FENERBAHÇE 1-1 ERCİYES, MAÇTAN SONRA KISA KISA



Yanlış seçim. İki diziliş vardı. Muhtemelen ve tahminimce, hamle şansı kalması için Selçuk-Kuyt tercihiyle başladık Raul-Alper yerine. Hoş, ligin son sıralarındaki takım için çok da fark etmemesi gerek. Hatta Selçuk'u oynatmak yerine orada Topal'ı tek bırakıp Alper'i Kuyt ile birlikte bile oynatabilirdik, daha agresif olmak için. Tercih hatalı.


Nitekim Selçuk da Topal da, pozisyonlarının defansif yönü daha fazla ağır basan oyuncuları Raul'a oranla. Bu nedenle de ilk yarıda atak yaparken bazen 4 oyuncumuz kendi yarı alanımızda kalıyordu. Hoş, Topal'ın ataklara katıldığı zaman yaptıkları da ortada.

Buna rağmen golle başlayıp ipleri elimize aldık. Almamızla bırakmamız da bir oldu. Müthiş bir defansif duruş hatamızla beraberliği yakaladılar. Ve bocalama o anda başladı. 2-0'ı yakalamış, bırak 2-0'ı yakalamayı, 1-0'ı 10 dakika korumuş olsak bu bocalama olmazdı bence.

Taraftar patlamaya hazır bomba. Taktığı oyuncu ağzıyla kuş tutsa olmuyor. Bütün bu negatif enerji, takımın paniğiyle birleşince ilk yarıdaki takım çıkıyor ortaya, panik.

Devreyi berabere bitirmek bile iyiydi aslında. Mete Kalkavan'a en son değineceğim. Bu maçı kazanamamamızın nedenidir, evet. Hakemlerin bu sezon adaletsizlikleri ortada, evet. En sona sakladım.

İkinci devreye düzeltilmiş kadroyla başladık. Spekülasyonu bol olacak illa. Azizsilin de denecek, hak ediyoruz zaten. Nedeni ne olursa olsun doğru kadro çıkınca, fark da ortaya çıktı. Büyük baskımıza karşı koyan iki kişi vardı sahada. Birincisi Gökhan. Ligin en iyi kalecilerinden birisi. Yıllardır çizgisini bozmayan bir kaleci. Milli takımı hak edenlerden birisi. İkincisi ise Mete Kalkavan. Virgülle devam ediyorum.

Golü bulamamamız mucizeydi, gerçekleşti. Takımı övmek amacıyla söylemiyorum bunu. Takımların arasındaki farkı vurgulamak için söylüyorum. Zira ne yapıp ne edip atacaksın o galibiyet golünü. Atamadık. İtemedik top içeri. İtseydik ne olacaktı da ayrı konu. Ama en azından şampiyonluk umudunu kaybetmemiş ve Şampiyonlar Ligi'ne gidememe korkusuna kapılmamış olarak uyanırdık bu sabah.

Dayanamadım Kalkavan'a geleyim. Kötü hakemliğin yanında kötü de bir insan. Egemen'e ve Diego'ya yapılan penaltıları vermemek kasıtlıdır. Erciyes'in nizami golünü iptal etme nedeni yardımcı hakem. Orada zaten kollayamaz Fenerbahçe'yi. Ama maç içinde Caner'in kendisinden rövanş almasına ses çıkaramayan da o. Kötü, kötü çok kötü. Erciyes'in maçı 11 kişi tamamlaması bile kendi kendine mucize. Kapattım hakem olayını.

Volkan'ın golde hatası yok. Sonrasında ilk yarıda bir bomba çıkışı var, şükür gol olmadı. İkinci yarıda kurtardığı mucize bir şut var. Müdahalesi sonrasında direğe çarpıp dönüyor. Ancak konsantrasyonda sıkıntı var. Tıkıyamıyor kulağını tribüne. Balkes maçının şoku da sürüyor. Tuttuğu toplarda da alkışlayıp taşak geçenler var, onları kenara yazıyorum.

