Her futbolcunun hata yapma hakkı vardır. Hatta o hatalarla maç kaybedilir bazen. Hata işte adı üstünde. Bu hataları yuhalamak, ıslıklamak yerine, çubuklu giymiş oyuncumuzu desteklemek de bizim görevimizdir, Sow'a yapılan gibi. Emenike'ye yapılması gereken gibi. Futbolcular arasında ayrım yapmak bir ananın babanın çocukları arasında ayrım yapması gibi geliyor bana. İnsan sevdiğine kızar bazen de onu sevmekten vazgeçer mi?
Geleyim madalyonun diğer yüzüne. Evet Sow'un yanlış tercihleri kadar kaleci Gökhan'ın da başarısı var pozisyonlarda, hakkını verelim önce. Ve Sow'a geleyim. Hatalar olur, goller kaçar, üst üste de olur bazen. Ama bunların hiçbiri sahadaki takım arkadaşlarını yalnız mücadele etmeye terk etmeye neden değil. 3-4 dakika rakip ceza alanında ofsayt pozisyonunda durmak, takım serbest vuruş kullanacakken topa bakmayıp ofsayttan çıkmamak hiç kimsenin hakkı falan değildir. Dolayısıyla buna müdahale etmesi gereken o anda teknik direktördür. Ersun Yanal'ın yaptığı gibi. Kezman'ın psikolojik sorunları yüzünden 2008'de şampiyonluk kaybettik kaptanın, teknik direktörün basiretinin bağlanmasıyla. Ersun Yanal çok doğru bir hareketle oyundan aldı Sow'u. Ve desteğe en çok ihtiyacı olduğu anda da gerek takım arkadaşları gerek taraftarlar yanında olduk Senegalli'nin.
O ana dönüp Sow'un yerine Emenike'yi koyuyorum. Hani 20. dakika yanlış bir pas seçimiyle topu kaptırdığında yuhalanan Emenike'yi. Başına yıkardık herhalde stadyumu adamın. Hele bir de Raul olsa, Selçuk olsa. Ne sesler çıkardı. Raul'un kötü bir seçim ve şutunda çıkan uğultu kulaklarımda hala.
Neden tahammül edemiyoruz bazı oyunculara? Düşünüp sorunu bulmalı ve kendimize gelmeliyiz.
Bir iki kelam da sahadakilere. Arkadaşlar, takım arkadaşlarınızı yukarıda bahsettiğim seyirci profilinin önüne atmayın. Sen Sow, pas alamayınca el kol hareketi yapma. Sen Emre prese gitmeyince çirkin hareketlerle uyarma arkadaşlarını, sen hata yapmıyor musun? Sen Caner istediği pası atmadığın için söylenene yanıt verme sahada, yutkun, soyunma odasında dal istersen ama atma milletin önüne.
Dönelim maça. Önce tribünler. Yukarıda saydıklarım kötü olanlar. Eleştirilerle düzeliriz. Tribünde iyi şey yok mu? Olmaz mı. Gurur duyuyorum. Öldürülen canlar için neden öldüğü, kim olduğu gözetilmeksizin açılan pankartlar, söylenen şarkılar. Takıma verilen destek. Sow'a verilen ve belki de oyuncuyu kendisine getirecek müthiş destek. Hem ayakta alkışlıyorum hem de bu taraftarların içinde olduğum için kendimle gurur duyuyorum.
Alves'le başlayayım. Daha ilk dakikadaki anlamsız yer tutuşu yüzünden golü yiyorduk. 50 metreden gelen topta kafaya çıkmakla çıkmamak arasında karar verememişken top üstünden aştı ve neredeyse gol olacak ortaya kadar gitti. Bu kademe hataları çok ciddi sorun Alves'in. Maç boyunca rakip forvetlerden neredeyse kafa topu alamadı. Bunlar yukarıda belirttiğim gibi -uzun zamandır iyi oynamamasına rağmen- oyucunun hakkı, her gün mükemmel olamazsınız. Ancak sorun burada değil, sorun Alves'in gereksiz yerlerde gereksiz zamanlarda anlamsız işler yapması. Mesela sarı kartı var ve takım öndeyken maçın son dakikasındaki bir pozisyonda hakeme şiddetli itirazda bulunması. Mesela rakiplerine yine gereksiz yerlerde yine gereksiz zamanlarda, pozisyon gereği olmayan kartlık hareketler yapması. Bugün attığı dirseği gören olmamış demek yoksa Baroni'ye doğrudan kırmızı gösteren zihniyet Alves'e hem kırmızı kartını gösterirdi, hem de muhtemelen çok ciddi bir cezayı da akabinde verirdi.
