Kimsenin Parası Kalmaz

Hürriyet'teki İsmail Er haberine göre Sinan Engin, yeni transfer Holosko'ya demiş ki 'Eğer bu yıl atacağın gollerle takımı şampiyon yaparsan, para konusunu düşünme. Kimsenin parası Beşiktaş'ta kalmaz. Sen, parayı değil, başarıyı ve sadece kazanmayı düşün.'

Diğer yandan Milliyet'teki Cemal Ersen haberine göre; 'Beşiktaş, Vicente del Bosque davasında yolun sonuna yaklaştı. FIFA'nın, İspanyol teknik adam ve yardımcılarına ödenmesi gereken yaklaşık 8.5 milyon euroluk tazminat için siyah-beyazlı kulübe verdiği 45 günlük süre 1 Şubat 2008'de dolacak. Yönetimin bu tarihe kadar herhangi bir işlem yapmaması durumunda Kartal'ın, Süper Lig'deki üç puanının silinmesi de kesinleşti.'

Maracana



Daha diyecek kalmadı diyorum ama biliyorum ki arkası gelecek :) Meksika'daki Maracana :) Yürü be Fotomaç

İşlem Tamam



Fenerbahçe 99-93 Türk Telekom



Fenerbahçe 112 - 53 Edremit

Bir Tane Daha Maliyet Hesabı

Futboldan anlamayanlara futbol yazısı yazdırmak, o anlamayanların devirdiği çamlardan daha zararlı. Radikal gibi bir gazetede, Beşiktaşlı olmayı futboldan anlamak zannedip analiz yazıları yazan Onay soyisimli bir yazar da yapmış maliyet hesabını, demiş ki 'Fenerbahçe içeride de, dışarıda da iyi oynuyor. Öyleyse bütün övgüler Fener'e. İyi ama, sonuç olarak, Avrupa fatihi muazzam Fener, toplam maddi ederleri bir Alex eden Sivas'ın gerisinde.' Kendisini engin maliyet muhasebesi bilgisiyle ilgili olarak tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Ayrıca Fenerbahçe'nin CL'de 16'ya kalırken geride bıraktığı ve kendi maliyetinden daha yüksek maliyetli takımlarla ilgili maliyet muhasebesini hasretle bekliyorum.

Bak Şu Konuşana

UEFA Kupası'nda final bizim için sürpriz olmamalı.
Ayhan Akman - Galatasaray Spor Kulübü Sporcusu
29 Aralık 2007

En'ler



Fenerbahçe'nin en durumu;
En çok gol atan Semih (10/30)
En çok asist yapan Semih (5/21)
En çok isabetli şut çeken Semih (21/116)
En çok isabetli pas veren Aurelio (703/6.348)
En çok orta yapan Carlos (76/325)
En çok top kazanan Edu (249/2.559)
En çok top kaybeden Deivid (265/2.575)
En çok korner kullanan Alex (52/111)
En çok ofsaytta kalan Semih ve Kezman (12/47)

Bak Şu Konuşana

90 dakikadan neden ayrıldığımı biliyorsun. Çok basit bir sebebi var. Sen bana 'ikiyüzlü' dedin. Bu kadar basit. "Programda başka, dışarıda başka konuşuyor". Bir işi bırakmak için daha güzel bir sebep olur mu? Bunu sen de biliyorsun. Sebebin Fenerbahçelilerin benim üzerimde kurduğu baskıyla da alakası yok. Kusura bakma ama bu, senin dizginlenemez Galatasaraylılığının doğurduğu sonuçla ilgili daha çok.
Mehmet Demirkol - Milliyet Gazetesi Yazarı
28 Aralık 2007

Sağ Bek Serkan



Fenerbahçe'de oynayamadığı sezon sonrasında, kendisinden yıllardır beklenen patlamayı sahada değil de medyada yaptı Serkan. Bunca yıl futbolunu ne yazık ki bir santim ileriye götüremedi. Sonra suçluyu buldu. Orta sahada oynatılması sözünü alıp attı kendisini Trabzonspor'a. Gerçekten de verilen söz tutuldu, orta sahada oynatmaya başladı Ziya Doğan, Serkan'ı. Ancak ömrü vefa etmedi sezon sonuna, gitti Doğan geldi Yanal.

