FENERBAHÇE 2-1 BURSASPOR




Sadece Bursaspor değil 17 takıma birden atılmış bir 90. dakika golü, hakemden gelen 9 senelik uzatma sonrası kazanılmış bir 3 puan. Tansiyon 28-15, nabız 1873. 2010/11 sezonundaki Antep maçı adeta. Anlatayım mı neler gördüğümü?

Dirar'ın ne kadar önemli olduğunu Alper'in onun pozisyonunda oynadığı zaman fark ettiğimizi geçen hafta anlattım. Aynı durum. Alper'i oynatmam demiyorum. Dengesiz bir oyuncu ama Atıf'tan daha yararlı olacağı kesin. Nitekim dün ilk yarıda aldığı toplarda hep zorladı. Evet kötü kontrol, yanlış pas, beter şutlar var ama takım giderken frene basıp geri dönmek yok. En azından rakibe gösterttiği bir sarı kart var.

Ben hala Atıf'a olan güveni anlamış değilim. Evet Valbuena Fenerbahçe'nin aradığı bir oyuncu değil, o da dengesiz. Ama Atıf'tan geri kalan nesi var? Haydi onu geçtim, Atıf neyi fazla yapıyor Valbuena'dan? Aykut hocanın anlam veremediğim, açıklayamadığım tek kararı Atıf. Açıklayabildiğim kararlarını da empati ile başardığımı düşünüyorum ve katılıyor olmayabilirim.

Döndüm maça. Deniyor ki Valbuena girdi maç geldi. 90. dakikada attık golü. 45 dakika oynadı Valbuena ve onun oynadığı sürede gol gelmedikçe tribündeki seyirci ve müşteriler her hatada ıslıkladı takımı. Kazanamasak Valbuena ile kazanamayacaktık. Anlatmak istediğim şu. Evet Valbuena etkili, skor ve gidişatı değiştiren bir oyuncu. Ama takımı tek başına alıp götürecek bir süper yıldız falan değil. Başkasına olan kızgınlıklar nedeniyle gereğinden fazla paye veriliyor bazen oyunculara. Ya da aynı şekilde o kızgınlığın acısı oyunculardan çıkartılıyor. İşte patrona laf edemeyip evde çocuğuna kızan ebeveyn gibi.

Futbolcuların maç sonundaki açıklamalarına laf etmek işin kolay tarafı. Nasıl ki tribündeki kişi taraftarlığını yapmayıp oyuncuları ıslıklayacak, yuhalacak şekilde kendinden geçiyorsa, 50+54 dakika adrenalin pompalayan bir insan da galibiyet sonrasında, beklediği destek yerine köstek gelince bunun eleştirisini yapma hakkına sahip. Empati kurun.

Bakalım sahaya. Müthiş bir enerji, müthiş bir güç konmuş sahaya ikinci yarıda. Kazanmak için her şey yapılmış. Hem de geriye düştükten sonra kazanılmış bir maç. Hatada ıslık, yanlış pasta yuhalama. Kadıköy bu değil. En azından bu değildi. Bu hale neden ve nasıl geldiğini biliyoruz. Bunun tartışırken bile birbirimizle kavga ediyoruz. Toparlamak zaman alacak, onu da biliyoruz. Ama hepsinden önce toparlamak için değişimin şart olduğunu biliyoruz. Biliyor muyuz?


Oyunun ikinci yarısındaki düzeni, dizilişi önemseyecek bir durum kalmadı. Sezonun son 3 maçını oynayacağız. Hepsini kazanırsak 1 kupa garanti. Bu dakikadan sonra tartışacak bir şey kaldığını düşünmüyorum. Zaten Aykut hocanın da seneye başkan kim olursa olsun ve/veya yönetim onu tekrar istese de takımın başında kalmak isteyeceğini sanmıyorum.