FENERBAHÇE 0-3 GALATASARAY, MAÇTAN SONRA KISA KISA

 

Son 5 sezonda (Ali Koç yönetimi) Kadıköy'de oynanan maçlarda 3 yenilgi, birer galibiyet ve beraberlik var. Bundan önceki 20 sezonda ise yenilgi sayısı 1 idi (22 Aralık 1999, 1-2 Goller: Moldovan, Hasan Şaş, Marcio). Kötü bir seri. 

Bu sezon, şampiyonluk kazanmış rakiplerle oynanan 4 maçta, 2 yenilgi (AKP Trabzon'a karşı deplasmanda, Galatasaray'a karşı Kadıköy'de), birer galibiyet (Başakşehir'e karşı Kadıköy'de) ve beraberlik (Beşiktaş'a karşı deplasmanda) var. Diğer grup rakiplere karşı oynanan 13 maçta alınan 10 galibiyet 1 beraberlik 2 yenilgi var ve 41 gole karşılık yenilen 15 gol var. Tablo aşağıda. Özellikle maç başı puan ortalamasına bakalım, doğrudan rakibe verilen puanlar olduğu için daha da önemli.

ŞKR: Şampiyonluk Kazanmış Rakipler

ŞKR: Şampiyonluk Kazanmış Rakipler


Tribünlerin özel bir kısmının maça hazırlanması harika. Yapılan koreografi nefis, bunun için gece gündüz çalışan her bir taraftara teşekkür borçluyuz. Lakin bu maçta daha da belirginleşen, aslında uzun bir süredir devam eden sorun ortada. Ne yazık ki deplasman tribünlerinde olduğu gibi bir birliktelik yok. Herkes kafasına göre takılıyor, kendi isteği oldun istiyor. Sahada ne olduğuna bakmayan, buna göre davranmayan bir sürü grup. Rakibe en fazla gözdağı verilecek anda, yani sahaya ısınmaya çıktıkları anda bizimkileri diğer yarı sahadan çağırıyor Migros tribünü. Oysa biraz dikkat etseler, soyunma koridoru çıkışındaki hareketlenmeden anlayacaklar rakibin çıkış yapacağını. Ufak detaylar. Ama kötüyüz. Yenilgide toplu homurdanmalar, takımı motive etmek yerine suspus kalan bir tribün ve ne yazık ki kendi oyuncusuna maç sırasında tepki verenler. Bu maçta bir de rakibin alkışlama çıktı. Hangi ruh hali size Kadıköy'de kazanan Galatasaray'ı alkışlatıyor, anlamıyorum. Anlatmakta zorluk çekmiyorum, doğrudan anlamıyorum.


Maça gelince; mat olduk. Rennes maçının ilk yarısına benzer bir ilk yarı. Ancak rakip o kadar güçlü olmadığı için skor 0-1'de kalıyor. Bir tanesi kıl payı (inceleme için aynı fikirdeyim, Dünya Kupası teknolojisi gelmeli, çizgiyi çekenlere zerre güvenim yok) olmak üzere ofsayttan yediğimiz 2 gol. Altay'ın son dakikada kurtardığı şut akılda kalanlar. Yenilen golde Osayi'nin yanlış hamlesi, Ferdi'nin adamına uzak kalışı, Szalai'nin lakayt hamlesi ve nihayetinde Altay'ın kendisine yakışmayacak şekilde, dar bir açıdan gelen şutu kurtaramaması. Nihayetinde fatura Altay'a kesiliyor. Oysa topyekun bir hata var. 

Üçüncü bölgedeki presi yapamamamız, zaten kaliteli ayakları olan rakibin rahatlıkla pas yaparak çıkmasına kolaylık sağladı. Hücumu çok düşünen Ferdi'nin arkasına atılan toplar ve sol stoper Henrique'nin hantallığı, üstüne gününde de olmaması büyük sıkıntı yaşattı. Biz sürekli sağ koridoru düşündük hücumda, oysa oyunun gidişatında sol bek ve sol stoperi sarı kart görmüş rakibe Ferdi-King ikilisiyle saldırmalıydık. 

Bütün bunlara rağmen, maç berabere giderken önce 8'deki hızlı çıkışın son paslaşmasında Michy'nin Rossi'ye pasında araya giren defansın önlediği tehlikeli pozisyon, 17'de Rossi ile gelişen ancak uygun durumdaki King'e pas vermek yerine hem de çok kötü bir şutla tamamlanan bir diğer pozisyondan alabileceğimiz olumlu sonuçlar oyunun gidişatını elbette değiştirebilirdi. Ve yine her şeye rağmen 0-1 gerideyken Muslera önce Michy'nin 36'da sonra Arao'nun 37'deki şutlarını kurtaramasaydı yine oyunun gidişatını değiştirebilirdik. 
 