Serkan, geçen hafta oynanan Trabzonspor maçında bordo mavili formayı sağ bek olarak giydi. Özellike sakatlanma numarasıyla tepki çekti. Sezon sonunda başka bir kulüpte bu sefer gerçekten istediği yerde oynarken göreceğiz gibi ;)

Nasıl Yazılır Nasıl Okunur

Bir sürü takım var okunuşlarını bilsek bilmesek uydururuz, ahan da isimler ve okunuşları;

Olympique Lyonnais . Orijinali 'olenpik lyone' biz olimpik lion deriz.

Olympique de Marseille . Orijinali 'olenpik dö marsey' biz olimpik marsilya deriz.

Shaktar Donesk . Orijinali 'şaktior donyesk' biz şaktar donesk deriz.

Troyes . Orijinali 'trua' biz troys deriz.

Barça. Barcelona'nın kısaltması. Orijinali 'barsa' biz barça deriz.

Feyenoord. Orijinali 'faynord' biz feyenoord deriz.

Paris Saint Germain. Orijinali 'pari sen jermen' biz paris sen jermen deriz.

Bunlardan bazıları özel isimleri Türkçe'ye çevirmeye çalışanların bazıları da bilmişlikten araştırma yapmayanlar yüzündendir.

En kötüsü ise tek işleri futbol spikerliği yapan bazılarının bunların doğrusunu bir türlü öğrenmemeleridir, Conceiçao ilia konseçao diye okunur yıllardır Şampiyonlar Ligi maçlarını anlatanlar tarafından, Assunçao da assunçao olmuştur. Biraz araştırmayla nasıl okunacaklarını öğrenebilecek kişiler tembellikten yatarlar.

Takımın Maliyeti Ne?

Galatasaray'ın, Gençlerbirliği Oftaş maçı sonrasında, 0-0 beraberlikle bitti ya, klasik olarak yapılan ilk yorum takımların maliyetleri. Sayın bilmemne, takımınızın maliyeti ne kadar? Kafana düşsün o milyarlar. Sanki yıllardır bu işin içinde değilmiş gibi ilk soru takımların maliyet farkları. Efendim şu kadar liraya mal olan takım nasıl olur da şu kadara mal olan takıma puan kaybeder? E madem olay böle gelişiyor, nası oluyor da yabancı sayısı 6 ile sınırlı, bütçesi en yakın rakibinin yarısı olan Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi'nde favori oluyor? Rakamlarla konuşanlar biraz da (varsa) akıllarını kullansalar. Kimse sormuyor 60.000 adet Adriano forması nerde?

Fenerbahçe - Trabzonspor

Zor maç olacak, zor maç zira ligde Fenerbahçe'nin sahasında oynanan son maçların listesi aşağıda.
2006/07 Sezonu
İzmir Atatürk (Fenerbahçe'nin cezası nedeniyle)
Fenerbahçe 2-2 Trabzonspor
2005/06 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 2-2 Trabzonspor
2004/05 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 2-1 Trabzonspor
2003/04 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 3-1 Trabzonspor
2002/03 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 3-2 Trabzonspor
2001/02 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 3-0 Trabzonspor
2000/01 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 5-2 Trabzonspor
1999/2000 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 2-1 Trabzonspor
1998/99 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 2-1 Trabzonspor
1997/98 Sezonu
Şükrü Saracoğlu Stadyumu
Fenerbahçe 1-3 Trabzonspor

