
Öncelikle bir süredir yazamadığım için özür dilerim. Orduspor galibiyeti ve daha önemlisi o maçta oynanan oyunu, Eskişehirspor maçındaki Fırat Aydınus rezaletini yazamadım, özür dilerim. Aydınus rezaletine birazdan başka bir yazıda değineceğim. Orduspor maçının Eskişehirspor maçının ve bu maçın ortak yazısı da burada, buyurun.
Ne dedik? Öncelikle takımın dengesinin olmadığını, Topal'ın ve Baroni'nin oyunu çift yönlü oynayamaması nedeniyle Alex'in rahatlayamadığı bir oyun düzeni olduğunu bu nedenle kopukluklar olduğundan bahsettik, hep beraber. Sıkıntı oldu, düzeltilemedi, tam gerekli adam geldi Alex krizi patladı, Alex'siz kaldık. Ama gelenler sistemin oturacağının sinyalini verdi. Üst üste Beşiktaş ve Borussia maçlarında hem skor hem de iyi ve umut veren oyun geldi. Ve o sırada sistemin omurgasından Alex'in ayrılması sonrasında 3 kişi de sakatlıkla çıkıverdi, Yobo, Topal ve Raul. Tökezledik, düştük hatta. Düşene vurdular. İşin kötü tarafı kendi kendimize bile vurduk.
Aykut hocanın bir sözü var ya "Gerçeğin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır" diye. Çok beğenirim. Beğendiğim bir başka söz de şudur "Zaman her şeyin ilacıdır". Geri dönecekti elbette omurgadan eksilenler, döndüler de. Dönmeleriyle birlikte takım oturmaya başladı. Mücadele edince de kaliteli kadro farkını ortaya koymaya başladı. Bu kadroyu izleyen Alex içinden geçiriyor mudur, ayrılmış olmasaydı böyle sağlam bir orta saha önünde ne kadar rahat oynardı? Aykut hocanın kadro mimarisine çok laf edildi ama görülen şu, Alex'i hiç bir zaman düşünmemezlik etmemiş, aksine onun oyun stiline göre bir kadro kurmaya çalışmış. Sakatlıklar arttığında Alex yok takım hala Alex varmış gibi oynatılıyor diyenler buna dikkat etsin bir de.
Sistem zaten belli. Şimdi iki sıkıntımız kaldı. Birincisi Stoch ve Krasic performansları, yani eldekilerdeki geçici sıkıntılar. İkincisi ise, Alex gibi bir beyine alışmış bir takımın o olmadan yeterince yaratıcı olamaması. Bu da elde olmayandan/kalmayandan oluşan sıkıntılar. Bir maestro gelene kadar geçmez.
Elbette Yobo, Topal, Raul'un geri dönüşleri kadar, Kuyt'un müthiş mücadelesi, Caner'in akılını kullandığı zamanlardaki müthiş oyunu ve elbette Bekir'in kapasitesini zorlayan formu da önemli. Ve Volkan ve Sow elbette. Takımın aynı anda yükselişe geçmesinin nedenini şansla açıklarsanız haksızlık edersiniz. Takım oyunu oynamış olanlar, doğru zamanda atılmayan bir adımın, daha sonra 2 katı atılan adımın boşa atılmasına neden olur. Yani uyum çok önemlidir. Koşmak tek başına hiç bir işe yaramaz, tek başına değerlendirmek abesle iştigaldir. Kalecinin 4 km. koştuğu sonucunu veren ve sadece koşu mesafeleriyle yorum yapmaya çalışanlar komik duruma düşer bence. Zira oyuncunun saha içindeki hareket mesafesini ölçen o sistemin asıl amacı ve ölçümleri, o koşuların nerede, nereye doğru ve hangi hızda yapıldığını da kapsar. Ki önemli olan budur.
Gelelim maça. Ama önce Orduspor maçına bakalım. Ligin en iyi takımlarından, en kollektif oynayan, en fazla ileride baskı yapan takımlarından birisini oynadığı futbol ve yaptığı baskıyla sahasına iten bir Fenerbahçe vardı sahada. Hani 1-0 hatta 2-0 öndeyken yüreğimiz ağzımızda biten ve hatta bitmek bilmeyen maçlardan sonra, sadece bir farklı önde olmamıza rağmen içimiz rahat biten Orduspor maçı. Takım artık oyunu tutabilir haline geri döndü. Sükuneti biraz daha arttırmamız gerek, evet. Bugün OM maçında olduğu gibi, rakibe umut, bazılarına halamın bıyıklarından bahsetme fırsatı vermemek gerek. Bunu da sükuneti arttırarak ve saha içindeki toplam aklımızı arttırarak sağlayabiliriz.
Teker teker bakmak istemiyorum zira artık iyi bir takımız ancak yapılan birkaç bireysel hata (Baroni ve Raul'un hücumdeki yanlılş pas seçimleriyle dengesiz yakalandığımız top kayıpları, Caner'in gereksiz çalımları, maçın adamı olabilecek performansına rağmen Volkan'ın son dakikada boşa çıkışı) var, normaldir. Bu bireysel hataların gol yemeden atlatılması müthiş tabi. Ama bireysellikten bahsedeceksek Bekir başta olmak üzere kapasitelerini arttıran oyuncularımızdan bahsetmek gerek. Gökhan ve Caner'in artan formları, Hasan Ali'nin takıma ısınması, Kuyt'un ve Sow'un müthiş mücadelesi.
Bu takım elbette yenilebilecek bir takım, neden olmasın? Rakibe de hakeme de yenilebilir, doğaldır. Ama görülen o ki, Alex'in gidişi sonrasındaki yaratıcılık eksiğini, fiziksel kaliteyi arttırarak kapatacak, kapatmaya çalışacak. Bize düşen de destek olmak elbette. Geçen yılki oluşturduğumuz dev yumruğu tekrar sıkmamız gerek, Orduspor, Eskişehirspor, OM maçındaki tribünlerdeki gibi. Çatlak ses değil Fener sesi gelmeli tribünden.