FENEBAHÇE 2-3 AKHİSAR, THE END



Matematiksel olasılıktan bahsetmiyorum. Elbette hala matematiksel olarak şansı var takımın. Ve umarım yanılır ve birazdan söyleyeceklerimi yemek zorunda kalırım. Kişiler değil Fenerbahçe önce gelir. Hayran olduğum Aykut Kocaman da, beğenmediğim Atıf da önce gelemez. Önce Fenerbahçe diye boşuna bağırmadım, bağırmayacağım. Başlıyorum.



Kupa yarı finalinde oynayan iki takımın maç zamanları arasında 48 saat olması bir TFF yavşaklığıdır. Hele hele bir eşleşme Salı diğer Perşembe oynanıyorsa yani Çarşamba günü boş bırakılıyorsa büyük yavşaklıktır. Bu yavşaklığı engellemesi gereken kim peki? Sezon boyunca verlen/verilmeyen disiplin cezaları, hakem atamalarındaki keyfiyet, hakem yönetimleri, gözlemci raporları, özellikle lehimize hata yapan hakemlere verilen dinlendirme cezalarının hesabını sorması gereken kim? Aykut Kocaman'ın şikayeti doğal. Peki bu adamı artık ağlayacak hale getiren, yalnız bırakan, bu iş hesabını sormaktan sorumlu olanlar kim? Fenerbahçe'yi bu kadar güçsüzleştiren, hocasını bu kadar çaresiz bırakan kim?

Yukarıdaki nedenle bizden tam 48 saat daha fazla dinlenme şansı olan (rakiplerle oynanan yarı final maçları içindeki gelişmeler futbolun içindeki şeyler, etkisi olsa da şikayet etmenin anlamı yok, lakin neler yaşandığını da unutmamak gerek) bir rakiple karşılaştık. Bahane olarak yazmıyorum bunu, kadromuza bakınca bahane olmadığını da görüyoruz zaten.

Sahaya kimin çıktığının önemi yok. Valbuena, Atıf, Fernandao, Soldado. Çıkanın neler yaptığı, yapmaya çalıştığı önemli. İyi olmayan ancak kötü de gelişmeyen bir oyun fakat sonuca ulaşacak sınırlı kapasitemizi kilitleyen bir rakip direnci. Sonrasında rakibin kalemizi bulan ilk ve ikinci şutlarının golle sonuçlanması. Her iki gol de tekrar sonucunda elde edilen bir alışkanlığı anlatıyor. Duran top golü de akan oyundaki pas oyunu golü de.

Artık ne demek gerekir bilmiyorum ama iki gol arasında oynadığımız doğru oyun, rakibin çıkmasını engelleyen kurduğumuz baskı dahi gol getirmiyorsa, kadronun da konuşulması şart konulardan birisi olduğunu gösteriyor. Bakın hakeme gelmiyorum daha. Zira aslında her ne kadar takımın oyununu beğenmiyor olsak da (zevkler, renkler), her ne kadar kadronun yetersiz olduğunu görsek ve söylesek de rakiplerimizden birisinin hakemler ve bağlı bulundukları kurum olduğunu söylememiz şart.

Çok defa anlattığım bir şey var. Artık maçlara gitmeme nedenimdi. Taraftarın seyirciye evrildiği ve artık tribünlerin seyirci müşteri karışımı tiplerle dolu olduğu gerçeği. Artık devreye yenik giren takımın taraftar desteğini de alıp maçı kazandığı dönemler geride kaldı. 0-3'ten 4-3'lük Antep maçı bugün tekrarlanıyor olsa, 0-3'ten 1-5'e giderdi muhtemelen. Dün de aynı şey yaşandı devreye giderken. Kameni'nin ıslıklanması, taraftarın desteğinin, seyirci/müşterinin ıslıklarıyla bastırılması durumu. Bunun sorumlusu da taraftarı kendi normlarına uymadığı için tribünden söküp atan zihniyettir. Fenerbahçe'yi güçsüz bırakan zihniyetle aynıdır.

İkinci yarı başlangıcına bakınca aslında ne kadar çaresiz olduğumuzu görüyorsunuz. Kurtarıcı değil tamam ama düzeni toparlamak için yapılan hamle Atıf hamlesi. Ligin 24. haftasında takımı adına daha gol atamamış, asist yapamamış (yaptıysa özür dilerim) Atıf. Düşünün ki ligdeki ilk golünü bu maçta atıyor. Atıf'ın hiç suçu yok. Suç bu kadroyu Atıf'la yapanların, Fenerbahçe'yi Atıf'a mecbur bırakanların. Suç çok büyük. Cezayı kesmemiz gerekiyor artık.

Geleyim diğer konuya. Aslında bir rakip gibi sürekli karşımıza çıkan hakemlere ve onların teknik kadrosu denilebilecek MHK'ye. Verilmeyen bir penaltı, verilmeyen bir gol. Bunların hiçbir tanesi Akhisar'ın hain faulleri dışında ortaya koyduğu mücadeleyi, galibiyetlerini gölgelemez. Lakin insanın hakkı yenince de şu olsaydı bu olsaydı gibi detayları dile getirmesi normal. Zira bu detaylar aslında maçın adil oynanması görevinden başka bir işi olmayan hakemlerin sıçtığı anlar.

Takımın geldiği son gibi yazının da sonuna geleyim. Matematiksel şans sürüyor evet. Ve umarım yanılır ve birazdan söyleyeceklerimi yemek zorunda kalırım. Ancak gördüğüm şey bu takımın şu anda önünde yer alan 3 takımı birden geçmesinin mümkün olmadığı. Fikstür ne kadar kolay gibi gözükse de, bu iç saha performansıyla yapılacak çok şey yok gibi. Benim için anlamı olmayan bir Türkiye Kupası belki hedef olarak konur da boş yere maçlara çıkmamış olur çocuklar. Bir de elbette yaklaşan bir Galatasaray maçı var.

Not : Ben de o kadar kopmuşum ki Alanya yazmışım Akhisar yerine. Özür dilerim.