KUMPAS



3 Temmuz 2011 sabahını unutan yok sanırım. O güden bugüne kadar yaşananları da. Duyumlar, yaşananlar, açıklamalar... Bunların hepsini bir potada erittikten sonra benim yaptığım yorum, sizinkilerden farklı olmadı. Bugün benzer bir kumpas farklı bir kulübe yapılırsa bilinsin ki yanlarında olacağım. Ancak 3 Temmuz'daki hedef biz değil de başkası olsaydı nasıl davranırdım onu bilmiyorum.


Yani o gün, fanatikliğin ve daha önemlisi Fenerbahçe veya Aziz Yıldırım nefretinin, insanları yazılanlara inandırmak için etkisi büyük. Zaten insan istediğine inanır, o da ayrı konu. Benim kızgınlığım bu işler bu kadar ayyuka çıkmış, devletin her bir birimindeki yolsuzluklar, kumpaslar, çeteler meydandayken hala şike kumpasını diğerlerinden ayıranlara. Açıkça ifade edeyim.

Olayın özeti şu. AKP, devletin dinamiklerini kısa sürede değiştirmek için cemaatle dirsek dirseğe, aynı yolda (paralel) çalıştı. Yıllarca kardeşçe paylaşarak, büyük emelleri doğrultusunda, insanların hayatlarını kararta kararta önlerine geleni ezdiler. Ülkedeki etkili ne kadar topluluk varsa ele geçirmek için ellerinden geleni yaptılar. Paylaşmada kavga çıkınca, güçlü olan güçsüzü yedi (yiyor). Bu sırada da güçsüz kalan hep yaptığı pislikleri güçlüye yaptı veya birlikte yapılanları ortaya çıkartarak gündem oluşturdu. Savaş sürüyor. Ve fıtratlarında soykırım olduğu için birisi bitene kadar da sürecek.

Bizim bas bas bağırarak anlattığımız, bir çok insanın açıkça ifade etmeye çalışıp açıklayamadığı cemaat&AKP operasyonunun doğruluğuyla ilgili çok önemli bir ipucunu, mevcut Galatasaray Spor Kulübü başkanı, 2004-2008 yılları arasındaki Galatasaray Üniversitesi Dekanı, 1987/88 ve 1996/97 yıllarında Türk Ceza Kanunu Hazırlama Komisyon üyesi, 1982-1986 yılları arasında Avrupa Konseyi Suç Sorunları Komitesi'nde Bilimsel Kriminolojik Konseyi üyesi Profesör Duygun Yarsuvat vermiş Atilla Gökçe'ye.

