|
www.Fenerbahce.org |
Alandan anlatıp,
özet izledikten sonra derliyorum. Olacak iş değil. Manşetim bu olurdu, evet.
Olacak iş değil. Anlatayım.
Öncelikle ilk
Kayseri deplasman maçım, bu stadyumdaki. Karayolu çok yorucu, uçak için de
şartların oluşması gerekiyor. Elbette biraz da zorlamak. Gece zor geçti, dönüş
saatleri nedeniyle. Hala uykuluyum. İlk maçım bu stadyumda. Güzel bir stadyum
ancak önce çuvaldızı kendimize batırarak, sıraya girmeyi bilmeyen bir toplum
için giriş turnikeleri çok zor olan bir stadyum. Evet alan geniş ancak çalışan sadece
2 turnikeden bin beş yüz kişiyi geçirmeye çalışmak sorun. Nitekim itiş kakış
sonunda çıkan bir kavga yüzünden ilk yarının neredeyse yarısını kaçıranlar
oldu. Ve yaralananlar ve polis tarafından yakalanan/tutuklananlar. Sonrası ne
oldu bilemiyorum.
Tribün güzel, yaş
ortalaması üniversiteliler nedeniyle çok düşük, yeni nesil ağırlıklı. Lakin pankartlarla
dolu bir tribünde grup ismi olmayan iki pankart var sadece. Grup isimlerinde
olmasa, Fenerbahçe ismi tribünde olmayacak. Ben üzülüyorum. Kaç kişi üzülüyor
bilemem. Yine ev sahibi kulübün mantıksız tribün uygulaması var. Senede 3 bilemedin
4 tane büyük maçın var. Kendi tribününü dolduramayan bir şehir takımısın. Neden
kale arkasını tamamen bırakmazsın gelenlere? Deplasman tribünü tıklım tıklım,
kendi tribünlerinde boşluklar bol. 65 TL fiyat koyacağına yap 45-50 TL ama bir
kale arkasının tamamını ver büyük takım taraftarına. Daha çok paraysa al saha
çok para. Destek diyorsan kendi adına daha iyi, en azından seyircilerin daha
sıkı oturup belki etkilenerek saha çok ıslık çalar. Islık diyorum evet, sadece
ıslık çalıyorlar çünkü.
Bir de
üniversitelilere iki kelam, ÜNİGFB’ye. İstanbul’da kampüslerin hâkimi/efendisi sloganlı
kibir sorunu, Anadolu’da yok, siz bizim kardeşimizsiniz diyebiliyorlar. Ne
güzel. Çünkü kardeşiz. O tribündeki herkes kardeş.
Çıktım tribünden
geldim maça. Aynı kadro, artık ideal gibi. Yetersizlik nedeniyle girip çıkacak
olanlar bile belli aslında. Oyun da belli. Lakin Kayseri’nin her şeyi bilmesine
rağmen çaresi yok. Yani var da hakeme göre değişecek bir çare, sertlik. Maçın
ilk yarısında 2-3 sarı kartlık faul geçiştiriliyor. Bu ne demek? Aynı sertlikte
bir faulü yeniden yapma hakkı tanımak oyuncuya. Yani yıldızı korumak değil,
yani sertliğe prim vermek. Yani oynamak istemeyene katkı. Maçın sonundaki
tespit acı, sarı kartlar 1’e 3. Dayak yiyen takım itiraz nedeniyle saha çok
kart görmüş. Hakem pisliği işte.
Oyuna döneyim.
Oyundaki tek sorun hızımız. Evet top bizde, evet paslaşma iyi, 2. ve 3. bölgede
topla bu kadar oynamak müthiş. Lakin hızlı oynamayınca rakibe toparlanma şansı
veriyorsun. Peki hızlı oynayacak beyin/ayak uyumu olan kaç kişi var? Oyundan
sonraki sorun, yukarıda bahsettiğim üzere yetersiz kadro. Şampiyon olmak için
70 golün altında kalmamak gerek. İki forvetin var, 30-35 civarı gol atmalılar.
Atabilirler mi? Arkalarındaki ofansif orta saha oyuncularının da 20-25 atmaları
gerekiyor. Olur mu? Bir sonraki hatta geliyorum, defansif orta sahalar. Onlardan
da 10 civarı gol beklemek gerek. Ve defans.