Caner. Ayakta kalanlardan birisiydi. Çabaladı, koştu, vurdu, kırdı, parçaladı. Sinirine hala hakim değil. Gökhan. Caner'in bek ikizi. Elinden geleni ardına koymadı. Yetmedi. Alves. Kötü insan, kötü stoper. Ancak o frikik neydi öyle ve Sow'a yaptığı asist. Ek olarak maçta içimi en çok acıtan anlar, Alves'in uzun toplarla oyun kurmaya çalıştığı anlar. Egemen. Attı, penaltı yaptırdı vermediler. Elinden geleni yaptı. Selçuk. Ön yargı var. Oysa oynadığı bölgede hatasızdı dün. Topal'la aynı anda olmuyor işte.

Topal. İlk yarı kötü zira görevi uygun değil. İkinci yarı elinden geleni yaptı elbette. Raul. Hep söylüyorum,  yıl önce geleydi ne güzel olurdu. Biz ona doyamadan gidecek. Kuyt. Etkisiz kaldı. Yarar sağlayamadı. Veda yaklaştıkça düşüşü arttı gibi geliyor bana. Alper. Bazen gereksiz zorlamaya kalktı. Ama genelde iyiydi. Sow. Çabaladı ama olmuyor. Kızıyorum çünkü yapabileceği bu değil. Yavaş, ağır, umarsız. Ama Muuusaaaaaaa Muuusaaaaaaa tabi. Webo. Raul için söylediklerim geçerli onun için de. İlk yarıda Kuyt'un kazandığı topta şut yerine pas tercih etseydi ne güzel olurdu.

Diego. Yanlış zamanda geldi. Aziz Yıldırım'ın Yanal'ın (talebi yoktu) kucağına koyduğu, sonra da İsmail Kartal'ın sorunu haline gelen bir transfer. Kalitesini tartışanda akıl ararım. Faydası da ortada. Üzülüyorum onun adına.

Yukarıdaki tabloya bakınca başka maçı mı izledim diyeceksiniz. Skora göre bakmamak gerek. Takımın ikinci yarıdaki oyununda herhangi bir sıkıntı yok zaten. Sıkıntı ilk yarıda. Sıkıntı elbette hakemde. 

Ama sıkıntı aslında, takımın patronunu istifaya zorlayan, başarısını paraları ödedim de şampiyon oldular diyen Aziz Yıldırım'da. Özel hayata girsek kim bilir ne sonuçlar çıkacakken, Yanal'a yapılan haksızlıkla başladık sezona. O eylem Fenerbahçe Futbol A Takımı Teknik Direktörü koltuğuna zarar verdi. 

Değil İsmail hoca, kim gelirse gelsin bir ayağı sallanıyordu o koltuğun. Hala da sallanıyor ve ne yazık ki sallanacak gibi bir süre daha. İsmail hocanın o göreve hayır demesi makul değildi, demedi. Ben de demezdim. Hedefi olan demez. Ama hedefi olan Aziz Yıldırım'la çalışır mı derseniz, Fenerbahçe derim. Önce Fenerbahçe derim, hayatım Fenerbahçe derim.

Sezon bitti. Birçok soru var.

  • Şampiyonlar Ligi biletini (ön eleme) alabilecek miyiz?
  • Seneye nasıl kurulacak bu takım? Hem yaşlandık hem eskidik.
  • Teknik direktör kim olacak?
  • Başkan kim olacak, yeni aday çıkacak mı?

Ama aslında en önemlisi bu değil şu an.

Futbol takımına duyulan öfkenin, basketbol takımına verilecek destekten fazla olmaması gerek. 

Bir ilki gerçekleştirdi basketçiler, devamı da yolda. Diğer tarafı durdurup basketbola vermemiz gerek tüm enerjini. Ölenle ölünmez çünkü.