İkinci yarıya orta sahayı teslim almak üzere dörtlü defansa dönerek başlamak doğruydu. Arao - Crespo ikilisinin yalnızlığına Lincoln'ü oyuna alarak, Rossi'yi de orta sahaya çekerek son verdi Jesus. Ancak daha 16. saniyede rakip farkı ikiye çıkarabilecek bir pozisyonu buldu. Altay bunda da, aynen ilk yarının uzatmalarının son anında olduğu gibi gole izin vermedi. Bir bakıma oyunu tutmamıza neden oldu. Aynı Altay, aslında hiç de hatalı olmadığı ikinci gol sonrasında tribünlerden gelen ezbere tepkiden nasibini alacaktı. Dörtlü defans ve orta saha hamlesi sonrasında kendimize gelir gibi olduk. Orta sahada üstünlüğü almamıza rağmen pozisyon bulmakta sıkıntı çektik bu defa. Galatasaray'ın yorulmasıyla birlikte oyunu rakip ceza alanı çevresine yıkabildiğimiz dakikalarda önce Crespo 53'te sonra Osayi 67'de Muslera'yı zorlayacak şutlar çıkartamadı. 

Jesus'un ikinci müdahalesi geldikten dakikalar sonra, ben hala ofsayt olduğunu düşünüyorum zira Kerem'in topa müdahalesi yok çünkü topun dönüşü değişmiyor, Icardi'nin pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Kerem'in golüyle fark ikiye çıktı. 

Öncelikle bu golün 4 dakikayı bulan VAR incelemesi teslim olan tribünü kabul edemediğimi belirteyim. İlk yarıda Boey'e sarı kartı gösterten tribün bu hale gelmemeliydi. Elden gelen bütün ses, gürültü çıkartılmalıydı. Teslim olduk. Bu suskunluğun acısını da yine ezbere Altay'a kesmeye çalıştık. Kalan sürede puan gelmesini değil de takımın tepki vermesini beklerken tribünler Altay'ı ıslıklamak ile desteklemek kavgası başladı bu defa. Takım vermeye çalıştığı tepkide İrfan Can abarttı ve gördüğü kırmızı kartla, kalan sürenin iyice strese girmesine neden oldu. Biraz gücü olsa, kalan 10 dakikalık sürede 1 golde kalmazdı Galatasaray. 

Bir taktik savaşı olmadı aslında sahada. Kapanmaya çıkmış, rakibin baskı yapacağını bilen bir rakibe karşı ne yazık ki "Bu maçı kazanırsak 3 puandan fazlasını almayacağız" kafasındaki Jesus'un takımı vardı. Jesus'a bu maçın 3 puandan fazla olduğu neden anlatılamadı, ben anlamıyorum. İşin duygusal, psikolojik yanını geçtim, eşit puan halinde şampiyonluğu ikili averajın belirlediği bir durumda bile maçın 3 puanlık olmadığı ortadayken, nasıl olur da Jesus'a bu bilgi verilmez ve verilir de ikna edilemez? Detayları bilmeden resimden çıkarttığım bu benim.

Maç sonu, elbette herkeste moraller sıfır. Taraftarın kızgınlığı elbette anlaşılır. Jesus'un takımı hemen, daha maçın atmosferinin içinde toparlaması çok yerinde. Ali Koç'un elbette çok konuşmaktan gelen anlamsız cümleleri dışında, takıma olan güvenini camiaya aşılamaya çalışması doğru. 

Biz kızdık, hala da kızgınız. En az Antep maçına kadar da sürecek bu kızgınlık. O maçı kazanırsak takımın rayına oturması için bir engel aşılır. Destek vermek zorundayız. Ali Koç'un dediği gibi, 5 hafta öncesine kadar şampiyonluğun en büyük adayı olan bu takımla bitecek bu sezon. O gün herkesin dizdiği methiyeleri bu oyuncular yazdırdı. Düştüğü yerden de kalkacak olan onlar. Bunu başaracaklarına ben inanıyorum. Siz de inanın. 

Önemli not, tribün sorununun çözülmesi gerekiyor. Nasıl olacak bilmiyorum ama acilen çözülmesi gerekiyor.

Altay 🟊🟊
Henrique 🟊 > Lincoln 🟊🟊
Serdar Aziz 🟊
Arao 🟊🟊 > Serdar Dursun 🟊
Ferdi 🟊🟊🟊
Rossi 🟊🟊 > İrfan Can 🟊
King🟊🟊
Osayi 🟊🟊
Batshuayi 🟊🟊 > Valencia 🟊
Crespo 🟊🟊 > Zajc 🟊
Szalai 🟊