AVANTAJ SAĞLASA DA PLAY-OFF’A KARŞIYIM
Bunu söyleyen kim? Anladınız elbette. Bakın neler söylemiş Aykut Kocaman. Nasıl samimi nasıl dengeli? Fenerbahçeli olduğu için gurur duyduklarım listesinin önündedir, hepimizin listesinde ilk sıralardadır.
AVANTAJ SAĞLASA DA PLAY-OFF’A KARŞIYIM
Şu anda Fenerbahçe için avantaj sağlamış olması benim bu fikrimi
değiştirmiyor. Puan farkı kaç olursa olsun play-off doğru bir düzen değil. 34
maçlık lig zaten yeterince zorlu ve uzun bir periyot. Bu play-off uygulamasının
temel nedeni güvensizlik ortamıydı. Güvensizlik üzerine inşa edilmiş bir
organizasyon oldu. Ekonomik ve yayıncı kuruluş tarafından bakmaktansa bu
yönüyle değerlendirmek daha değerlidir. Önce birbirimize güvenmek zorundayız.
Geri kalan her şeyi de güven ortamı üzerine inşa etmeliyiz. Bence play-off
olmamalı.
Burada araya girmek istiyorum. Zira Galatasaray camiasının büyük bir illüzyon çabası içinde olduğunu anlatmak gerekiyor. Camia tüm organlarıyla sistemin Galatasaray düşmanlığı yaptığını dikte etmeye çalışıyor. Oysa bu aptal sistemin uygulanmasına karar verildiği gün belliydi lider takıma zarar vereceği. Ancak o zaman kimse bilmiyordu elbette ligi kimin lider bitireceği. Ya da Acaba biliniyor muydu?. Yani bu aptal sistem Galatasaray'a özellikle bir düşmanlık için tasarlanmış değil. Bu sistemin ligi lider bitirecek takıma zarar vereceği ilk günden biliyordu. Devam edelim Aykut Hoca'nın açıklamalarını okumaya...
GALATASARAY HİÇBİR RAKİBİNE
YAKALAYAMADIĞI ÜSTÜNLÜĞÜ BİZİM ÜZERİMİZDE KURDU
Bizim maça gelerek değerlendirme yaparsak, 36 haftalık bütün lig periyotlamasında
oynanan tüm maçlara bakıldığında Galatasaray hiçbir rakibine karşı bu kadar
üstünlük kuramamıştı. Rakibimiz 34 haftada elde edemediği bir istatistiksel
üstünlük sağladı. Bu oyunu Fenerbahçe’ye karşı oynayabilmiş olması anormal bir
durumdu. Bize karşı neden böyle oldu, benim için asıl cevaplandırılması gereken
soru bu.
Son maçımızda ilk yarım saatlik periyotta takım tam ve istekliyken maç
istediğimiz gibi gidiyordu. Moussa Sow’un Mehmet Topuz’un ve Alex’in
sakatlanması, Caner’in gördüğü sarı kart sonrası top almaktan kaçınmaya
başlaması hem oyuncu değişiklikleri hem de topu önde tutmasını planladığımız
oyuncuları yeterli şekilde kullanamıyor olmamız ikinci yarı bizi çok sıkıntıya
soktu. Sonuç olarak hem bizim adımıza hem de rakibimiz adına doğru bir maç
değildi. Yine de galip gelmiş olmak yalanabilecek en güzel duygu.
Galatasaray ile bu sezon 3 karşılaşmaya çıktık, üçünde de rakibimizin bize
karşı üstünlük kurduğu bir gerçek. Ancak yine de ilk iki maçtaki görüntü ile
son maçtaki görüntü arasında fark vardı.
İlk maçın ilk 35 dakikalık bölümü çok sıkıntılı geçti. Kişisel hatalarımızın
rakibimizin iştahlı oyununu biraz daha arttırmış oldu. Kişisel hatalarımızla
maçı kaybettik.
İkinci maçtaki esas kurgumuz sonucu almak için rakip üzerinde baskı yaratmaktı.
Ve bunu kendi sahamızda başardık, ilk 30 dakikada 2-0’a getirdiğimiz gibi 3-0,
4-0’a taşıyabilirdik skoru. Ancak 30 dakikadan sonra enerji dağılımında çok
ciddi sıkıntı yaşadık. Her şeyimizi ortaya koymuştuk. Skoru aldıktan sonra
sahadaki davranış biçimimiz yanlıştı. Örneğin Trabzonspor’la oynadığımız son
maçta skoru korumanın topa sahip olmak olduğunu hatırladık. Oysa Galatasaray
maçında skora rağmen hala son derece sert ve hızlı hücumlar yapmaya devam
edince, blok olarak dengemiz bozuldu.
