ARSENAL 2-0 FENERBAHÇE, MAÇTAN SONRA KISA KISA

Daha ilk maçtan kaybedilmiş bir tur var ortada. İkinci maçta çok umursamayan bir rakip, turu değil ama maçı daha fazla umursayan bir Fenerbahçe sahada. Disiplinli oyun var sahada ama aksaklıklar sürüyor.


Volkan
Gökhan . Alves . Egemen . Caner
Selçuk . Raul
Baroni
Sow . Emenike . Kuyt

gibi başlıyoruz. Sow ve Kuyt için sol ve sağ açık demeyin ne olur, iç gibi oynuyorlar çünkü. Aslında bildiğin üç forvetle oynuyoruz bazen 3 bazen 2+1 gibi.

Selçuk taş gibi, Raul çabalıyor. Baroni ilk golden önce yaptığı pas hatasına kadar vasatın üstünde. Sow her ne kadar iç oynuyor olsa da, yerinden mi başka bir şeyden mi, memnun değil gibi. Emenike de aynı şekilde, bir konsantrasyon sorunu var gibi. Ekrana bakıp götünden uydurmak da güzelmiş bu arada :) Kuyt bildiğimiz gibi, koşuyor, basıyor, atlıyor, zıplıyor, elinden gelenden fazlasını yapıyor. Caner sırıtmıyor bu defa bekte, Gökhan tam hazır değil ama kötü de değil. Volkan, garibim neredeyse topa dokunmadan golü ağlarında buluyor. İkinci golde de ters ayakta yakalanıyor zaten. Kurtardığı müthiş bir pozisyon var, 90 artıda o da. Alves sert, Egemen'in kapasite belli zaten. Var mı eksik kalan? Alper mi? Kaç dakika oynadı ki?

Rakip sahada oynadığımız, pozisyonlar bulup atamadığımız, direkten dönen bir şutumuzun olduğu bir ilk devre. Bir de ev sahibinin pozisyonu var, o da gol oldu zaten. İkinci yarıda çok şey değişmedi. Karşılıklı sakin bir maç. Yediğimiz bir gol daha var. Umutla gelmediğimiz, tek umudumuzun iyi futbol olduğu bir maçı kaybedip dönüyoruz. İyi futbol var mı? Evet, kötü değil en azından. Umut veriyor mu? Daha değil. Zamana ihtiyaç var hala. Bu zaman verilecek mi takıma, hocaya, asıl soru bu.

Bir iki kelam da maçı Star'da anlatan Kosova'ya. Bu kadar yanlı, daha doğrusu Fenerbahçe aleyhine maç anlatan spiker var mı diye düşünüyorum? Aklıma Melihgiller geliyor hemen. Konu Kosova. Futboldan ne anladığı soru işareti, deparlamak, ofsaytı işaretlemek gibi terimler sıçtı. Arsenalli oyuncunun sakatlığında üzüntüden ağlamak üzereydi. Aynı şey Galatasaray'ın bir maçında olsa muhtemelen sevinçten zıplıyor olurdu. Bu arada yanlış anlaşılmasın, rakibin sakatlanmasına üzülmesine değil kızgınlığım. Egemen'in bırakın düşmeyi dizinin, elinin yere değmediği pozisyonda bir sağa bir sola iki kere yere yattığını iddia etti. Fazla mı takılıyorum diye düşünüyorum ama sosyal medyadaki benzer tepkileri görünce sorunun (sadece) bende olmadığını görüyorum. Bu asalaklardan kurtulmanın yolu yabancı kanallardan takip etmek maçları. Ne yazık ki bunu evimden uzakta başaramıyorum.

Dönelim Avrupa'ya. Muhtemelen yarın yani aslında bugün, Çarşamba günü, CAS kararını açıklayacak. Lehimize çıkacağını umduğum karar sonrasında Avrupa Ligi'nde, yani geçen sezon en iyi 4 takımından birisi olarak yarı finalinde yer aldığımız kupada mücadeleye devam edeceğiz. Doğrudan gruplara kaldık bu turda elenince. Grupları biliyorsunuz zaten, 4'er takım, 2'şerden toplam 6 maç. İlk 2 takımın tur atladığı bir süreç. Biz birinci torbada yer alacağız geçen yıl aldığımız müthiş puan sayesinde. Bizimle birlikte Valencia, Tottenham, Dinamo Kyiv, PSV, Braga, Stuttgart, Bordeaux, Rubin Kazan, Sevilla, Standard Liege ve Udinese de aynı torbada yer alacak gibi. Turu geçmeleri halinde Beşiktaş ikinci, Dynamo Trabzon ise üçüncü torbada. Dynamo üçüncü torbanın en çok puanlı takımı. Yani bir olasılık ikinci torbaya çıkabilir diğer maçların sonuçlarına göre. Kurada aynı ülke takımları aynı gruba düşürülmüyor.