Hesabını göreceğiz diyorlar ya, bu senaryonun uygulanmaya
başladığı 3 Temmuz 2010’dan bugüne kadar bırakın kazanmayı daha bir kez öne geçebilmiş değil Dynamo. O günden bugüne
kadar lig ve kupada oynadığımız 8 maçta 6 kez kazanmış bir kez berabere kalmışız.
Bu 9. maç saldırıdan sonra.
Bu maçı seyircisiz oynamamak için Konyaspor
deplasmanına kendi seyircisine yasak koyduran ev sahibi, gerçek ev sahipliğini
göstermek! için Rize’de konaklayacak olan Fenerbahçe kafilesine çağrıda
bulunuyor, gelin şehrimizde kalın diyor. Tam burada bir virgül koyuyorum ev
sahipliği konusuna ve maça dönüyorum, en azından dönmeye çalışıyorum.
Maçtan kısa bir süre önce sakatlanan Egemen ile zaten sakat
Alves’in yokluğunda tandem Bekir ile Kadlec’e teslim. Kalan takım aynı ama sakatlıktan
kurtulan Webo da kulübede şükür. Tribün poşetlere sarılı binler takımlarını
desteklemek! için yerlerini almışlar. Biz yasaklıyız, televizyon başında
heyecanlıyız.
Daha ısınma sırasında maç boyunca yapılacaklardan örnekler
veriyor tribünler, ele geçen ne varsa sahada, bilinen ne kadar küfür varsa
havada. Sonra maç başlıyor. Seyirci sürekli yağdırıyor. Sakin ayağa top yaparak
kontrolü elde tutmaya çalışan bir Fenerbahçe var sahada, karşısında bir rakip,
bir de tribünlerden atılanlar. Top ne zaman oyun dışı kalsa ve oyunu başlatacak
bizsek olaylar olaylar. Tuğla, taş, çakmak. Burak Yılmaz’a atılan aklıma
geliyor, şükür kimsenin gözüne gelmiyor bunlar, şimdilik.
Yayıncı kuruluş tribünden gelen tüm sesleri kesmek zorunda
kalıyor, galiz küfürler var. Nitekim bu nedenle sessiz bir maç oynanıyormuş
gibi izliyoruz. Poşetliler kendi takımları lehine hiç bağırmıyorlar. Küfürü
vermemeyi anlarım da yayıncı kuruluşun bizim kaleyi göstermemesi enteresan
geliyor. Sadece ev sahibi akınlarında var görüntü. Top auta çıktığı zaman
alakasız görüntüler var. Volkan’a atılanlar nedense görüntüye girmiyor. Sansür
var. 12’de ev sahibi Yusuf’la bir pozisyon buluyor ancak Volkan başarılı.
Yusuf’un 15’teki denemesi de auta gidiyor. 19’da Caner’in pasını alan Sow uygun
pozisyondaki Emenike’yi görmüyor, vuruşu da beklenen gibi değil ama top kornere
gidiyor.
Kullanacağımız ilk kornerde Caner çok sıkıntı çekiyor, 5-6 polis kalkanlarla korumaya çalışıyor oyuncumuzu. İşin ilginç yanı daha sonraki kornerlerde o polislerin orada bulunmaması. Kim geri çekiyor, çok önemli.
Kornerden gelebilen topu Gökhan aşırtıyor, yine Sow bu defa kale
çizgisine 1 metre
uzaklıkta dokunamıyor. 23’te ise müthiş golümüz geliyor. 19 pasta attığımız
golde asist Alper son vuruş ise Emenike’den geliyor. Yine öndeyiz. Maçın
santrası 31’de yapılıyor seyircilerin sahaya attığı cisimler nedeniyle. Hakem
yardımcılarını toplayıp orta sahada galiba bir uyarı veriyor. Zira soyunma
odasına gittikten sonra geri dönüş yok, maç tatil. Önde olmanın rahatlığıyla
kontrol ediyoruz oyunu.
Yayında ses hala kısık ama neden Taksim direnişi değil,
edilen küfürler. 10 dakikalık uzatma başladıktan sonra Emenike ikinci gole
yaklaşıyor ancak Onur başarılı. Hemen sonrasında bu defa bir taş Emenike’nin
göğsüne geliyor. Magnum’la mı vurdular sözü geliyor aklımıza eski bir
federasyon başkanının. Hemen sonrasında, ev sahibi yarı alanımızda bir serbest
atış kullanmaya hazırlanırken Volkan bir meşale daha atılıyor, kale filelerine
çarpıp üstüne düşüyor kalecimizin. Hakem için bardağı taşıran damla oluyor bu
meşale, toplanıp gidiyorlar soyunma odasına.
Sonrası saha dışı. Volkan’ın olayları provoke ettiğini
söylüyor Dynamolu yöneticiler, onlara göre Volkan’a atılan kapı kolunu getiren
adam ‘Volkan tahrik ederse sahaya atacak bir şey bulamam bari kapı kolunu
yanımda götüreyim’ diye düşünmüştür herhalde. Seyirciler maçın tatil
edilmesiyle dışarı çıkmaya başlıyor ancak amaç eve gitmek değil, olay
çıkartmak. Polisle çatışıyor.
Aman gözünüzü seveyim 12 Mayıs’la kıyaslanmasın.
O gün stadyumdakilere gaz bombalarıyla saldıran bir polis vardı. Bırakın elma
armudu, Jüpiter’le tel şehriyeyi kıyaslamak gibi bir şey olur.
Takımlar mahsur
kalıyor stadyumda. Fenerbahçe’miz daha sonra özel zırhlı araçlarla maç tatil
edildikten 4-5 saat sonra yola çıkabiliyor.