Rakip Sevilla

İstemediğim takımlardan birisiydi. Hoş hangisini istiyordum ki Porto'dan gayrı :) 1905'te kurulan Sevilla, son iki yılın UEFA Kupa şampiyonu, bir önceki sezonun gazoz kupası Süper Kupa şampiyonu, Mehmet Yılmaz'ın kulakları çınlasın, ikinci haçlı formalı takım. 45.500 kapasiteli Ramon Sanchez Pizjuan stadında oynuyorlar maçlarını. CL'de gruplarında Arsenal'in önünde birinci olarak kaldılar son 16'ya. Tarihinde 1 İspanya Süper Kupası, 1 İspanya Lig şampiyonluğu, 3 İspanya Kupası var. Son yıllardaki çıkışını bu sezon CL'de oynadığı maçlarla kanıtlamış durumda Sevilla. 19/20 Şubat'taki ilk maç Kadıköy'de, sonra 4/5 Mart'ta rövanşa çıkacağız.

Fenerbahçe 2-0 Galatasaray

Fenerbahçe bayramının kutlanacağı hafta sonuna herkes özenli bir şekilde hazırlanır. Maçın arifesinde, ertesi gün giyilecek uğurlu kıyafetler çıkartılır, son durum kontrol edilir. Eğer mümkünse, uzaklık ve zaman fark etmeden, arabalara atlanır, stadyum maç öncesinde bir tavaf edilir. Tavaf sırasında başka taraftarlar görülünce yüzlerde bir gülümseme oluşur, yalnız değilsinizdir. Gece maç rüyasına yatılır, maçın skorunu görmek amaçtır. Hatta golleri kimin atacağını anlatmak maçın sabahında, sanki bir ayrıcalıktır. Ola ki yenilgi görülürse açıklama hazırdır 'rüyaların tersi çıkar'. Bazıları strese girer, akşama forma giyecekmiş gibi, uyuyamaz. Zar zor uyusa da sabahın köründe kalkar, bir başka stresli arar ya da stresini atmak için bir yandaş kendisine. Ama saat o kadar erkendir ki tepki almamak için kısa mesaj atılır, yanıt gelir gelmez çevrilecektir telefon. Kahvaltı edilir belki edilmez akılda Büyük Maç, işe gidilir belki gidilmez akılda Büyük Maç. Öğle olur heyecan artar, skor tahminleri başlamıştır. Tarihle bağlantılı espriler eksik kalmaz; 6 Kasım'da 6-0 olmuştur, 8 Aralık'ta 8-0 olacaktır. Diğer tarafta da yedi yıllık zulümün biteceği umudunda olanlar, yılların ezikliğiyle, bu sefer kesin puan alacaktır, galibiyet diyemezler. Nerede olursa olsun artık tek hedef kutsal topraklarda bulunmaktır, Kadıköy'e geçilir. Maça doğru heyecan artar kimi stresten kimi mutluluktan, Nazlı'nın önünde, halı sahada, Todori'de, Develi'de buluşulur, yeni şarkılar bestelenir, öğretilir, eskileri söylenir.
Bu güzelliklerin yaşanmasından sonra Büyük Maç için tribündeki yerimizi alıyoruz. İlk onbir sahada ısınırken, ilk 50 bin de tribünde provalara başlıyoruz. Bugün her zamankinden de farklı, güzel bir gösteri var tribünlerde. Sahada ne var, Volkan kalede, sağda Gökhan solda Carlos, göbekte iki stoper Lugano ve Edu, onların önünde Aurelio ve Selçuk, ortanın sağında Deivid solunda Uğur, forvette Semih ve onun hemen arkasında Alex. Maçın ilerleyen dakikalarında, sinirine hakim olamayıp sarı kart gören Uğur yerini Vederson'a bırakacak, Kezman ikinci yarıda