Bu yolda elbette kayıplar olacak, rekorlar belki kırılacak belki yanından bile geçilmeyecek, hatalar olacak, hatalar bazen zarar verecek bazen atlatılacak. Böyle bir gün oldu bugün, Sivasspor, aynı geçen sezonun son iç saha maçında yaptığı gibi, oyunu bozdu ve gitti. İlk golümüzü yedik, ilk puan kaybını yaşadık. Bu sezon ilk kez buruk ayrıldık sahadan. Başlıyorum.
Öncelikle anlayamadığım şeyi bir anlatayım. Oyuncu üst üste maçlar oynadığı ve/veya yorucu bir yoldan geldiği için ilk on bire alınmıyor. Hop, hocayı alkışlıyoruz, aferin diyoruz, lig uzun maraton herkesten yararlanmalı ve oyuncuları da dinlendirmeli diyoruz. Bir şekilde maçın için bu oyuncular sahaya sürülüyor. Az veya çok süre almaları hiç önemli değil, sahaya sürülüyorlar. Hem de takım zor andayken, belki de daha fazla efor sarfedilmesi gerekirken. O zaman ne demek gerek hocaya? Söylediğimiz lafları yememiz gerekmiyor mu? Çünkü hoca yiyor. Anlattığı o 3 maç üst üste 90 dakika hala orada çünkü. Kıtalararası uçak yolculuğunun biletleri belki daha çöpe bile atılmadı. Madem sen o oyuncular olmadan kazanacaktın maçı, hani sezon boyunca lazım oldukları için riske etmeyecektin? Sadece soruyorum ;)
Yine değişik bir kadro. Yenilerden Rossi ve Berisha sahadalar. Kanatlarda yine aynı sıkıntı. Sağda Osayi, solda ilk kez Muhammed. Muhammed'in kademesinde de Serdar Aziz var. Değişik bir deneme. Mesut ilk yarının yıldızı. Rossi golle başlaması mümkün olabilecek bir fırsatı kaçırmak dışında, sanki takım tamamlansın diye halı sahaya çağrılmış bir arkadaşın arkadaşı gibi. Ben çok yararlı olacağını sanıyor ve umuyorum ancak takımdan birisi olduğu zaman mümkün. Berisha için ben bir şey söyleyemem. Daha öncesini bilmiyorum, bu maç da bir şey göstermedi iyi ya da kötü diyecek. Bunun dışında Zajc zayıf halka, Gustavo ise Allah'ın lütfu.
Orta dörtlünün kanatlarıyla ilgili görüşümü tekrarlayayım; savunmaları bu kadar zayıf oyuncuların tek şansları, sahada neden bulunduklarını anlatabilmenin tek şansı olağanüstü bir hücum performansı göstermeleri. Osayi bugün gol atarak bir nebze olsun fark yarattı. Ancak Muhammed zaten zayıf olan savunmasına ek olarak bir de hücumda katkı veremeyince, bir kişi eksik gibi oynadık. Bu kötü performans umarım ne moralini bozar ne de umutlarını söndürür. Ben yine tekrarlayayım; kadromuzda 3-4-3 (veya türevli diğer üçlü defans formatları) için yeterli orta saha kanadı yok. Dolayısıyla sezon boyunca çok zorlanacağız.
Geçen sezon, önümüzdeki sezon Tisserand sakatlanır ve korkarız desem gülerdiniz. Zaten ben de bunu söylerken gülerdim. Fakat bugün bir yandan Tisserand'ın bu pozisyonda daha iyi oynaması, diğer yandan da elimizde (bu kadar transfer yapılmasına rağmen) doğru dürüst stoper olmaması nedeniyle Tisserand'ın gözlerinin içine bakar durumdayız.
Şans, Sivasspor'un maçın ilk yarısında Muhammed'in bireysel hataları yüzünden bulduğu pozisyonun gol olmamasınde ne kadar bizden yana idiyse, Altay'ın hatasında karşımızdaydı. Oynamaya başladığından bu yana onlarca puan kazandıran Altay, belki de ilk kez kaybedilen puanların sorumlusu kaldı. Elbette, Pereira'nın hatalı Mesut - İrfan Can değişikliğinin de katkısı oldu. Hele hele bir de İrfan Can girdiği gibi sakatlanıp çıkınca, bu hatanın telafisi de olmadı. Bir cümle de Meyer için, oyunu değil de, takıma adaptasyonunu ben çok beğendim. Rossi'nin aksine takımdan birisi olmuş gibi gözüktü. Bunda elbette kıta farkı da vardır.
Ve Halis Özkahya. Önce, faul vermesine rağmen yüze gelen bir darbeye rağmen sarı kartını kullanmayarak, Sivasspor'un maçı 11 kişi tamamlamasına sebep oldu. Cofie ikinci sarı kartı görmesi gerekirken oyundan atılmadı. Bunun dışında her iki lehine ve leyhine verdiği vermediği faullerle büyük tepki çekti Özkahya. Ancak en büyük zararı, Sivassporlu oyuncuların düştükleri her pozisyonda zaman geçirmesine izin vererek tempo yapmamızı engelleyerek bize verdi.
Gol yemeden kazansaydık, 1959'dan beri oynanan bu ligde ilk kez bir takım ilk dört haftayı puan kayıpsız ve gol yemeden bitirmiş olacaktı. Rekor gelmedi. Sağlık olsun. Şampiyonluk gelsin de, rekorsuz olsun :)