Geleceğim nokta
şu. Gol yiyoruz, yiyeceğiz de. Daha fazlasını atmamız gerekiyor. 10 maçtaki 18
golümüzün 10 tanesi 2 maçta atılmış. Kalan 8 maçta 8 gol. Maç başı 1 gol. Bu defansif
performansa göre galibiyet için yetecek bir ortalama değil. Daha çok atılmalı. Atmalıyız.
Neden atamıyoruz? Geleyim maça. Ama gelemiyorum :)
Oyun kontrolümüzde.
Rakip vurarak bezdirmeye, hakem de susarak cesaretlendirmeye yeminli. Buna rağmen
şükür sakatlık vermiyor, üstüne de bir sürü pozisyon yakalıyorsun. Direkten dönenlere
diyecek bir şey yok ama acemilikler kötü. Rodrigues kafası kesik tavuk. Ne yapacağı
ne yapmayacağı belli değil. Dengesiz. Oynadığı pozisyon nedeniyle de
arkasındaki beki zor durumda bırakıyor. Hızına diyecek bir şey yok ama ayağına hâkim
olamadığı için vuruşları da pasları da dengesiz. Ben ilk yarı sonundaki pozisyonda
topu Serdar’a vermedi diye kızmıyorum. Karşı karşıya kalan oyuncu vurur kaleye.
Ama kaleye vurur, çerçeveye atar topu. Doğrudan avuta atmaz. Zaten o vuruşu yapamayan
oyuncu Serdar’a pas vermeyi de beceremez. Olmaz. Nitekim daha önceki Ozan’dan
aldığı pasla geliştirdiği akında da o kadar kötü vurdu ki topa, kalecinin tek kurtarma
şansı olan yere gitti top. Saç baş yoldurur. Diğer kanatta da benzer işleri
Moses yapıyor. Bu nedenle diyorum ki aynı anda bu iki oyuncunun oynaması çok
lüks. Takımı eksik bırakır, bırakıyor. Acilen on bire girecek bir Dirar hem bu
lüksten kurtarır hem de Isla’nın performansını arttırır. Ve keşke kabiliyetinin
yarısı kadar aklı olsa da Alper oynayabilse. Ancak umudumu ben bile kestim
ondan.
Vedat yalnızları
oynuyor. Kruse, onun boşalttığı alanları, yorduğu defans oyuncularını iyi
değerlendiriyordu. Aç parantez, evet, bu arada onun da golü yok. Başta söylediğim
sorunun nedenlerinden birisi de Kruse, kapa parantez. Şimdi o pozisyonda Emre
var. Gücünün yettiğinde bir şeyler yapma niyetinde ama fabrika ayarları
toparlamak olunca, özellikle kanatlardaki top kayıpları telafisi nedeniyle o
alanlara dalamıyor. Tek kişi kalıyor bunu yapacak, Ozan. Daha iyi olacak. Ama ofans
olarak daha yeterli katkısı yok.
Sorunlar çok
aslında. Lakin bunlara rağmen istekli kazanmak için çabalayan, evet hatalar
yapan ama içeride dışarıda aynı oyunu oynamaya çalışan bir takımımız var. Takım
diyebileceğimiz bir topluluk. Bu güzel işte.
Maça döneyim
yine, hep kayıyor konu. Direkten dönen 3 top. Gustavo’nun şutunu saymıyorum
zira top ona gelmeden bir penaltı var. İlk yarıda Vedat’ın dizine gelen tekme
var, yine Vedat’ın kaleye yönelen kafa vuruşunun Kayserili oyuncu tarafından
eller açık pozisyonda elle kesilmesi var. Yukarıda anlattığım Rodrigues
beceriksizliğine ek, yine direkten dönen bir şutumuzun devamında altı pasın
hemen üstünden koskoca kaleyi bulamaması var. Var oğlu var yani. Bu maçın böyle
tamamlanması olacak iş değil. Hakem destekli, VAR katkılı bir maç bu.
Böyle bir maç
yüzünden takımıma edecek lafım yok. Elbette hatalar var. Ancak bunlardan bir tanesi
bile bu maçı kaybetmemize neden değil. Hakemi de yeneceksin sezonuna kendi
taraftarımızın da katkı vermesi düşündürücü. Hakemi yenemezsin. Zaten rakip
değil, neden yenmek zorunda olayım?
Zor olacak
şampiyon olmak. Futbolu yöneten bu kafa zorlayacak en çok. Bize düşen de dün
olduğu gibi, kayıptaki sorumluları doğru tespit ederek desteğimizi sürdürmek.