GALATASARAY 2-0 FENERBAHÇE, MAÇTAN SONRA KISA KISA



Elbette ilk yenilgimiz değil Galatasaray'a karşı, son da olmayacaktır. Ancak yenilme şekli hoş olmadı açıkçası. Maçın bir kırılma anı var ki, anlat anlat bitmez. Başlıyorum.


Önce sondan başlayayım. Volkan'a saydıranlara sorayım. Sneijder'in attığı iki golü Sow Muslera'ya atmış olsaydı. Aynı şekilde, ne eksik ne fazla. Ne diyecektiniz? "Muslera'nın hatasıyla iki gol atabildik" mi? Görüntülü sorayım o zaman. Alex'in şu müthiş golüne Muslera hatası diyecek var mı?



Bayılıyoruz asıp kesmeye ya oturduğumuz yerden, devam edin.

Dönüyorum başa. Kadroya itirazı olan? Duyamadım? Benim itirazım Alves'ti. İlk geldiği günden beri hatta itirazım. Bu akşam da Topal'ı stoper oynatmasını çok isterdim. Peki Alves oynasın diyenler de kadroya itiraz edecekler mi?

Devam ediyorum. Makul kadro makul dizilişle beklenenden daha iyi daha hakim bir oyuna başladık. Galatasaray o kadar kapanarak oynadı ki, rakibi kontralarda Emenike'yle yakalarız diye düşünürken bu kadar statik oynayan rakibe karşı "Acaba Webo'yla mı başlasaydık" dedirtti. Bekleniyor muydu bilemiyorum. Ancak beklenmeyenlerden bir tanesi de Emre'nin sakatlığı. Soruyu burada sormakta fayda var, Emre gerçekten oynayabilecek kadar iyileşmiş miydi? Yani sakatlık tekrarladı mı yoksa yeni bir sakatlık mı oyundan çıkmasına neden olan? Yanıt ne olursa olsun, oyunu rakip yarı sahada oynayan Fenerbahçe biraz geriye doğru çekildi. Aslında belki de işimize yarayacak bir şey olabilirdi bu zira bir olasılık Emenike'ye daha fazla alan bulmak mümkün olacaktı. Ancak ne olursa olsun, ilk yarıdaki iyi ve hakim oyunumuzu, kalenin dibinde yakaladığımız pozisyonlarda kaleci kurtarışı olmadan heba etmemiz iyiye işaret değildi.

KIRILMA NOKTASI
Ve o sırada maçın kırılma noktası geldi. Raul'u müthiş ara pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Emenike'nin şut hamlesi, arkadan dengesiz gelen Chedjou'nun (ayağı yerde olmasına rağmen) bacağına çarpan ayağı yüzünden bozuldu. Bu pozisyonun bence tartışılacak tek konusu var, bariz gol şansı deyip kırmızı kart mı vermeli, yoksa kasıtlı olmadığı için sarıyla mı yetinmeli? Penaltıyı tartışmak yersiz gereksiz. 
Penaltı mı <br> değil mi?
Maçın kırılma anı buydu aslında. Zira kırmızı karta da kanaat getirilmiş bir penaltı kararı sonrasında, atılacak muhtemel bir penaltı golüyle 43. dakikadaki durum, rakibine o dakikaya kadar top göstermemiş 1-0 önde bir Fenerbahçe ile kendi sahasında yuhalanmak üzere olan 10 kişilik bir Galatasaray, hem de 1-0 geride.

Ne kadar büyük bir fark değil mi? O farkın benzeri ise bu defa Alves'in saçma sapan hareketiyle rakip tarafa geçti. Dakika 53'te, takımın stoperi, hem de kontra falan yemezken, orta sahada, rakibinin omzuna tabanıyla çıkıp oyun dışı kaldı. Açık konuşayım Alves bu kadar olmasa da bir çok sert müdahalesi sonrasında kırmızı karttan hakemlerin kötülüğü sayesinde yırtmıştı. Cüneyt Çakır'ın bundan önceki bir Galatasaray maçımızda Kuyt'a yapılan benzer bir taban tepmesine kırmızı kart vermemesi, Alves'in hareketini doğru çıkartmaz.