kendisini göstermek için Semih'in yerini alacak, son dakikalarda ise Carlos'la Kazım yer değiştirecek. Takımlar sahaya çıktığında tribün gösterisi de sahne alıyor; Fenerium üst tribünde, konuk seyircilerin ner bir kelide göreceği, 0-6 KASIM yazısı ortaya çıkıyor birden, Telsim tribün üst kısımda ellerindeki kartonlar ve Fenerbahçe logosuyla bayrağımız canlanıyor, alt tribünde ise Kiminin Rüyası Kiminin Kabusu dalgalanmaya başlıyor, kameraların çektiği Maraton tribün üstte dev Herkes Haddini Bilecek bayrağı ve alt katta eldeki kartonlardan çubuklu Fenerbahçe denizi can buluyor. Maça saniyeler kala, ilk 50 bin, büyük bir ahenk içinde geri sayım sonrasında depremi başlatıyor. Stadyum yerinden oynuyor sanki, büyük gürültü muhtemelen karşı yakadan duyuluyor. Galatasaray bu sefer iddialı zira geçtiğimiz 7 sezon boyunca ligde bir puan dahi alamayan, attığı 3 gol karşısında kalesinde tam 20 gol gören futbolcuların yerini yenileri almış. sanıyorlar ki travma bitecek. Maça hızlı başlıyoruz, ilk iki dakikada Deivid'in birisi kaleyi bulan iki şutu sonrasında 5'te Gökhan'ın uzun taç atışını önünde bulan Alex, hiç oyalanmadan Semih'in önüne bırakıyor topu, o da altyapısından yetişip yıllarını verdiği kulübünün geleneğini bozmuyor ve Fenerbahçe Cumhuriyeti nüfus kağıdını çıkartıyor, 1-0. Golle birlikte hayal dünyasından gerçek hayata dönüyor Galatasaray, hani bitmişti travma, o kadar genci sürdük oysa sahaya. Fenerbahçe golün rahatlığıyla yaslanıyor geriye, bekliyor rakibinin açıklarını. Top daha çok Galatasaray'da kalıyor ama topla oynamak başka top oynamak başka, ilk şutlarını 15'te buluyor ancak sarı kırmızılılar o da bıraksan kaleye varamayacak hızda. Fenerbahçe rölantiyi 21'de yeniden bozuyor, Gökhan'ın önce attığı taç sonrasında yaptığı verkaç sonrasında kaleci Orkun ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda yaptığı vuruşu bu sefer kurtarıyor kaleci. Hemen sonrasında 26'da Carlos gösteriyor kendisini, ceza alanı dışında çektiği sert şutu Orkun kurtarmayı başarıyor. sonraki dakikalarda yine Galatasaray'da kalıyor top ancak şut dahi çekecek pozisyon bulamıyorlar. 41'de kullandığımız korner vuruşunda Aurelio'dan ceza alanına yönelen topu Alex, arkasındaki rakibinin tekmesine rağmen kaleye şutluyor, Orkun'un ayaklarına çarpan top ikinci golün ilk yarıda gelmeyeceğini anlatıyor. Galatasaray'ın en en önemli pozisyonunu Nonda 43'te yakalıyor, şutunda Volkan yere dahi yatmadan kurtarıyor topu. Son dakikalarda rakibiyle dalaşan, kendisine yapılan faulü görmeye hakemle tartışıp sarı kartı göre Uğur ikinci yarıda takımı eksik bırakacağı görüntüsü nedeniyle yerini Vederson'a bırakacak.
