ATROMITOS 0-1 FENERBAHÇE, MAÇTAN SONRA KISA KISA


Sosyal medya maç sırasında bir kahvehane, bir pub, bir Todori, stadın tribünleri gibi. Yıllar önce gidemediğim maçları ev dışında izlemeyi bıraktım. Önceleri faklı takım taraftarlarının laf atmaları vardı, bitti. Sonra kendi taraftarımızın sallamaları başladı. Çok tartıştım, pes ettim. Kendi dostlarımla bile çok nadiren izliyorum. Hatta zorda kalmazsam hiç izlemiyorum denebilir.


Aynı şey tribün için de geçerliydi. Geçen sezon takıma sallayanların arasında azınlık kaldığımız için bu sezon kombine almamaya karar vermiştim. Sonra yedim tabi lafımı, engel dayanır mı Fenerbahçe'ye? Daha ilk maçtan başladı sağdan soldan sesler. Şimdilik tek tük. Tahammül edebiliyorum. Umarım artmaz.

Ve sosyal medya. Evet tribün gibi değil. Takıma negatif bir şey yüklemek mümkün değil (en azından tribündeki gibi). Ve elbette tribündekilerin verdiği pozitif enerjiyi stadyuma yansıtmak da. Ancak babam dahi olsa, Fenerbahçe'ye hizmet edenlere küfür edenlere tahammül edemiyorum. Benim özel alanım orası. Kaçıyorum. Hayatta maruz kaldığım çirkinliklerden uzaklaşıp, dostlarla hatta daha bir kez yüzünü görmemiş, sesini duymamış olduğum kişilerle muhabbet etmek çok güzel. Ön yargılardan uzaklaşabilmenin en uygun olduğu yer. Bu nedenle iki kelam etmek isterken kimsenin ağız kokusunu çekmek niyetinde değilim. Çok sevdiğim, hatta sosyal medya öncesinden tanıştığım kişiler var, yazdıklarına tahammül edemediğim için takibi bıraktığım, sessize aldığım. Bilin istedim.

Klasik sabırsız Türk insanı kılığına büründük. Hep daha fazlasını istiyoruz. Evet isteyelim de mantığı olmalı bu işin. Yeni doğan çocuğun koştuğunu veya konuştuğunu görmedim ben. Gördüğü şeyler bile sınırlı. Biz her çocuğun doğduğu andan itibaren röveşata atmasını istiyoruz. Bakın bekliyoruz demiyorum, istiyoruz.

Bu takım yeni. Her şeyiyle hem de neredeyse. Bir takımın omurgası yani kaleci + stoperler + orta saha + forvet yeniyse, ayakta durması için zaman gerekir. Kaleci aynı tamam. Stoperlerden eski olanının durumu ortada, yenilerinin de. Sorun var zaten. Onların önünde alışılmış bir örümcek (Topal) yerine evet çok başarılı ama yeni biri (Joseph) var. Geçen sezondan farklı bir görüntü sergileyen Raul var, Diego var. Büyük umutlarla alınmış daha forma giymemiş olan Ozan var. Ve forvet hattının üçte biri eski. Onun da durumu ortada zaten. Diğer ikisinin bir tanesi çok önemli ama sakatlıktan çıkmış, diğeri ligi iyi tanıyor ama yeni.

Yıldızları bir araya getirmek takım olmaya yetseydi, transfer dönemi şampiyonları ligin de şampiyonu olurdu. Bu mümkün değil, biliyorsunuz herhalde. O zaman ne lazım? Süre ve destek. Süre sınırlı, bilinen bir gerçek. Zamana karşı yarışmak var ya, tam anlamıyla durum bu. Destek ise Shakthar ve Eses maçlarındaki tribün görüntüsü. Devam edilmeli yani.

Maça gel. Sıkıntıyı yazdım tekrarlayayım. Stoper pozisyonunda sıkıntı var. Alves kötü bir stoper, yanında kötü kalpli bir insan olması gibi bir de ekstrası var. İkili stoperdeki partneri toparlayıcı olmazsa kötü olduğu daha da fazla belli oluyor. Yanında kim oynuyor? Ba. O da bomba. Volkan'ın önünde iki bomba var yani. Nitekim arkaya atılan toplarda gördük kademe hatalarını. Hamle hataları da cabası. Kjaer'i çıplak gözle izleme şansım olmadı daha. Ancak Alves ve Ba'yıgörünce Bektaşi fıkrası misali daha kötüsü zaten olamaz diyor insan. Bence Kadlec - Kjaer olmalı pozisyonun sahipleri. Sorunu giderdik mi? Hayır. Zira bir de vasat da olsa yedek lazım. Al alt yapıdan al, pişir.

Bir sorun da forvette. Sow sorunu. Potansiyelini hiç ama hiç zorlamıyor. Aynı yanlışların peşinde. Röveşata sevdasını geçtim, pozisyon sıkıntısı çok büyük. Nani'nin golünün verilmeme nedeni, hoş bence etkilemedi, karar hatalı ama neden ofsayttasın? Yan topta pozisyonunu nasıl ayarlayamaz anlaşılır gibi değil. İlk seneki oyununu bilmesem, bu kadarmış derim, kötü der geçerim. Bir sezon o performansla nasıl oynar bir oyuncu şansa? Elbette şans değil. Ama artık Fenerbahçe'nin harcayacak zamanı yok. Rehabilitasyon merkezi değiliz. Geçen sene de, Kezman'ın ikinci sezonu da, aman oyuncuların ruh sağlıkları iyi olsun diye şampiyonluk kaybettik. Artık yeter. 

