KONUŞMADAN EDEMEM

Dün akşam 28. ulusal şampiyonluğumuz kutlandı stadyumda. Özensiz bir törendi. En iyisi de olsa bu törenlere gitmemeyi tercih ediyorum. Öncelikle sezon boyu takımı göremeyen başka birisi gitsin diye ve aynı zamanda büyük bir kargaşa olduğu, hiçbir şey anlaşılmadığı için. Dün de televizyondan izledim yaşananları.


Her şampiyonlukta olduğu gibi yine bir sıkıntı yaşadık. Bu defa da kasıtlı yapılan bir tezahürat ile başkanın kendini tutamaması peş peşe geldi, izledik.

Önce büyükten başlayalım. O kürsüde yapacağın güzel konuşmayı mundar etmemek için bu oyuna gelmemeliydin başkan. Yutkunup devam edebilirdin. Nitekim ilk azardan sonra yeniden aynı şey olunca yutkundun. Keşke esprili bir dokundurmayla geçiştirseydin. Hatta susup geçiştirseydin. Tam aksini yaptın ama. Bir de hakaret ettin. O güzelim yazı mundar oldu. 28. şampiyonluktan resmi olarak ilk kez bahsedilen o güzel yazı. Bir sürü insan fark etmedi bile konuşulanları, duymadı. Bugün "Fenerbahçe sayılmayan 9 ulusal şampiyonluğunu istiyor" manşetiyle çıkacakken gazeteler, olaydan bahsettiler ballandıra ballandıra. Olmadı. Haksız değilsin elbette sinirlenmekte. Ama dedin ya. Keşke işte.

Ve bir büyükle devam edeyim. Büyük derken sorundan bahsediyorum. GFB nedir? 2000'li yılların başında Aziz Yıldırım'ın bizzat desteklediği, bir dernek haline gelen bir oluşumdur. Neden vardır? Tüm yönetimlerin elinde bir tribün gücü olması gerekiyor gibi bugün. Böyle düşünüyor insanlar. Zira etkisi altına aldıklarıyla eskilerde başkan devirmişlikleri var. Bir kısmı kandırılmış insanlar ama bir kısmı bu işten kazanan insanlar. Görmediğim için bilemem uyuşturucu iddialarının doğruluğunu. Ama karaborsanın da onlarda olduğunu gördüm, zamanında Maraton'un tuvalet işletmesinin de.

Biliyor musunuz 2002/03 sezonunda Ortega bu grubu, Kemal Dinçer'le birlikte, binalarında ziyaret etti. Yani büyük bir desteği vardı. Uzun süre de oldu. Karşılıklı çıkarlar. Yani win win. Modeli.

Ne zaman ki ara bozuldu, sıkıntı başladı. Bu defa Aziz Yıldırım'la karşı karşıya geldiler. Antalya'da otobüsten inip, Kadıköy'de Kızılyıldız hazırlık maçında locasından inip, polisle kavgalarında siper olan Aziz Yıldırım bu defa karşılarına geçti. Bir sürü olay oldu, tribündekiler biliyor deşmenin alemi yok. Mehmet Ağar'ın emrinde olduğu iddia edilen korumalardan, kale arkasına bıçakla, tabancayla giren adamlara dek.

Sonra kin başladı. Düşünün yahu bir kulübün başkanı bir taraftar grubuyla kavga ediyor. Nefret ediyor birbirlerinden. Sevme, sevmek zorunda değilsin ama nefret?

Ve GFB bazen sert bazen yumuşak sürekli tribün muhalefeti yaptı. Doğaldır, saygı duyarım. Ama ne zaman kaba şiddetle kendilerine karşı olanlara müdahale etti o zaman iş değişti. Ve aslında iş, 3 Temmuz'un önemli piyonlarından önce Tahir Kıran sonra da Mehmet Ali Aydınların güdümüne girdiler. Muhalefete söyleyecek bir şey yok, haktır. Ama yukarıda ismi geçen iki kişi benim gözümde Fenerbahçe düşmanıdır. Dolayısıyla onlarla omuz omuza olanlara sıcak bakmam.

GFB'nin geçtiğimiz sezon Kadıköy'de kaybedilen Karabük maçı sonrasında ne yazık ki ŞİKE ŞİKE diye bağırmaları bardağı taşıran son damlaydı aslında. Kötü kalbe bakın. Düşmandan azı yok fazlası var.

Nihayet iş düne geldi. Ama düne gelmeden önce, aynı 2000'li yılların başında olduğu gibi, tam karşı tribünde, yine destekli bir AGFB çıktı ortaya. Savaş çıktı. Bazen barış vardı gibi yaptılar ama hiç olmadı. Ve dün yapılan alakasız tezahürat nedeniyle başkanın balataları koptu.

Karabük maçında da bağırıp tepki almışsın, takım şampiyon olmuş, kupayı alacak, kulübü seçilmiş başkanı konuşurken, bu sezon takım olmayan bir oyuncunun (her kim olursa olsun) tezahüratını yapmak ne demektir? Kasıt aramak gerekir mi? Evet. Aziz Yıldırım'ı yıpratmaya çalışmanın bir yolu çünkü Alex. Onu ıslıklayanlara rağmen alkışlayan Aziz Yıldırım'ın hatası Alex'in gönderilmesi. Doğrudur değildir ama bunu kullanmak bel altı vurmak değil mi?

Ne oldu yani dün Alex diye bağırınca? Uzadı mı boylar? Aziz Yıldırım'ı delirtmekti amaç, bravo başardınız. Madalya taktılar mı? Takacaklar mı? Vadedilen bir madalya mı vardı yoksa? Bunların aralarındaki kandırılmışlara üzülüyorum sadece.

Son söz herkese özellikle başkana. Aynı hatayı yapıyor zira yine. Tarihte hiçbir Frankenştayn'ın yaratıcısının/besleyeninin götünü ısırmamışlığı yoktur.