İkinci yarıya Galatasaray umutla başlıyor ancak taraftarın itici gücüyle Fenerbahçe kontrolü ele alıyor. 47'de Galatasaray'ın en önemli şutunu Volkan kurtarıyor. 48'de Semih'in şutunu Orkun kurtarıyor. 49'da Galatasaray defansı çok önemli bir ofsayt hatası yapınca Semih kaleci Orkun'la karşı karşıya kalıyor, topu yanındaki Deivid'e vermek yerine kaleye şutu tercih edince ikinci gol gelmiyor. 50'de Aurelio soldan giriyor ceza alanına şutunu Orkun kurtarıyor yine. 53'te ortqa sahanın bize göre sol kanadında yine bir uzun topu alıp yumuşatan Semih, bu sefer Song'un insafsız tekmesiyle kendisini yerde buluyor. Song bu dakikada Galatasaray'ın ilk sarı kartını alacak, ilk yarıda hakeme sürekli itiraz edip, sarılma cıvıklığına giren Arda, Semih'in bacağını kırmaya yeltenlenen Servet, kurtulanlar olacak akıllarda kalacak. 56'da Deivid'in uzun pasında Semih topla buluşuyor, Servet Volkan makası arasında Volkan'ın müdahelesiyle kendisini ceza alanı dışında yerde buluyor. Serbest vuruşu Alex ve Carlos kullanmaya yelteniyor, Orkun endişeli. Alex topun üzerinden atlaması, Carlos'un şert şutu, defansa çarpan topun Deivid'in önüne düşmesi ve bu oyuncunun nefis plasesi skoru 2-0'a taşıyor, gol Yengeç Dansı'yla taçlanıyor. Biz daha yeni ısınıyoruz, Galatasaray ise endişeli.
Kalli beraberliği bulmak için bir defans oyuncusu çıkarıp Ümit'i sahaya sürüyor 63'te. Onu 74'te de Hakan izleyecek. 62'de Aurelio'nun sağdan ortasını Semih kötü bir vuruşla üstten avuta atıyor. 64'te Aurelio bu sefer kendisi deniyor şansını ancak şutu yandan avuta gidiyor. 66'da Gökhan'ın presle kazanıp ceza alanına taşıdığı topu Alex ile Semih anlaşamayınca pozisyona çeviremiyoruz. Dönen topa eliyle dokunan Deivid sarı kart görüyor. 67'de Alex'in pasıyla ceza alanına giren Deivid'in sert şutunu Orkun kornere atıyor. 68'de Arda, Edu'ya faul yapıp hakemin kararını beğenmeyip topu savurunca sarı kart görüyor. 79'da kazandığımız serbest vuruşta rakip barajı kurarken, Barış'la kafaya kafaya inatlaşan Deivid kırmızı kartla oyun dışı kalıyor, Barış mağdur kalıyor. Alex'in serbet vuruşunı Orkun kornere çeliyor. Kalan dakikalarda Galatasaray kadar Fırat Aydınus da uğraşıyor gol için, olmadık faul kararları vererek ortamı germekten başka birşey yapamıyor, gol gelmiyor ve yine kazanıyoruz. 6 Kasım'daki 6'dan sonra 8 Aralık'ta 8 gol beklerken, Şükrü Saracoğlu'ndaki üstüste Galatasaray lig galibiyetlerinin 8.sini alıyoruz. Böylelikle son 8 Kadıköy lig maçının bilançosu 8 galibiyet 22 gol, 19 averaj olarak gerçekleşiyor. 8 mi? Onu da 8 Mayıs'a bırakıyoruz. Bu arada Galatasaray'la ligde yaptığımız son 6 karşılaşmanın tamamını kazanmış oluyoruz.
Sorular
Bu 8 maçın tamamını 'bu sefer kıracağız şeytanın bacağını kolunu' düşüncesiyle Kadıköy'e gelip canlı canlı seyretmiş Galatasaraylı var mıdır?
Fenerbahçe'nin üstüste 8 sezon Kadıköy'de sürekli yendiği bir takım daha var mıdır?
Fenerbahçe Dergisi / Ocak 2008

