Her galibiyet güzeldir. İşe yarayan her galibiyet daha güzeldir, hem işe yarayıp hem de moral yükselten her galibiyet en güzeli olmasa bilen en güzellerinden birisidir. Deplasmanda, armasız forma veya tişörtlerle oynayıp kazandığımı maça başlıyorum.
Altay
Tisserand . Gustavo . Szalai
Nazım . Sosa . Zajc . Ferdi
Osayi . Valencia . Mesut
Diziliş bu. Beklediğim de buna benzer bir şeydi, Gustavo hariç. Gustavo karakterinin merkez stoperde oynaması, Yanal şampiyonluk dizilişine benzetti takımı. Farkı, elinde 77 ve 88 gibi kanat dinamoları olmamasıydı Perreira'nın. Lakin Nazım bu akşam nerereyse beklenen performansı gösterdi. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim şey gerçekleşti; Ferdi de Osayi de tartışılmayacak hücum katkısı verseler defansif zaafları göze batmaz, takviyelerle azaltılır demiştim. Nazım da skora bu kadar katkı verdiği bir performansı gösterince ikinci golde yediği çalım ve yaptırdığı gol ortası konusunda göze batmıyor, batmaz. Bir diğer taraftan da sağ ve sol stoperlerimizin, önlerinde oynayan bek/kanatları gayet iyi idare ettiklerini de hatırlatayım, Tisserand da Szalai de bu konuda gayet başarılı. Hele bir de Tisserand'ın geçen yılki performansını ve bireysel hatalarını düşünürsek, büyük bir gelişme sözkonusu.
Ama tekrarlayayım, Ferdi ile Osayi hücumda bu kadar etkisiz oldukları sürece, savunma zaaflarına katlanılması gibi durum sözkonusu olmaz. Acilen bir şey yapmaları gerek, çaba yetmez. Morpheus'un de söylediği gibi "Stop try to hit me and hit me". Sezon başında bu takımın yapacakları, Mesut'u saha içinde anlayacak kalitenin toplamıdır demiştim. Tekrarlıyorum. Böyle bir asist/pas makinesini doğru beslemediğimiz sürece Mesut'un fiziki zaafı var mı yok mu onu tartışırız. Ne bekliyoruz Mesut'tan? Pres? Savunma? Önce istediği topları atalım sonra bakarız ne yapıp yapmadığına.
Bu maçın sezonun geleceği açısından bir çok önemi vardı. Öncelikle Avrupa kupalarına devam durumu ve kazanma alışkanlığını kazanmak. Dördüncü resmi maçta dördüncü galibiyetini aldı takım. İlk kez gol yedi ancak ilk kez de 2 golün üstüne çıkmayı başardı. Geçen sezonlarda kaybettiğimiz winner olma özelliğimizi geri kazanmak için lazım olan şeyleri yapıyoruz. Bu nedenle Altay maçını, alınacak 3 puan kadar bu seriyi devam ettirmek açısından önemli. Biz yenilmeyiz, kazanırız fikri, kazanmak için ekstra bir motivasyon olur her zaman sahada. Bunu geri kazanmamız gerekiyor. Çünkü bu zaten doğamızda var.
Bir parantez de genç oyuncuların oynatılması ve kazandırılması konusu için açayım. Özellikle hazırlık maçlarında birden bire 6-7 oyuncunun aynı anda oyuna alınması bir işe yaramıyor. Aynı şekilde özellikle kupa maçlarında yapıldığı gibi as kadroda olmayan 6-7 oyuncunun birlikte sahaya çıkması da. Oyuncuyu, ister genç olsun ister yedek oyuncu olsun, takıma kazandırmak için takımla birlikte oynatmak gerekir. Dünkü maça 8 tane genç oyuncu alırsanız oyun o 8 oyuncunun zaten altyapıda oynadıkları oyunu oynamalarına neden olur. 1-2 belki 3 tane oyuncuyu takımın aslarıyla saha koymanız gerekiyor ki, aslarla oynarken takıma ne kadar dahil olabileceklerini görün. Genç oyuncular bu şekilde kazanılmalı. Geçen maçta Muhammed, bugün Fatih attıkları gollerle, Arda yaşıyla bu maçların tarihi olmalarını sağladılar. Oynatanlara, yetiştirenlere ve en önemlisi bu seviyeyi hak ettiklerini gösteren ve inşallah kanıtlayacak olan bu gençlere teşekkür etmeli.
Ve tişört. Puma'nın bu saçmalıktan vazgeçmesini umuyor, diliyorum. Maçlara forma ile çıkılır, antrenmanda dahi armasız tişört giyilmezken bu tip "kalıpların dışına çıkma" fikri kalıpla ilgili bir deyişi getiriyor aklıma ;)