İkinci kırılma noktası sonrasında ibre birden ev sahibine döndü. Seyircisinin de itmesiyle bir baskı kurdu Galatasaray. Ancak bu baskı sırasında sadece Olcan'ın direkten dönen topu dışında pozisyon üretemedi. Aklı selim oynayan yine Fenerbahçe'ydi, yorulana kadar. Bu dakikada İsmail hocadan bir hamle geldi. Hasan Ali oyunda Emenike kulübedeydi. Hatalı bir karar olduğunu düşünmekle birlikte anlamaya çalışınca şu sonuç çıkıyor. Muhtemelen Caner'in mücadeleciliğini orta sahada kullanarak, beke yapacağı bir Hasan Ali takviyesiyle takımı defansif yönde güçlendirmeyi amaçladı. Defansta çıkışlarımızda daha sakin olup, Caner'i kullanabilsek, Alper'in hızıyla pozisyon bulma olasılığımız olabilirdi. Ancak dedim ya bence hatalı bir karardı. Kuyt'u Gökhan'ın önüne iyice çekip, Emenike'ye atılacak (Selçuk, Caner uzun, Kuyt, Alper kısa paslarla) toplarla hem rakibin defansının ileriye çıkmasına izin vermeyecek hem de pozisyon bulma şansını elde edebilecekti. Yapmadı. Yanlışına Caner'in orta sahaya geçtikten sonraki Gökhan'ın ise maç boyunca sürdürdüğü kötü performanslar rakibin işine geldi.

Ancak bütün bunlara rağmen, 10 kişilik bir rakip karşısında sadece Umut'un kafa vuruşunda pozisyon bulabildi Galatasaray. Ve maç biterken Sneijder'den gelen iki muhteşem şutla gelen iki gol, rakibin tribünlerinin takıma küsmesini ötelemiş oldu. Başta sorumu tekrarlayayım;

Sneijder'in attığı iki golü Sow Muslera'ya atmış olsaydı. Aynı şekilde, ne eksik ne fazla. Ne diyecektiniz? "Muslera'nın hatasıyla iki gol atabildik" mi? 
Hasan Ali'nin ısrarlı takibi sonrasında attığımız golün önemi büyük olacaktır ikili averajda. Ancak topu dışarıdan çevirdiğini de not olarak kenara yazayım. Yarın sadece bu gol sayesinde gelecek muhtemel bir şampiyonluk olmaması için de dileklerimizi ilgili yere ileteyim.

Ve maç sonu. İzlemedi duydum, sonra okudum. Bir had meselesi var. Sabah minik kuşun Türkçe ödevinde haddini aşmak ile ilgili bir şeyler vardı. Kapak gibi oturdu akşam. Çok sevdiğim İsmail hoca haddini aşarak "Haddimizi bilerek oynamaya çalıştık. Sonuçta Galatasaray deplasmanında oynadık..." demiş. Herkes haddini bilecek diyen bizdik oysa.

Gelelim Cüneyt Çakır'a. Her zaman olduğu gibi kötü hakemliğini sürdürdü. Hem kötü hakem hem de kötü niyetli bir hakem. Burak'ın aşağıda fotoğraflarda gördüğünüz iki hareketi de kartsız kaldı. İlki daha maçın başında ceza alanında bir penaltı arayışıydı. Diğeri ise formadan çekme. Bu iki pozisyona da sarı kart verecek bir hakem Cüneyt Çakır, şaibeli olmasa ;) Bunun dışında yukarıda anlattığım penaltı pozisyonunda da skora doğrudan etki edecek bir hata yaptı. Kuyt'un topu Tarık'tan kayarak almaya çalıştığı pozisyonda müdahale yokken sarı kartını kullandı. Melo'nun haklı/haksız her kararda kendisiyle sert tartışmasına uyarıda bile bulunmadı. Ve nihayetinde de yardımcı hakemi, attığımız golde topun saha dışına çıktığını göremedi.





Bembeyaz bir tablo çizmemek gerek, kapkara da. Sezon başında patlatılan Ersun Yanal bombası İsmail hocanın suçu değil. Ne yaparsa yapsın, iyi kötü Aziz Yıldırım'a yazacak bundan sonra. Zira başkan teknik direktörlük müessesinin altına koydu dinamiti Ersun hocayı anlamsız bir tarz ve zamanlamayla  istifaya mecbur kılarken.