Fenerbahçe 2-1 Beşiktaş (Süper Kupa)

Lig şampiyonu, Türkiye kupasını bir şekilde kazanmış Beşiktaş’ı alıyor karşısına. Maçın adı Süper Kupa Finali, yeri ise yine Almanya. Geçtiğimiz yıl kullandıkları logonun farkına bu sene varıyor Beşiktaş ve büyük duruşuyla formanın kollarındaki sarı lacivert bölümleri siyaha boyuyorlar, ellerindeki keçeli kalemlerle. Üstüne bir de itiraz, renk değişmezse maça çıkmama tehdidi ile birlikte. TFF de geçtiğimiz yıl yarattığı logoyu inkar edip, özür diliyor. Sahaya çıkmama tehdidi işe yarıyor. Komedi, daha lig başlamadan sahne alıyor.
Taraftar farkını, yurt dışında da net biçimde ortaya koyuyor Fenerbahçe; stadyumun ezici çoğunluğu bize ait. Maçın başlamasıyla sahadaki çubuklular da ezici bir üstünlükle oyuna ağırlıklarını koyuyorlar. İlk on dakika boyunca ağır bir baskı kuruyor takımımız ancak gol gelmiyor. 11’de rakip, ilk atağında üst direğe takılırken, dönen topta yaptığımız atağı Carlos golle sonuçlandıramıyor. Hemen sonrasında Alex, Kezman’ın pasıyla ceza alanına giriyor, kaleciyle karşı karşıya kaldığı anda daha uygun durumdaki Deivid’e yuvarlıyor topu. O da takımımızı öne geçiriyor.
Gol sonrasında bir Beşiktaş akınında, Edu pasını Carlos’a aktaramayınca araya Mehmet giriyor. Bu oyuncunun ortasında, defans oyuncularımız gereken pozisyonu alamıyorlar ve Bobo skora dengeyi getiriyor. 23’te Deivid uzaktan deniyor şansını, kaleyi bulamıyor. Devre biterken yine Deivid, bu sefer kaleyi de buluyor ancak Hakan iki hamlede kurtarıyor topu.
İkinci yarıya Beşiktaş iyi başlıyor bu defa. 55’te Delgado önemli bir pozisyonu harcıyor. Bu dakikadan sonra Beşiktaş’ın baskısını, ayağa paslarla aşıp kontrolü ele alıyoruz yeniden. 65’te Önder’in uzak mesafeli şutu kalecide kalıyor. 72’de, oyuna ikinci yarıda giren Ali’nin, Aurelio’nun ortasına vurduğu kafa da Hakan’dan geri geliyor. 77’de Serdar Tello’nun serbest vuruşunu kurtarıyor.
86’da Kazım’ın sağ kanattan taşıdığı topu Deniz, şık bir ara pasıyla Kezman’ın önüne yuvarlıyor. Bu oyuncunun şutu da galibiyet golü olarak Beşiktaş fileleriyle buluşuyor. Kalan dakikalarda duruş takımı kaptanı, hem de top kendi takımındayken, hem de hakem oyunu durdurmaya gerek görmezken, hem de belki de maçı uzatmaya götürecek pozisyonu bulma olasılığı varken, yere oturmuş Kezman’a saldırıyor. Önce diziyle itiyor sonra çekmeye çalışıyor. Hakem Aydınus da gereken cezayı veriyor ve İbrahimler’den Üzülmez olanını kırmızı kartla saha dışına alıyor. Kalan dakikalarda İbrahimler’in Toraman olanı da Aurelio’ya benzer bir sertlik yapıyor ancak sarı kartla yırtıyor. Sonra maç bitiyor, Süper Kupa da yarınlara kalıyor.
Fenerbahçe Dergisi / Eylül 2007

