KASIMPAŞA 1-4 FENERBAHÇE




Dirar'ın bu takım için önemini anlatan bir karşılaşma. Ve aslında Dirar'ın kanadının diğer kanadı dahi nasıl taşıdığını yani Atıf'ın veteran bir futbolcu gibi nasıl serbest oynayabildiğini anlatan bir karşılaşma. Ve aynı soru Valbuena varken neden Atıf? Valbuena oynasın veteran kontenjanından.

Sol kanadı Hasan Ali tek başına kotarıyor. Atıf dolaşıyor, Atıf bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki katkılı performansı dışında ne oyunu değiştirebiliyor ne skoru.

Valbuena Hint kumaşı değil. Bu takımın ihtiyacı olan beyin değil. Bu takımı sürükleyip götürecek karakterde bir oyuncu değil. Değil ama Atıf hiç değil. Takım bir kişi eksik bir plana sahipse o bir kişi Valbuena olur.

Atılan gol mükemmel. Ders niteliğinde bir paylaşım bir oyun. Son vuruş için Kasımpaşa'nın belalısı Josef'in orada bitmesi tesadüf olamaz. Cüneyt Çakır'ın gözü önünde bir elle oynamanın penaltıya dönmemesi de. Elbette maç boyunca Cüneyt Çakır'ın kararları da konuşulmalı. Lakin önce çuvaldız. Alper dengesiz. Evet patlaması daha fazla yarar sağlayabilecek bir oyuncu. Dengesizlikleri takımı da dengesiz bırakıyor. Güvenilmez.

İkinci yarıdaki değişiklikle birlikte golün gelmesi tesadüf zira etkisi olacak kadar zaman geçmemiş durumda. Ama Fernandao'nun yapamadığını sakatlıktan yeni dönmüş bir Janssen yapıyorsa, liyakat onun için de tartışılmalı. Soldado tartışılmaz bir kalite. Keşke daha erken gelseydi transferleri listesinde ilk sıralarda yer bulur.

Şampiyonluk mu? Çok ama çok zor elbette. Lakin bu acayip sezonu ikinci sırada tamamlamak çok önemli. Bunun için kalan maçları kazanmak şart elbette.


ŞENOL GÜNEŞ



Bu sayfaları bu isimle kirlettiğim için önce sizden sonra da kendimden özür dileyerek bir iki kelam etmem gerektiğini düşünüyorum. Şenol Güneş, yaşama enerjisini Fenerbahçe nefretinden alan, kendisine filozof diyen cahillerin gazıyla havaya giren, aslında ne dediği anlaşılmayan, dinlediğiniz zaman aynı konuşma içinde çelişkili fikir beyan ettiğini fark ettiğiniz ama hepsinden önemlisi, büyük bir sahtekardır. Türk futbolunun temizlenmesi için kıçına tekme vurulacaklar arasında en ön sıraya geçmek için büyük bir çaba göstermiş ve yaptığı atakla başarmıştır. Fenerbahçe taraftarını "Fatih Terim aslında iyiymiş" gibi bir illüzyona sokacak kadar büyük bir urdur. Evet Şenol Güneş bir urdur ve iyi niyetli falan da değildir.

HAMSİNİN PEŞİNE TAKILMIŞ KARTAL



Küçüktüm, Beşiktaş neden Üç Büyükler arasında yer alıyor anlamıyordum. Sonra Seba geldi. Üst üste başarılı yıllar, şampiyonluklar. Aha dedim, demek bundan Üç Büyükler arasında Beşiktaş. Sonra Seba gitti, kuyruğuna teneke bağlayıp yolladılar rahmetliyi. Ben yine düşünmeye başladım neden Beşiktaş Üç Büyükler arasında? Zira gerçekten bir rakip olduğu, güzel rakip olduğu dönem sadece Seba zamanıymış. Gerisi yalan. Tarihi Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin arasına sızmaya çalışmakla geçmiş bir camiadır Beşiktaş. O kadar. Sevsem sevmesem fark etmez. Orada durur işte. O köy bizim köyümüzdür gibi de değil. Orada, uzakta.

