi hem kötü tepkilerden bahsediyorum. Şu andaki tepkiler, Nani ile van Persie geldiğinde Avrupa Şampiyonu olduk sananların tepkisinden farksız. Maça gelelim.



Kadroda sorun olmadığını gösteren şey maça müthiş başlamak. Ancak gelmeyen sürekli kaçan goller rakibin direnci arttırır. Arttırdı. Ve doğal olarak girişteki tribün coşkusu bir süre sonra azalarak devam etti. Bu da direncin artmasına etkendir. Top kaybettiği anda 4-5-1 dizilişinde tam takım topun arkasına geçen Molde penaltıya kadar amacını belli etmişti zaten; hızlı çıkıp sürpriz pozisyon bulmak. İkinci gol de böyle geldi nitekim.

Penaltı bomba karar. Çok ağır. Yapacak bir şey yok. Beraberlik golünün gelişinin kısa sürmesi avantaj elbette. Kanatları ikişer bekle (bek ve ona yardım eden kanat oyuncusu) kapatan, Şener ve Caner'in çizgiye inmesini engelleyen bir yapıyı geçmenin yolu göbekti. Raul başardı. Aynı Raul daha ilk dakikalarda ceza alanına sürpriz bir giriş yapıp, van Persie'yi golle burun buruna bırakan kişiydi. Ozan'ın da yapması gereken buydu bu kanat savunmasına karşı, Volkan'ın da, hatta Topal'ın da.

Hakemin üst üste aleyhte kararları tribünleri ateşledi, tribünlerin de etkisiyle oyuncular iyice hareketlendi. Ancak yine skora çeviremedik o anları.

Fernandao'nun kenarda bekliyor olmasının doğruluğunu söyle açıklayabilirim; kanatlarda zorlanmamız. Vitor hocanın rakibin yapacağını tahmin etmiş olduğunu gösteriyor. Fernandao kanattan beslendiğinde gücünü gösteriyor. Nitekim girdiği dakikalarda da bir iki yan top dışında bir şey yapamadı. Ve yine Volkan ve van Persie gibi ayaklarına hakim oyuncuların göbekten buldukları pozisyonlar doğru kararın destekçisi. Hocaya kızalım tamam da biraz düşündükten sonra kızmak gerek. van Persie kalitesinde bir ayağın bir gol çıkartmaması hem kendi hem de hoca adına talihsizlik.

Yediğimiz ikinci gol ve yeniden yenik duruma düştükten sonra tribünlerin büyük kısmının desteği kesildi. Hatta homurtular, ıslıklar birbirini tetikleyerek rakip takım lehine bir tribün görüntüsüne dönüştü. Üçüncü golden sonra da sahada kafası kesik tavuk gibi dolaşan, tepki görmemek için toptan kaçan bir takım vardı. Normal mi? Bence değil. Bu kadar tecrübeli ayakların Nani kadar serinkanlı olabilmesi gerek. Sadece o kaldı dağılmamış. Düzeltilmesi gereken budur. Tepki verilmesini (en azından tepki şeklini) doğru bulmamakla beraber, nedenini (mantıklı kişilerin tepkisini) anlayabiliyorum. Bu tip makul taraftar skora değil, mücadele edilmemesine tepkililer. Ki ben de hak veriyorum. Sadece tepki şekli yanlış bence. Takıma küfretmek, takımı ıslıklamak, rakibi alkışlamak... Stadyumumuzda rakip taraftarın bulunduğu bir %5'lik tribün var. Yukarıda saydıklarımı o özel tribünde çok rahat yapabilirsiniz. Gidin orada yapın.

Sonuç. Kaybedilen bir şey olmadığı gibi henüz kazanılmış bir şey de yok. Dalgalanma bitti artık ve ne yazık ki kötü oyun sürekli hale geldi gibi. Maça başlangıç dışındaki bölümde çare üretememek umut verici değil. Hocadan daha iyi tanıyan olamaz takımı. Oyuncuların performansını ondan daha iyi bilecek kimse yok. Onun da kariyeri ortada. Sabredip bekleyeceğiz. Düzeltmesini umarak elbette.