2006/07 Sezon Değerlendirmesi

Sezonun başından değil de bir önceki sezonun sonundan başlamak gerek anlatmaya. 4-0'lık Galatasaray maçından sonra, Denizli'ye şampiyon olmuş gibi gidip, Türk futbol tarihinin o güne kadar en çirkin saha dışı olaylarının yaşandığı, sürekli dış etkenlerin müdahil olduğu utanç maçını yaşayıp, şampiyonluğu ellerimizle rakibe hediye etmeyi anlatmak gerek. Kazanılacak bu şampiyonlukla sadece bir adım önce geçmek değil, en az 5 yıllık bir fark atmanın olası olduğunu anlatmak gerek. Bu şampiyonlukla 1959'dan bu yana ilk kez üstüste üçüncü kez şampiyon olunacağını ve 100. yılda gelecek bir yenisiyle de rekoru egale etme şansını bulacağımızı anlatmak gerek.
14 Mayıs 2007 günü, bir anneler gününde, önce hazırlık maçlarında oynamasına rağmen, Anelka'nın, Fransa milli takımının DÜnya Şampiyonası kadrosuna alınmadığını öğreniyoruz. Onun kadar bizler de üzgünüz. Sonrasın kaçırılan şampiyonluk, Daum'un ameliyat olacağı, uzun süre futboldan uzak kalacağı yani Fenerbahçe'den ayrılacağı çıkıyor ortaya. Yeni transfer peşindeyken Nobre'yle ayrılıyor yollar. O da sezon boyunca kendisine sahtekar diyen bir camianın kucağına gidiyor. Ona sahtekar diyenler de birden bire çok sevmeye başlıyorlar. Nobre'yle yolları ayırmanın nedeni yabancı sayısındaki kısıtlamalar ve transfer listesindeki daha kaliteli oyuncular. Yabancı sayısını arttırmamak için baskı yapıp bunu başardıklarını söyleyen bir duruş takımı başkanı, Nobre'yi ilk fırsatta Türk vatandaşı yapacak ilerleyen günlerde. Hem de 'Fenerbahçe'yi yüzüncü yılında şampiyon yapmamak' gibi ir hedefle başlayacak sezona. Nobre yeni formasını giyiyor, sanki şişmanlamış, yok yok yeni saç modeli mi acaba diye düşünürken, eskideki güzelliğinin aslında sarı lacivert çubukludan geldiğini fark ediyoruz. Giyelim güzelleşelim dostlar.
O sırada başkanımız bırakıyor görevi. Diyor ki 'Aziz Yıldırım'ı sevmeyenler, ondan nefret edenler, Fenerbahçe'ye zarar verecek'. Yine ayaklanıyor camia, 'aman başkan gitme' diyor. Eski başkanlar sırayla geliyor kulübe, kal diyorlar. Kongre kararı alınıyor, başkan adayı çıkmıyor. Dayanamıyor başkan yine giriyor seçime. Daha güçlü, daha emin kendinden. Çok kulübün kaldıramayacağı travmalar silsilesini atlatıyor gibiyiz. Teknik direktör arayışı sürüyor bu arada. İyiler Dünya Kupası'nda görevli. Atladıları her turda bir sıfır ekliyorlar isteyecelerine. Rakam büyüyor büyüyor. Sonra bir efsane çıkıp geliyor. Aşina bir ülkeden güzel futbolcu Zico şereflendiriyor teknik direktörlük görevini.
Sezonu açıyoruz. Luciano hazırlık maçında sakatlanıyor. Hem de ciddi bir sakatlık bu. Sezonun ilk yarısını kapatıyor. Yeni stoper arayışı başlıyor hemen. Luciano ile severek ayrılıyoruz. Can, Servet, Önder bazen Deniz alıyor nöbeti. O sırada yeni bir mehmedimiz oluyor, Aurelio Türk vatandaşlığına geçiyor.