Bir süredir yukarıda bahsettiğim Seba döneminin tam tersini yaşıyor Beşiktaş. Yani artı on olacakken eksi on durumda. Fikret Orman antipatikliği nedeniyle. Sadece o değil tabi konu. Sonuçta Aziz Yıldırım'ı sevmemek de gayet mümkün. Asıl konu Şenol Güneş. Fenerbahçelilere "Yahu Fatih Terim en azından ......" cümlesi kurdurabildi Şenol Güneş. Bu kadar perişan birisi.

Beşiktaş için kötü olan koskoca kartalın bu hamsi kafanın peşine takılması. Fenerbahçe nefretiyle nefes alıp veren bu hamsi kafa yüzünden Fenerbahçe ile ilişkilerini koparma noktasında şu anda Beşiktaş. Yarın hamsi kafa gittiğinde çok geç kaldıklarını fark edecekler. Çok da umurumda olmayacak. Nedenini anlattım yukarıda. Beşiktaş orada, uzakta.

Lakin kendisine şikeci diyeni baş tacı yaptıktan sonra başarı budalalığına yakalandılar. Görmüyorlar. Yalandan kafa yarılma hikayesine alet oldukları gibi, şimdi de sahaya çıkmama kararı almışlar. Hakkı yenen bizken, kollanan onlarken, utanmadan. Bahane masa başında kaybetmemek. Çıksana sahaya. Kaçmana rağmen bir şans daha verdi sana TFF. Çık, kazan, kaybet. Tribünde olanlar senin tribününde yokmuş gibi ikiyüzlülük yapma.

Veya yap yahu. İyi böyle. Orada, uzakta. Hala Fenerbahçe-Galatasaray rekabetine sızmaya çalış.

ÜST ÜSTE DÖRDÜNCÜ FINAL 4




Artık Avrupa'da kocaman bir Fenerbahçe arması var insanların gözünde.

UNUTTUĞUM BİR TEŞEKKÜR



Çokça teşekkür ettik camiadan birçok insana. Kim olursa olsun Fenerbahçe için elini taşın altına koyanlara. Kavgalarımızı biz bize veririz, saldıran olursa tek yürek oluruz dedik, olduk. Bütün bu süreçte, hakkımızı alamamış olsak da, karar verenler rakibi yine kayırsa da, ağzını açmamış kimseler var teşekkür etmemiz gereken.

Evet o gün sahada Beşiktaşlıların her türlü provokasyonuna rağmen tahriklere kapılmayan, görevini yapmaktan başka bir düşüncesi olmayan futbolcularımızdan bahsediyorum.

Onlar da çok büyük bir teşekkürü hakkettiler bence. Medel'in, Quaresma'nın, Talisca'nın, ne yazık ki Caner'in, kenardaki Tolga'nın, Oğuzhan'ın, Mustafa'nın tüm tahriklerine rağmen sakin kalan tüm oyuncularımıza teşekkür ederim. Bu tiyatroda yer almadığınız, yer kapmaya çalışmadığınız için hepinize teker teker teşekkür ederim;

Volkan, Roman, Şener, Hasan Ali, Skrtel, Atıf, Topal, Dirar, Josef, Soldado, Giuliano, Erten, Kameni, İsmail, Neto, Oğuz, Valbuena, Ekici, Ozan, Fernandao, Janssen...

KAPATIN DÜKKANI





ZORLAMA




El yazısı ile bu kadar zorlanacağımı hiç düşünmemiştim. Zorlanmak derken yazmaktan bahsetmiyorum. Yayınlamak kısmında zorlandım. Yazmak büyük bir zevk. Lakin günlük yaşamda bunu istediğim kalite ve şekilde siteye aktarmak çok zor. Hep ertelenen yazılar var. Yazıp da defterimde kalan, yayınlanmamış yazılar var. Yayınlamayı fark ettiğim ancak zamanı/anlamı geride kaldığı için defterde kalmaya devam eden yazılar var. Defter sürecek. Sitede de dönem dönem yer alacak. Olmadı. Kusura bakmayın.

SKANDALLA İLGİLİ



Biliyorsunuz bir süredir el yazısıyla devam ediyordum. Sadece bu yazı için ara verdim zira söz konusu camia bunu hak etmez.