FENERBAHÇE 3-3 ÜMRANİYESPOR, MAÇTAN SONRA UZUN UZUN

 


Hala oturmuş değil takım, 3 resmi maçın sonunda biraz umut beslemek isterken, önce sahaya çıkan on bir sonra da maç içindeki hamleler umuduma darbe vurdu biraz. Neden mi, başlayayım;

Oyun şu;

Kaleci
Sağ bek . Stoper . Stoper . Sol bek
Orta saha
Orta saha . Orta saha . Orta saha
Forvet . Forvet

Slovacko maçına benzer aslında. Kullandığı oyuncular nedeniyle farklı sonuçlar alıyor elbette. Hücum halinde stoperlerin önündeki defansif orta saha geri gömülmüyor, stoperler açılmıyor, zaten bekler de sınırlı katılıyor hücuma. Yani hücum halindeyken defansın üçlü gözükmesi yok. 

Şimdi isimlerle devam edeyim;

Altay
Ferdi . Henrique . Szalai . Peres
Arao
Emre . Lincoln . Rossi
Valencia . King

Sorunların başladığı yer aslında rakibi sanki ve neredeyse hiç incelememiş, etüt etmemiş olmamız. Sorun, sahadaki isimler ve görevleriyle daha da büyüyor. Hızlı oynaması gereken bir kadro bu, uzun değil kısa paslarla, havadan değil yerden. Buna uygun çünkü. Ancak Peres'in sol bekte, Henrique'nin stoperdeki performansları yıkıcı, "neden alınmış bu adamlar" diye sorduruyor. Bu büyük değişiklik sonunda da defans allak bullak kalıyor. Ferdi (maçın bizim adımıza en iyilerinden) aynı özveri ve kabiliyetle elinden geleni yapıyor, keza Szalai de. Fakat Peres ve Henrique hem hantallıkları hem de illa ki zamanla düzelecek olan yabancılıkları nedeniyle çok sırıtıyor. Burası savunurken nasıl idik.

Hemen önlerindeki Arao bu sefer çok tek kalıyor. Bunun nedeni kenarda oturuyor; rakipten bihaber olmak. Zaten topu ileri taşıyamıyoruz, çünkü sanırım maça çıkmadan haberimizin bile olmadığı bir hücum pres uyguluyor rakip. Ya kapıyor topu, ya da aslında yapmamamız gereken uzun yüksek toplara yönlendiriyor. Sonuç alabilmemiz için, Emre'nin driplinglerine, dengesiz Valencia'nın uçurtma koşularına, Rossi'nin çabuk ayaklarına ve Lincoln'un şutlarına muhtacız. Ve bunların hiçbir tanesi kolektif oyunun içinde olabilecek şeyler değil. Sistemi yenmek için bir sistemin olması şart, dün yoktu.

Daha maçın başında verdiğimiz karşı karşıya pozisyon aslında rakibin nasıl sıkıntı çıkaracağının kanıtı. Arao çok yalnız kalıyor. Öne geçmek iyi, yediğimiz ilk goldeki ofsayt bariz ve bu şekilde yediğimiz ilk gol değil bu. 30'dan itibaren bunaltıyor rakip. Böyle bitsin devre, yenik gitmeyelim içeriye. Zaten ve muhtemelen bir hamle gelecek. O sırada bir deplasman takımının yaptığı gibi, yapmak istediği gibi bir kontrayla öne geçiyoruz. Piyango, bu futbola piyango. 

İkinci yarı için beklentim Arao'ya yardım gelmesi. Belki Crespo belki İsmail'le o bölgeyi sağlamlaştırmak. Sol bekte sırıtmanın ötesine geçen Peres'i çıkartıp oyuna Osayi'yi alıp, en azından alışılmışa dönmek işe yarayabilirdi. Tam aksine, sistemin işlediğine o kadar inanmıştı ki Jesus, yalnız kalan Arao'nun sarı kartı riskini göze alıp yalnız kalacak İsmail'i koydu merkeze. Hataydı. Ancak ikinci yarının ilk 15 dakikasında, ilk yarıda işlemeyen ileri beşli, çabukluklarını konuşturmayı başarınca, skoru 3'e hatta 4'e getirecek fırsatlar yarattılar. Umut arıyorsanız buradan yola çıkın. Çabuk oynamayı başarırsak, umut olur.

İşi kopma noktasına getirip koparamamak galibiyetin gelmemesine nedendir. Kopartamamak da performans, kadro, transfer sorunudur. Hepsi en son noktada başkana yazar. Son paragrafta değineceğim. 

