KAZANMAK İÇİN SEVMEK

Sevmek için neden kazanmak mı? Kazandığı için mi seviyoruz? Belki ilk başta böyle başlıyor takım aşkı. Hatta evet genelde böyle başlıyor. Ama sonrasında değişiyor. Çünkü sporda kimse sürekli kazanamaz. Ama sürekli kaybetmek mümkün. Biz sadece sahada değil ne yazık ki spor sahasının dışında da süren ve evet sadece bir rakibe karşı değil bir sürü rakibe karşı bir mücadelede sürekli kaybeden tarafız. Kaybetmediğimiz tek şey Fenerbahçe aşkı. Bunu da kaybedenler var etrafta Allah korusun.


Başarılarla dolu ancak kapasitenin ve hedeflerin altında kalan bir 10 yıl yaşadı Fenerbahçe. Her sezon ve hatta her branşta rakipleri sürekli değişti. Bu süre içinde futbolda 2 kez hem de 3 yıl içinde son anda şampiyonluğu kaçırdı. Doruk noktalarından ilki 100. yıldı. Sonra 2008/09 sezonunda Avrupa'nın en büyük kupalarında iki takımı en iyi 8'e girdi. Ve üçüncü zirve 2010/2011 sezonunda 3 ana branşta kadın ve erkek takımlarıyla kazandığı 5 şampiyonluk oldu. Bırakın kazanmayı, bunu hedef koyacak ikinci bir kulüp yok. Daha yok diyeyim. Zira devletin takımı kavramı hayata geçmiş gibi.

Ve sonrasında 3 Temmuz Operasyonu diye adlandırılan kurgusu vasat uygulaması kötü ancak hedefine ulaşan senaryo geldi. Birçok defa konuya değindim. Bir özet geçmek gerekirse ama tarafları önce Fenerbahçe ve Gülen cemaati  olan daha sonra AKP'nin cemaatçi olmayan kanadının yani Tayyip Erdoğan'ın da ortak olduğu, (not: başlangıçta Fenerbahçe tarafında gözüküp/olup zaman içinde kazanarak çıkma isteği), operasyondan kârla çıkmak isteyen ve hatta operasyonun içinde yer alan Galatasaray ve Trabzonspor.

Polis memurundan savcısına, gizli şahidinden medya çığırtkanlarına kadar Ergenekon, Balyoz gibi ÖYM marifetiyle kurgulanan davaların aynısı uygulamaya alındı. Senaryonun kurgu olduğunun en büyük kanıtı emniyetin "şike ve teşvik primini kanıtladık" açıklaması ve buna alkış tutan cemaat tayfasıydı.

Yargının başlamasına kadar geçen sürede de iddianamenin açıklanması sürecinde ve dava boyunca yapılan, yaşanan haksızlıkları hukuksuzlukları tekrar tekrar yazmıyorum. Olayın istendiği gibi yürümemesinin nedeni de Fenerbahçe camiasının gücüydü.

Araya şunu sokayım. Fenerbahçe ideolojilerin, siyasetin ve dinin üstünde bir kavramdır. Aşktır, öfkedir, mutluluktur, hüzündür ve hayatın ta kendisidir. Bu nedenledir ki sokakta görüp yolunu değiştireceğin adamla omuz omuza yapar, selamını almayacağın bir başkasıyla mutluluk gözyaşı dökersin.

Devam ediyorum. Sevsin sevmesin her yönetim iktidara yakın olmak zorunda kalıyor. Bunun bir dozu var elbette. Fenerbahçe de hem bulunduğu ilçe nedeniyle CHP, şehir ve hükumet nedeniyle AKP ile temasta oldu sürekli. Hatta yönetim kurulunda Nihat Özdemir gibi, Kadir Topbaş gibi isimler hep oldu. Hatırlayın, ilgili savcıyı da kulübe üye yapan Aziz Yıldırım'ın ta kendisi. Yani şaşırmayın yani bozulmayın Mehmet Ağar yemeklerine ziyaretlerine. O Mehmet Ağar'ın adamları değil miydi E Blok bilezikli günlerinin koruma tayfası? "Sevdamıza kimse engel olamaz" tezahüratının başkanın tribün "ayarlaması" zamanında başkana karşı çıktığını unutmadınız umarım.

Siyaset kısmına geri dönüyorum. Ben Aziz Yıldırım'ın başbakan methiyelerinin arkasında denize düşerken yılana sarılma refleksi görüyorum. Dereağzı'nın teslim edilecek oluşu bence yapılan pazarlıkların konularından biriydi. Ve eminim ilk CAS devasını geri çektiren hükumetin son davada 3 maymunu oynaması anlaşmanın bozulduğunun kanıtı. Yani "dava Yargıtay'dan döner" işi yattı. İsteğiyle bırakmayan, en azından işi uzatan adama tokattı. Ama tokadı asil yiyen Fenerbahçe oldu.

3 Temmuz 2011'den beri sürekli kaybediyoruz. Enteresandır kazanan da hep aynı. Ve sanırım kaybetmeye devam edeceğiz.

Artık zamanı geldi sanırım. Konuşma zamanı geldi, hatta geçiyor. Güvendiği dağlar karla kaplı. Belli ki tehditler işe yaramış. Artık konuşma zamanı. Artık kimlerle hangi konuda ne pazarlık yapıldı kimler tehdit etti kimler bel altından vurdu açıklama zamanı. Siz bulun deme zamanı değil. Konuşursam herkes yanar diyorsan konuş başkan. Sen yandın, belki daha da yakacaklar. Biz zaten kaybettik kendimizi. Hapis yatmadık ama çok acı çektik. Yapmadığın şike yüzünden yaftalandık çoktan. Bu adalet sisteminde başarılı olur muyuz muamma.

Konuş başkan, yak yanacak olanları. Bizim yüreğimiz yanıyor. Onlar da yansın. Konuş başkan. Kendin için, bizim için, çocuklarımız için. Canından çok sevdiğin Fenerbahçe için.