Bugün (17,12,14) tarihli yazısında bahsediyor Gökçe;
Galatasaray Başkanı, “Fethullah (Gülen) grubu, Aziz Yıldırım’dan 50 milyon dolar istedi. Aziz Yıldırım da Fenerbahçe de bu parayı vermedi. Ondan sonra malum süreç başladı.... Henüz sonlanmayan bir süreç” dedi.
Bilim insanı, hukukçu. 1961’de üniversite diplomasıyla çıktığı yolculuğu 53 yıldan beri aralıksız sürdürüyor. Bir yandan davalar, duruşmalar, dosyalar arasında koşuştururken, bir yandan da öğrencilerine yeni tezlerinde yeni yeni mesajlar veriyor, onlarla tartışıyor. Bilimsel jürilerde oy kullanıyor. Onlarca doçentin, profesörün akademik unvanını imzasıyla onaylamış büyük bir hoca o!
Koşullar, Duygun Yarsuvat’ı Galatasaray Spor Kulübü’nün başkanlığına getirmiş. Hevesle, hayalle hazırlandığı bir rol değil bu. Altı aylık geçici bir görev olarak bakıyor başkanlığa...
Belki de sırf bu nedenle, Galatasaray-Fenerbahçe arasındaki rekabete farklı bir masumiyetle yaklaşıyor. Popülist demeçler verip ortalığı kızıştırma, rakibi gıcık etme, taraftarlara selam çakma kolaycılığına sapmıyor. Ortamı yangın yerine çeviren demeçlerden uzak duruyor.
Duygun Yarsuvat’ın spor adamı, bilim insanı kişiliğinin en taze örneğine de bizzat tanık oldum.
Geçen hafta Çarşamba gecesi, dostlarım Mehmet Ayan ve Ilgaz Çınar’la birlikte “Galatasaraylılar Evi”ne, onların diliyle “Cemiyet”e konuk olduk. Galatasaray Basketbol Takımı’nın geçen yıl final serisindeki son Fenerbahçe maçına çıkmamasıyla ilgili olarak olimpizm ilkelerine aykırı davranıldığını, Koç Ergin Ataman’la oyuncuların “spor yapma” hakkının çiğnendiğini, bir dava açmaları halinde o günkü yönetimden yüklü tazminat alabileceklerini anlatım.
Sonradan sohbet sırasında Yarsuvat’ın özellikle Fenerbahçe Başkanı hakkında söyledikleri ilgimi çekti:
“-Aziz Yıldırım, 6222 sayılı yasa kapsamında yargılandı. Normal olarak asliye ceza mahkemesinde yargılanması gerekirdi. Ama Giresunspor eski başkanı Olgun Peker’le ilgili iddialar kapsamında olayı çete suçu olarak gördüler ve ağır cezaya gittiler. Bence bu yanlıştı. Normal olarak asliye cezada yargılansaydı, tutuklanmazdı. Asliye cezada suçlu bulunsa dahi “hükmün açıklanması geri bırakılır” ve bu kadar yıpranmamış olurdu. Bu dava ile ilgili yargılama usulü kararları üç gün içinde değişti. İyi olmadı.”
Yarsuvat’a “Peki bu çoraplar neden örüldü başkanın başına?” diye sordum.
Aynen şunları söyledi:
“-Fethullah (Gülen) grubu, Aziz Yıldırım’dan 50 milyon dolar istedi. Aziz Yıldırım da Fenerbahçe de bu parayı vermedi. Ondan sonra malum süreç başladı.... Henüz sonlanmayan bir süreç!”
Başkan Yarsuvat, bunları söylerken Fenerbahçe’ye ortalama Galatasaraylıların baktığı “hasım” ya da “rakip” gözüyle bakmıyordu. Üzgün ve samimi bir tavırla sanki komşusunun başına gelen bir felaketten söz ediyordu.
Başkan’la tartışmaya girmedim. Bu 50 milyon doların bağış olarak mı, destek olarak mı talep edildiğini sormadım. Kendi mantığımla bunun karşılığını da bulamadım. Ne var ki Aziz Yıldırım’ın 2 Temmuz 2013 gecesi tahliyesinden hemen sonra, evinde Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’e başına gelenlerin Fethullah Hoca örgütünün işi olduğunu anlattığını biliyorum. Ertesi gün Yıldırım, bu beyanları yalanlamıştı, onu da hatırlıyorum.
Bir de Aziz Yıldırım’ın sık sık tekrarladığı bir mesaj var: Günü geldiğinde konuşacağını, Türkiye’yi sarsan açıklamalar yapacağını söylüyor Fenerbahçe Başkanı.
Duygun Yarsuvat’ın ayrıntısız, sade ve net sözcüklerle anlattıklarını buraya yazmadan önce, Pazar akşamı arayarak “Sohbette söylediklerinizi yazabilir miyim? Bunu sormak benim görevimdir” dedim. “Elbette yazabilirsiniz, dedi, teşekkür ettim. Son sözü de şu oldu: “Asıl ben size izin istediğiniz için, nezaketiniz için teşekkür ederim!”
Şimdi...
Yarsuvat gibi hukukçu bir spor adamının... Ya da sporcu bir hukuk insanının  sözleri ortada kalmamalı.  En başta Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, bilgisi olan, iddiaya muhatap olan kim varsa bu konuda öteden beri süren suskunluğunu bozmalı ve gerçekleri açıklamalı.
Şunu da kimse unutmamalı: Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da aralarında bulunduğu 32 kişinin gözaltına alındığı son operasyonla bu yazıda adı geçenlerin hiç bir ilgisi yoktur. Kimse operasyonu ve yazıyı birbirine bağlayarak komplo teorisi üretmesin.
Ben sadece gazeteciyim!
Bu ateş üfleyerek sönmez diyen Galatasaray Spor Kulübü başkanından nereye geldik.

Sorulacak ilk soru Yarsuvat'ın o günden beri bu konu hakkında neden hiç konuşmadığı (konuştu ve kaçırdıysam ben özür dilerim de bunu gündeme taşımayan ne yapar bilemem). Yanıt belli aslında ama bu kumpası kuranlar ve kurulan kumpasa destek vererek yararlananlar olduğu kesin. Zaman içinde hepsi tek tek ortaya çıkacak. Umarım görecek kadar yaşarım.

Not : Duygun Yarsuvat gibi saygın bir hukukçunun, yeniden yargılama başladığında, gidip davaya müdahil olmasını bekliyorum. Vicdan açısından.