İlk yarının sonlarına doğru kaptırdığımız oyun üstünlüğüne rağmen skoru almış, oyunu da eşitlemişken, skoru muhafaza edecek hamleler yerine, hiç anlamadığım oyuncu değişiklikleriyle kontrolü rakibe verdik. Takımın zeka ve yaratıcılıkla ilgili en verimli oyuncusu Emre, iki golün sahibi Valencia oyundan çıktılar. Evet girenlerden Zajc, son anda gelen beraberlik golünün yaratıcısıydı. Lakin, İsmail'in yanına Crespo'yu alarak orta sahayı kaptırmamak daha doğru olurdu. Zajc işin savunma kısmında ısırmayan, ses getirmeyen bir oyuncu. Yani aslında Jesus, başlangıçtaki planına hala sadık kalmaya çalışıyordu, sahada bas bas olmadı diye bağıran bir takım varken. Nitekim oyun yeniden rakibe geçiverdi. Önce bir korner organizasyonu sonra ani bir akında buldukları penaltıyla önce beraberlik sonra galibiyet geldi konuk ekip için. Saha içindeki performans kadar teknik performans da kötüydü anlayacağınız. 

Yenik duruma düştükten sonra fiziki iki forvetle ağırlık koymak istedik oyuna. Her ikisinin de hava toplarında avantaj kurmasını bekledik. Ancak gücümüz sadece beraberliği koparmaya yetti. 

Maçın yıldızları bana göre şöyle;
Altay xx - İkinci golde çok etkisiz kaldı.
Ferdi xxx - Elinden geleni yaptı. Bence defans oynadığı zaman katkısı daha çok.
Henrique x - Çok ağır, hantal.
Szalai xx - Sadece kendisi değil defansın da hatalarını örtmeye çalıştı ama yetersizdi.
Peres x - Çok ağır, hantal. Novak'ı kesememeli.
Arao xx - Tek başına kaldı. Sarı kartın ağırlığıyla etkisizdi.
Emre xxx - Takımın tek yaratıcı oyuncusuydu. Farkı arttıracak şansı buldu, olmadı.
Lincoln x - Çok etkisiz kaldı.
Rossi x - En kötü oyunlarından birisiydi, yine de asist yapmayı başardı.
Valencia xxx - Ne istiyoruz? Skor. 2 golü var. Ama dengesiz. Ne yapacağı belli değil.
King x - Güçlenince çok işe yarayacak. Beslemek gerekiyor.
İsmail xx - Tek başına kaldı. Rakibi beklemeyip ısırmasını beğeniyorum.
Zajc xx - Gittikçe 10 numaraya evriliyor. 10 numara kalitesine sahip değil. Daha çok savunma yapmalı.
Bruma x - Çok savruk.
Serdar Dursun x - Gereksiz bir özgüvene sahip, zarar verebiliyor.
Berisha xx - Çok önemli bir pozisyonu kaçırdı ama beraberlik golünü attı.

Jesus x - ilk maça rakibi çalışmadan, yanlış kadroyla çıktı. hatasında ısrar etti.

Bir kelam da elbette hakemlere, sarı kart toleransları rakipten yanaydı. Yediğimiz ilk golde ofsayt pozisyonundaki Mrsic'in topa hamle yapmaya çalışırken Altay'ı bozması, gol kararının iptal edilmesiyle sonuçlanmalıydı. Rakibin penaltısında hamlenin ceza alanı dışında olduğu görüldü, VAR hatayı düzeltmedi. Rossi'ye dirsek atan Ümraniyeli oyuncu kart görmedi, hataydı. Valencia'nın rakibine ayak tabanıyla müdahalesinde kasıt yok, sertlik için sarı kart yeterli. 

Gelelim son paragrafa. Hâlâ okazyon transfer peşindeyiz. Hâlâ aynı fiyata neden bir oyuncu alacakken 3 oyuncu almayalım kafasındayız. Geçen sezon güvenmesi gereken, arkasında durması gereken hocanın harcanmasına neden olmuş, engel olmamıştı başkan. Bu sezon dursa bari. Elbette istediği transferleri yaparak. 

Tribünler bambaşka bir sorun. Ben artık çözüleceğini de sanmıyorum. Başarısızlık sürerse daha kötü hale gelir. Ancak sürekli başarı sayesinde üstüne bir perde örtülür belki