Sol kanatta 6 pasın içinde kale çizgisinde orta yapacak bir oyuncumuz var, Sow ön direğe koşu yapacakken arka direğe gidip top istiyor. 6 metre mesafeden, önünde birisi kaleci iki rakip varken, hem de duran top değilken topu arka direğe havadan indirecekler Sow'a? Mantık da gitmiş durumda. Fernandao gibi bir insan azmanının defansı yıpratmasıyla bulduğu boşluklarda müthiş pozisyonlar doğuyor, neredeyse tamamını değerlendiremiyor. Ben Sow'un van Persie gelince yedek kulübesinden çıkabileceğini sanmıyorum.

Mekanik sıkıntılar bunlar. Başka sıkıntılar da var elbette. Misal Nani. Uyumsuzluk üst düzeyde. Zamana ihtiyacı var. Sow gibi değil zira. İki yıldır ha şimdi oldu ha şimdi olacak bir durumu yok. Sadece 2 aydır takımda. Ki takım yok daha ortada. Bunun dışındaki sorunlar taktiksel sorunlar olabilir.

Ne oynuyor Fenerbahçe? Karışık. Yıllardır bakınca anlaşılan bir sistem vardı. Oyuncular değişse de, bu oyuncuların oyun karakterleriyle oluşan farkla dışında şablonu aynıydı. Bu sezon şablon anlaşılamıyor. Rakamlarla kafa yormanın anlamı yok.

Defanstaki stoper sorunun tam tersine müthiş bir bek zenginliğimiz var nazar değmesin. İsim vermeden oynayan ve yedek kalan her ikişer bek milli takımın on bir ve on sekiz oyuncuları. Hem kalite hem de form olarak bir sıkıntı yok. Dörtlü defans oynadığımız ve oynayacağımız da ortada. Stoper sorununu yukarıda anlattım. Acaba Topal nasıl olur Kjaer'in veya Kadlec'in yanında? Sesli düşünüyorum.

Orta saha hepsi canavar diye bir şarkımız vardı ya, cidden hepsi canavar bir orta sahamız var. Ancak bunların arasında fark yaratacak (daha forma giymemiş olmasına rağmen) Ozan ve Joseph. Topal'ı da katınca burasının ilk tercihleri ortaya çıkıyor. Ben özellikle iç saha maçlarında Joseph ile Topal'dan birisini kullanırdım. Kaldı ki bir de Raul gibi bir tecrübe var elimizde. Volkan, Alper, Uygar, Diego ve Nani'yi de ekleyince hem elimizdeki değeri hem de aslında hocanın ne kadar zorluk çekeceğini görebiliriz.

Maça gelelim nihayet. Beğenmedik genelde!!! Beğenmediğimiz maçın rakamlarından bahsedeyim; kaleyi bulan şut sayımız 8. Bunlardan birisi gol. Joseph, Sow, Fernandao, Diego, Raul, Nani ve Caner'in birer şutu kaleyi bulmuş. Joseph'in şutu ikinci yarıdaki şut, kaleci müthiş kurtardı. Sow'un vuruşu kafayla, kaleci yine müthiş, hatta Sow tebrik etti. Diego'nun ceza alanı dışı şutu, kaleci sektirdi. Çok sert ve tehlikeliydi, ilk yarıda. Fernandao'nunki de kafa vuruşu, önce kaleci sonra direk, olmadı gol. Raul, Nani ve Caner'in şutlarını hatırlayamadım tehlikeli miydi değil miydi? Ancak yukarıdaki 4 tanede %50 başarı olsa skor 3-0. Deplasmanda hem de. Kendi evinde 22 maçtır yenilmeyen bir takım karşısında hem de. Oturmuş bir takıma karşı daha 2 aydır birlikte çalışan bir takımla hem de. Sakin olmak gerek yani, anlatmak istediğim bu.

Evet maç içinde acayip kırılma anları var. Caner'in yaptığı penaltı misal. Geri düşmek ve 10 kişi kalmak muhtemel. Yırttık. Ancak Caner'in formasından çektiği oyuncunun o dakikaya kadar hakemi aldatmaktan hak ettiği 2 sarı kart var, penaltı peşinde koşarken. van Persie'nin gole takılmış herkes. Şöyle bakalım, bu golü biz yesek veya Galatasaray atsa ne derdiniz? Bozulurduk değil mi? Ancak bozuluyor olmak gerçeği değiştirmez, bence faul yok. Bir de Ba'nın pozisyonu var penaltı istenen, o da temiz. Peki verilmeyen golümüz? Nani ofsaytta değil. Sow oyunun içinde değil. Bence temiz gol. Bunu da tartışmakta fayda var.

Oyuna bakalım. Oyun tatmin edici değil, evet. Ama bizi ne tatmin edecek ondan da emin değilim ne yazık ki. Belli bir oyun planı yok, sürekli değişiyor. Ama geçmiş yıllardaki kanat değiştirme gibi değil.

Yukarıda bahsettim, kalıcı sorun stoper, sonra da forvette. Ama en önemli sorunumuz ne yazık ki sabırsızlığımız. Bize her şeyden önce sabır lazım. Takım ise güven. Güveni verecek bizleriz, taraftarlar. Tıkayın kulağınızı, küfür etmeyin hatalara. Eleştirin elbette, eleştirmeden olmaz. Ama takıma küfredenler Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Dynamolular. Siz onların safında mı olmak niyetindesiniz?

Not : Bizi sahaya şu formayla çıkartanlar utanmıyordur herhalde.