FENERBAHÇE



İki defa başladım yazmaya. Uzadıkça uzuyor. Dağılıyor konu. Bu defa toplayacağım. Kısaca bitireceğim.


* Maç öncesinde, sırasında protesto yanlış. Amacın takıma destek olduğu bir yerde takım aleyhine iş yapılmamalı. Hayatımda bir kez olsun, çubuklu giyen birisini stadyumda, salonda protesto etmedim. Bilica'yı, Alves'i bile. Etmeyeceğim de. En büyük protestom sevgimden mahrum bırakmak olur. Protesto edeceğim kişinin durumuna göre de gerekirse Fenerbahçe'ye gitmem, Allah korusun.

* "E bu taraftar tepkisini nerede gösterecek" diye sorarsanız, maç sonu stadyumda, engelleme olursa stadın dışı derim. Çağlayan'a nasıl gidildiyse, TFF kendi binasında nasıl protesto edildiyse aynı şey yönetim için de geçerlidir. Bir mekanda toplanılır, yürünür, vesaire. Ancak bunu söylerken 2008/09 sezonunda E Blok'u dağıtmak için içeri sokulan hayvani korumaları, maç boyunca yapılan çekimi, polis eliyle evinden aldırılıp tribün cezası verilenleri unutmadığımı hatırlatayım.

* Şampiyonluk töreninde, bir sezon önce gitmiş olan (efsane de olsa) bir oyuncunun tezahüratının yapılması yanlıştır. Gereksizdir.

* Taraftarın bu tip bir tepkisinde, onlara elinde mikrofonla hakaret etmek ayıptır. Aynı şekilde stadyumda, salonda kimlerin maç izleyeceğine karar vermek de yanlıştır. Ancak bunu yapanın, bugün karşısında olduğu gruba yıllarca içeride/dışarıda bilet sağladığını unutmamalı.

* GFB'yi tribünde istemeyenlerin geçerli nedenleri var. Bu kişilerin arasında yer alan Aziz Yıldırım'ın geçerli nedeni, GFB'yi AGFB'yle yedekledikten sonra havada kalır. AGFB'nin GFB'den tek farkı bugün başkanın yanında olmaktır. Yoksa o gruptan 100-150 kişinin, kale arkası tribünlerin cezalı olduğu Karabük maçında (en ucuz kombinesi 1.300 TL olan) Fenerium üst tribünde olmasını kimse açıklayamaz.

* Tribünde maddi bir beklenti dışında yer alan KFY, Vamos, Unifeb ve onlarla aynı tribünde yer alan münferit taraftarların, sadece aynı tribünde diye GFB'yle aynı şekilde cezalandırılmaları doğru değildir. Zaten tribüne girme hakkının elden alınması gibi bir cezanın açıklaması olmaz. Kaldı ki GFB'nin içindeki çoğunluk da aynen bu gruplarda olduğu gibi bir menfaat uğruna gelmezler tribüne.

* Dün (29.10.2014) voleybol maçına istediğini sokup istemediğini sokmazken, Aziz Yıldırım'ın, kendisini esir alan, fotoğrafını basına sızdıran, esaretinde bize saldıran, 12 Mayıs'ta da öldürmeye çalışan polisle işbirliği içine girmesi kelimelerle anlatılacak bir şey değildir. Ayıptan ötedir. Zira orada GFB ile alakası olmayan ve hatta Aziz Yıldırım'ı her koşulda destekleyen ve alakasız yerde Ersun Yanal diye bağıranlara tepki verenler de maça girememiştir.

* Aziz Yıldırım'ı uzun zaman destekledim, sonra desteklemedim, özellikle 3 Temmuz sonrası destekledim, hala da destekliyorum. Karşısına daha iyi olacağına inandığım birisi çıkana kadar da destekleyeceğim. Ancak bu tutumum Aziz Yıldırım'ın hatalarını konuşmama/yazmama engel değil. Eleştiri herkesin hakkıdır. Tek sıkıntı eleştirinin dozudur. Hakaretin bulunduğu yerdeki eleştiri ciddiye bile alınmaz, alınmamalıdır. Zira herkes haklı olduğunu kimseye haksızlık yapmadan ifade etmelidir.

* Aziz Yıldırım'ın, her muhalifi paralı köpek, muhaliflerin her Aziz Yıldırım destekçisini paralı köpek olarak görmesi saçmalığın daniskasıdır. Acilen düzeltilmelidir. Eleştiri nedeniyle insanları siyah ve beyaz olarak ikiye ayırmak, grileri görmemek en basitinden haksızlıktır.

Kısa kısa değinmek istedim. Empati kurmayı, kendinizi yerine koymayı deneyin. En azından biraz siniriniz geçer başlamadan önce. O zaman da haklı olduğunuz konuda haksız duruma düşmezsiniz.