FENERBAHÇE 4-1 SİVAS




Sorun şu; herkes her şeyi çok iyi biliyor. Ve kimse aynaya bakmak niyetinde değil. Başlıyorum.
Maç önü açıklanan kadroya bakınca tüylerim ürperdi. Öncelikle sakat/cezalı olan oyunculara baktım sonra da neşter nereye vurulmuş, ona. Evet Aykut Kocaman sistem adamıdır yani sahaya sürdüğü kadroya farklı işler yaptıracak falan değildir. Lakin kadro öyle böyle değil.

Volkan
Şener . Skertel . Roman . İsmail
Josef . Topal
Dirar . Atıf . Giuliano . Janssen

Aha o dörtlüyü oturtamadım bir türlü kafamda. Umutsuz bir şekilde izlemeye başladım maçı. Düşüncelerimin tam tersine, neredeyse hatasız bir ilk yarı. Elbette eksikler var ama takımdaki istek, mücadele gücü, Kocaman'ın dediği gibi enerjisi dışarı çıkartmış olmak fark yaratıyor. Gol dakikasına kadar rakibe verilen pozisyon yok. Golden sonra artık kronikleşmiş bir kontrol oyunu var. Ve rakibin en önemli atağı bir adam paylaşımı sonunda çıkan kafa vuruşu ile avuta giden atan. Kaleyi bulsa kurtarılması mümkün olmayan bir pozisyon. Bazı çok bilmişlerin Volkan için söyledikleri "hareket etmedi yine yeaaa" demesine bakmayın. Volkan bir yan top haricinde -ki felaket kötü çıktı, şükür gol yemedik- ceza alanı dışında yerinde bir müdahalesi ile devreyi neredeyse hatasız kapattı zaten. Takımın neredeyse tamamı gibi.



Maç öncesi korkuları yerini iyi oyunun getirdiği rahatlamaya bırakıyor elbette. Lakin biz Fenerbahçe'yiz. İkinci yarının başında İsmail'in anlamsız bir pası sonrasında gelişen atakta, karşı karşıya pozisyonda, sanırım rakibin kaleyi bulan ilk şutunda golü yiyoruz. Bu sezon iç sahada gol yemediğimiz maç yok. Büyük sıkıntı.



Bence bu golü erkenden yemiş olmamız avantajlı. Zira 1-0 önde gidecek bir maçta son bölümde ortaya çıkabilecek bir yaslanma sorunu ile gelecek bir beraberlik golünün çıkması mümkün olmayabilir. Gerçekten de ilk yarıdaki gibi devam eden takım. Gayet baskılı, rakibi hataya zorlayan bir oyun. Kazanmak için Kocaman'ın da devreye girmesi ile Soldado'nun oyuna girer girmez attığı golle gelen galibiyet müjdesi.



Bu golün önemi şu. Ben dahil olmak üzere etrafımdaki onlarca Fenerbahçeli, golden çok golden sonra takımın reaksiyonunu ön plana çıkarttık. Gol sevinci mükemmel. Bir birliktelik bir hırs var. Sonrasında Sivasspor'un 10 kişi kalması (gereksiz bir sinir), bir süre yine rakip 10 kişi refleksiyle topa basma çabaları derken Soldado'nun durmaması, oynarken zevk alan ve izleyen zevk veren bir futbol, atılan 4 gol.

Yazdıklarımdan büyük bir umut beslediğim anlaşılmasın. Antibiyotik etkisi gibi bir maç. Yarın neler olacak bilemiyor, takıma güvenemiyorum hala. Bu oyun bu mücadele bu hırs sürecek mi? Kim evet diyebiliyor? Sorun burada. Umduğum kalan maçlarda puan kaybetmeyerek en azından önümüzdeki dörtlüden daha fazla kopmamak. Aralarındaki maçları da düşünüce, puan kaybetmezsek farkı kapatacağımız kesin.



Sahaya dönüyorum. Topal ile olmaz. Ozan monte edilmeli tekrar. İçi sahada İsmail olur ama kontrol gereken maçlarda Hasan Ali şart ve aslında bir transfer gerekli. Neto Skertel ikilisi mutlaka sürekli olmalı. Ve yaratıcılık istenen pozisyonda Atıf'ın olması durumu anlatıyor. Ne akar ne kokar. Desteğe devam. Umutsuz olsak da.