VOLKAN’IN UZUN TOPLARI ÇALIŞILMIŞ BİR
ŞEY DEĞİLDİ
Futbol olayların şekil verdiği ve planların çok fazla işlemediği bir oyun. Çok
fazla bilinmeyen var; doğa koşulları, hakem, rakibin durumu… Ben her zaman
oyuna bölgelerle kademe kademe ileriye taşınmasından yanayım. Volkan’ın iki
Galatasaray maçında kullandığı uzun topların gole ulaşmış olması, özellikle
(Şükrü Saraçoğlu’ndaki ikinci maçtaki Moussa Sow’un golü ve son maçtaki
Bienvenu’nün Stoch’un vuruşu öncesi Volkan’dan gelen uzun top) planlanmış bir
şey değildi. Volkan kendisini sürekli olarak geliştiriyor. Ancak bizim ondan
istediğimiz oyuna başlarken topu mümkün olduğunca stoperler, bekler ve merkez
orta saha oyuncuları ile başlatmaya çalışması.
PUAN KAYIPLARI OLACAKTIR
Bu 6 maç her şeye gebe. Her sonuç her takım için mümkün. Takımların genel
kaliteleri bunu gösteriyor. Biz Karabükspor’la kupa maçını da içine alan bir
haftalık süreçte 2’si büyük takım olmak üzere 3 maç yapacağız. Bunun bir dönüşü
elbette olacak ve önümüzdeki maçlarda alınacak sonuçlar da her yöne
evrilebilir. Bu durum Galatasaray için de geçerli. Bizim 2’de 2 yapmış olmamız
yolumuzun nasıl çizildiğini göstermez. Puan kayıpları da mutlaka olacaktır.
Çünkü aynı takımlarla aynı hafta içerisinde 2 kez oynayacağız. Kolay bir durum
değil.
TÜRBÜLANS ETKİSİNE DOĞRU GİDİYORUZ
Şu anda oynadığımız üst üste derbi maçların etkisini uçakta türbülans etkisi
ile açıklayamayız, türbülansta sarsıntı o anda hissedilir. Her şey bittikten
sonra geri dönüp değerlendirmek daha doğru olacaktır. Biz şu anda etap etap,
maç maç gitmeye çalışıyoruz. Sanırım tarihinde ilk defa kupada yarı finale
çıkmış bir takım Karabükspor, büyük bir istek duyuyor devam edebilmek için.
Sonrasında üst üste Beşiktaş maçlarımız var. Her maça ayrı odaklanıyoruz. Belki
tüm bu periyot sona erdikten sonra doğru değerlendirmeyi yapmak mümkün
olacaktır. Hatalarımız ve doğrularımızı daha rahat görebiliriz. Uçakta
türbülansa girersiniz, etkisini o anda hissedersiniz, biz şu anda böyle
hissetmiyoruz. Ancak yavaş yavaş türbülans etkisine doğru yol aldığımızı da
söyleyebiliriz. Sarsıntıları henüz hissetmedik ama hissedeceğimiz anlar
olacaktır.
HASARI SÜREÇ BİTİNCE GÖRECEĞİZ
Büyük maçlar, bir futbolsever olarak konuşursam, çok lezzetli maçlar oluyor. Bu
maçların heyecanından haz duymamak mümkün değil. Ancak sorumlu pozisyonunda
durduğunuz zaman bu kadar güçlü rakiple üst üste oynamak kolay bir şey değil.
Bu kadar üst üste büyük maç oynamanın bıraktığı lezzet ile yol açtığı hasarı
ancak sürecin sonunda yaptığımız değerlendirme ile görebileceğiz. Ama insan
bazen bu maçların arasında biraz boşluk arıyor.
SORAN OLURSA FİKRİMİZİ SÖYLERİZ
Bizim gibi sorumlu pozisyonundaki insanlara hiçbir şey sorulmadan, fikirleri
alınmadan hareket etmek ne yazık ki son zamanlarda ülkemizde normalleşen bir
davranış oldu. Bu güzel bir oyun. İnsanlar için önem arz ediyor ve alan işgal
ediyor.
Futbolun en önemli aktörleri oyunculardır. Sonra çalıştırıcılar, hakemler,
destek ekipleri, yöneticiler ve medya ile seyirciler gelir. Futbolun ana
aktörlerinin bir araya gelip sorunlarını çözme durumu yok.
Ben, Fatih Hoca, Şenol Hoca, Tayfur Hoca bir araya geldik ve dedik ki, “Süper
Final bize sorulmadı”… İyi de ne soruldu ki şimdiye kadar? Bizde bir sorma,
araştırma kültürü yok. Başta olan insanlar, kendi kafalarına göre karar verip
uygulamaya geçiyorlar. Sonrasında ne olur, doğru mudur yanlış mıdır soruları
sorulmuyor. Dolayısıyla bugünkü ortam içerisinde futbolu yöneten insanlar
arasından birileri çıkıp da fikrimizi alma nezaketi gösterirlerse
düşüncelerimizi belirtmeye çalışırız.Bu sezon çok önemli deneyimler kazandığımız normalin dışında bir sene oldu.
İyi, kötü, doğru, yanlış her şeyi içinde barındıran bir seneydi. Dolayısıyla
içinde de pek çok ders barındırıyordu ama dersler bir şeyler öğrenmek
isteyenler içindir.