Başka sıkıntı yok.
Volkan .
Gökhan . Bekir . Alves . Caner
Gökhan . Bekir . Alves . Caner
Topal . Emre . Alper
Kuyt . Emenike . Sow
Kadro bu. Webo kenarda, demek ki hazır değil. Belki skor garantisi olursa denemelik sürülür sahaya. Zor maç olacak zira küme düşme hattından kurtulmayı
başaramamış olsa da, son 6 maçında yenilgisiz ve 5 galibiyetle ayağa kalkmış bir
Erciyes var sahada.
Neden 6 demeyin, ikinci yarının 7. maçındayız da ondan ;)
Erciyes umutlu ve güçlü bir rakip. Öyle bir başlıyor ki maça
daha ilk dakikada çullanıyor üstümüze, önce Volkan devamında Kuyt
izin vermiyor gole.
Sonra toparlanıyor, kontrolü elimize alıyoruz ama her zamanki boğucu baskımıza izin vermiyor
Erciyes.
Emenike'nin 19'daki güzel şutunu aynı güzellikte kornere çelerken,
aslında gecenin yıldızı olacağının sinyalini veriyor rakip kaleci Gökhan.
33'te beklediğimiz gol Kuyt'tan
geliyor. Hollandalı nefis vuruyor, Gökhan
çaresiz bu defa. Golden daha güzeli takımın Hababam Sınıfı'nın karşısına
geçip cezalı olma sahnesini
canlandırması gol sevinci olarak, herkes
tek ayak üstünde. Ve biraz da başka yere mesaj var sanki, 3 sezondur 10'dan
fazla ceza ile defalarca sahası kapanmış bir takım olarak.
Sonra ilk yarının son anlarında Mandjeck'in Emre'ye çift dalışı, hakemin bırakın kırmızı kart göstermesini faul bile vermemesi, aynı
pozisyonda Emenike de sakatken oyunu devam ettirmesi, Erciyes'in de durmayıp
gol için saldırması sahnesi var. Gol
olmuyor ama ayıp oluyor elbette. Devreyi önde tamamlıyoruz.
İkinci devreye beklenen baskıyla başlıyoruz. 46'da Alper
topla birlikte yere de vurunca gol kaçıyor. 47'de serbest vuruştan
yararlanamadıktan sonra 51'de Gökhan'ın ara pasına kaleci Gökhan Sow'dan önce
ulaşıyor.
Aynı dakika içinde Traore'nin
kafa vuruşunu Volkan müthiş çıkartıyor. Yazıya dökmek çok zor bu kurtarışı,
izlemeli. 62'de Gökhan'ın Yasin'e yaptığı faul penaltı, penaltı da gol oluyor.
Gole sadece Erciyes değil, karşı yakanın
çocukları da sevinirken, santrayla birlikte bastırıp tekrar öne geçiyoruz.
Caner'in verdiği müthiş pası kafayla kaleye gönderen Emenike, kaleciden dönen topta da takipçiliğini
konuşturup diziyle golü yapıyor. Latife elbette, kaleciden dönen topun
Emenike'ye çarpması uzun yıllar sonra gelen bir şans golü olarak tarihe
geçiyor.
70'de Emre'nin, 72'de Raul'un şutlarını engelleyen Gökhan, Sow'la üç
kez karşı karşıya kalıp, Senegalli'ye geçit vermiyor. Sonra da gözyaşlarına
boğulan Sow'u teselli ederek, maç
berabereyken autlarda zaman geçirerek kızdırmış olsa da kalbimizi
kazanıyor.
Maç içinde Alves'in rakibine sert hamlesi gözden kaçıyor, hakemin de
gözünden kaçmış olacak kart da görmüyor
Portekizli.
Hakemin bitiş düdüğüyle birlikte Hababam tekrar anılıyor ancak öncesinde futbolcularımızın özel
isteğiyle dilimizdeki şarkıları
döküyoruz sahaya. Deli gibi aşığız
zira. Bir yeri yakacağımızdan değil
ama hak ettiğimiz şampiyonluk gelince
kendisini yakacaklar olacağından korkarak evin yolunu tutuyoruz.
Eve giderken bir ekmek
almayı da unutmuyoruz zira çocuğu
ekmeğe yollamak tehlikeli bu zamanda.