FENERBAHÇE 1-0 BATE, MAÇTAN SONRA KISA KISA

salih
Çok gerginiz. Hem takım gergin hem taraftar. Dünkü maçın taraftarsız olmasının sonuçları olarak iki olasılık var. Eğer taraftar olsaydı, özellikle 25-45 arası konulan baskı sonrasında skor 1-0'da kalmazdı belki. Dolayısıyla maçın sonlarındaki gerginlik ve sıkıntılı futbol ya olmaz ya da göze batmazdı. Diğer yandan taraftarın varlığı ve son 30 dakikadaki 1-0'lık skorla başlayan stres olsaydı, baskıyla artacak ve belki de istenmeyen işler olacaktı. Bunlar varsayım elbette.
Kimse ne olur bilemez. Sonuçta tahmini konuşuyoruz hepimiz. Ve aslında hoca da takımı çıkarırken de oyuna sınırlı sayıda hakkı varken yaptığı müdahalelerde de tahmini. Zira futbol o kadar çok değişkenlerin etkilediği bir spor ki, dizilişler de çalışmalar da anlık bir şeyle yerle bir olabilir. Bir bakarsınız cezalı maçta hakem soyunma odasına gider, öndeyken bile hükmen yenik sayılırsınız.
Gelelim meşale olayına. Evet çok güzel duruyor, tartışmam görselliğini. Ama yasak. Sahaya bir taraftarın girmesinin yasak olduğu gibi yasak. Oyun şartlarını etkilediği için, tehlikeli olduğu için yasak. Yasak olup olmamasının nedenlerini de ayrıca tartışabiliriz. Ama yasak işte. Hem de yaptırımları olan bir yasak. En büyük yaptırımını dün yaşadık, sevdamızdan ayrı kaldık. Neden ayrı kaldık? Yasak olan bir işi yaptığımız için, uyarılara rağmen ciddiye almadığımız için. Peki dün ne yaptık? Saha dışındaki müthiş desteğimizle örnek taraftarlık yaparken, oradan da saha içine atılan meşalelerle hakemin maçı durdurmasına neden olduk. Bunu akılla açıklamak mümkün mü bilemiyorum. Bildiğin inat bu. Ve ne yazık ki kendini bilmezlik. Kaldırım tribünündeki tüm güzellikleri yani bir çuval inciri bozacak bir davranış. Orada yakılmasında sıkıntı yokken, sıkıntı olsun diye bunu sahaya atmanın iki açıklaması var ya aptallık ya kötülük.
Ben işin kötülükle alakalı olduğunu düşünüyorum. Zira belli bir grubun, yine belli olan ama ortaya çıkmaya korkan bir muhalefet tarafından yönlendirildiği tahmin ediyorum. Yoksa başkana padişah deyip seçimle değil ilkel toplumlardaki gibi kuvvetle başa gelen bir kişinin arkasından koşup, ona (Fenerbahçe'ye değil) olan aşklarını dile getirirken, seçilmiş Fenerbahçe başkanı ve yönetimi aleyhine bağırmaları normal değil gibi geliyor. Neyin istifası? Sev sevme, sevmek zorunda da değilsin. Ama eğer başarıysa dert ortada 3 kulvarda yürüyen bir futbol takımı, Avrupa'da başarısız ama Türkiye'de kupa almış lig lideri bir erkek basketbol takımı, Avrupa'da ilk 8'e girmek üzere olan, lig lideri, kupayı son saniyede kaptırmış bir kadın basketbol takımı, ligde ve kupada geçen sezonlardaki gibi esmese de Avrupa'nın ikinci kupasında finalist bir kadın voleybol takımı, son 3 sezonun şampiyonu bir erkek voleybol takımı var ortada. Diğer şubeleri yazmadım daha dikkat.
Bel altı vurmak kolaydır. Bunu kendi kendine de açıklayabilirsiniz, neden bularak/yaratarak. Haklı çıkartmaya çalışabilirsiniz de kendinizi. Ama tablo yukarıdayken yapılanlar foyanızı ortaya çıkartır. Rezil olursunuz ve taraftar da camia da hainlikleri affetmez. Mehmet Ali Aydınlar'ı affedecek kim var?
Konu maçtan uzaklaştı geri döneyim. Salih'le başladı Aykut hoca. Cesaretli bir karar, biraz da mecburi. Salih gelecek vadeden çok önemli bir oyuncu. Tek eksiği tecrübe, onu da kazanacak oynayarak. Bu şansı ona veren Aykut hocaya teşekkür etmesi gerek. Aynı şekilde, tecrübesizce gördüğü sarı kartın kırmızıya dönmesini engelleyerek kendisini oyundan almasına da elbette. Kötü bir olasılığı hem de alacağı büyük tepkiye rağmen bertaraf etti Aykut hoca bence.
Topal'la yan yana ama arkalı önlü oynadılar. Salih oyunu ileriye taşımakta başarılı, takımı da iten bir orta saha oyuncusu. Hızlı oynaması da önemli bir özellik. Topal da yanında bu tip oyuncular olunca performansını arttırıyor. Dün de böyle oldu. Bu ikilinin önündeki dörtlü, ortadaki Baroni haricindeki oyuncuların forvet özellikleri nedeniyle kanat oyununu net oynayamıyor. Bu nedenle dolaşarak, dönerek oynuyorlar. Özellikle gol bulunması gereken anlarda önemli bir güç. Diğer yandan da Krasic ve Stoch'un form durumları, Topuz'un sakatlığı nedeniyle de biraz zorunluluk.
Rakibin erken kırmızı kart görmesi maçın dengesini değiştirdi. Önce bizim lehimize değişti, yukarıda belirttiğim gibi 25-45 arası sayısal üstünlükle oyun gücümüzü birleştirip baskılı oynadık. Nitekim bağıra bağıra geldi gol, kaçan pozisyonlar sonrasındaki penaltıyla. İkinci yarıda başka şansı kalmayan rakip yüklendi. 60'a kadar bir sıkıntımız olmadı. Bu süre içinde Sow'un ve Baroni'nin net pozisyonları var maçı bitirecek. Nitekim 60'dan sonra da bulduk maçı bitirecek pozisyonları. Atamadık bir türlü. Atamamak da gerginliğe neden oldu. Hocanın değişiklikleri yerinde ve zamanında oldu. Oyunu tutmayı başardılar ancak bu kadar stresi her maç kaldırmak zor. Kendimden bahsetmiyorum, takımın saha içi stresinden bahsediyorum. 
Şu meşale ve cezayla ilgili olarak karşımızda, bizi Lütfi Arıboğan, İlhan Helvacı, Mehmet Ali Aydınlar gibi birkaç vatan hainlerinin iki sözüyle, hak ettiğimiz Şampiyonlar Ligi'nden men eden bir kurum var. Neden ısrarla, ceza alma nedenimiz olan eylemi, cezalı olduğumuz maçta uzaktan yapıyoruz? Neyin kafası bu?