Şampiyonlar Ligi ikinci ön eleme turunda zayif bir ekip çıkıyor karşımıza. B36 Torshavn'ı toplamda 9 gol atıp hiç yemeden eliyoruz. Yeni oyuncumuz Tümer'in resmi maçlardaki ilk golü de geliyor. Taraftar da Tümer'e teşekkür edip 'O forma kutsaldır, nasip olmaz herkese' diyor. Tümer Fenerbahçe'yle ilgili olarak sezon sonunda şöyle diyecek 442 muhabirine, '...Daha önce içini bilmiyorken, dışarıdan yapılan 'Fenerbahçe'nin oyuncusu' 'Fenerbahçe Cumhuriyeti' gibi ifadelere, biraz da öfkelenerek 'Ya bunlar neden bahsediyor?' derdim. Ancak içerisine girdikten sonra hakikaten özel olduğunu anladığnız bir camia Fenerbahçe, farkı çok net hissedebiliyorsunuz. Alah her oyuncuya Fenerbahçe'de oynamayı nasip etsin. Stadıyla ve taraftarıyla, her futbolcunun o güzellikleri yaşamasını isterim.... Bu arada unutmadan, sarı lacivert çubuklu Tümer'i de güzelleştirmiş tabi. Giyelim güzelleşelim dostlar.
Üçüncü ön elemede eski dostun takımı, Rebrov'un Dynamo Kyiv'i çıkıyor torbadan. Gazeteler Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi şampiyonu ilan ederlerken lig başlıyor. İlk maçımızı evimiz güzel evimizde, Kadıköy'de Kayseri Erciyesspor'la oynuyoruz. Bu maçta görüyoruz ki bu sezon hakemler de yenile, maçlar onlara rağmen kazanıla. Appiah'a tekmeleri savuranlar sahada Appiah kırmıı kartla oyun dışı kalıyor daha 31'de. 2-0 öndeyken tam bir saat bir kişi eksik oynuyoruz. Tümer'le Alex beraber oynar mı sorularına Alex 3, Tümer 1 golle veriyor yanıtı.
Hafta için Kiyev'e gidiyoruz. Daha 34'üncü saniyede yenik duruma düşmemize rağmen, çok iyi oynuyoruz. Beraberliği yakalıyoruz, öne geçecek fırsatları ne yazık ki kullanamıyoruz. İyi oynarken yenik duruma düşüyoruz. Sonra Serkan atılıyor. Eksik olmamıza rağmen beraberlik şansını da buluyor ancak kullanamıyoruz. Sonra bir gol daha geliyor ve 3-1 yenik ayrılıyoruz sahadan.
İkinci haftada Gençlerbirliği deplasmanına gidiyoruz. TÜmer'in iki asisti, Alex ve Tuncay'ın golleri 3 puanı getiriyor. Sonra tekrar evimizde Rizespor'u konuk ediyoruz. Zor geçen maçın ilk yarısını, Alex'in golüyle önde tamamlıyoruz. İkinci yarıda Tümer'in golü farkı ikiye çıkarıyor. Rizespor'un çabası bir gol getiriyor ancak puanlar bizim oluyor. 3 haftada aldığımız 9 puanla liderlik koltuğuna oturuyoruz.
Sırada Dynamo Kyiv rövanşı var. Tıklım tıklım tribünler önünde başlıyor maç. Başladığı gibi de golü yiyoruz yine. Appiah beraberliği sağlıyor müthiş bazukasıyla. Devre biterken bir gol daha geliyor rakipten. İkinci yarıda Kerim'in bazukası sağlıyor beraberliği. Kalan dakikalarda başka bazuka çıkmayınca maçtan ve Şampiyonlar Ligi'nden beraberlikle ayrılıyoruz. Şimdi hedef UEFA'da puan toplamak.
Defansta Luciano'nun eksikliğini Uruguaylı Lugano'yla dolduruyoruz hafta içinde. Hafta sonu da komşu ile gidiyoruz. Sakarya'da yeniden hortluyor hakem hataları. Hakeme rağmen kazanamıyoruz bu defa. Tuncay'ın golü yanlış bir ofsayt bayrağıyla iptal edilirken rakip kalkmayan ofsayt bayrağı sonucunda önce geçiyor. İşin ciddiyeti iyice ortaya çıkıyor artık. Duruşçular gerçekten şampiyon olmamızı engellemek niyetindeler.
Hafta için UEFA ön elemedeki rakip çıkıyor torbadan, Randers. Sonra Kezman, Deivid ve Edu da güzelleşiyorlar çubukluları çekip. Antalyaspor'u konuk ediyoruz hafta sonunda. 68 dakika sıcaktan ve oyundan sıkılanlar, kalan 22 dakikada 4 tanesi bize ait olan 6 gol görüyorlar. Bu 6 kulak çınlatan 6 değil. Lugano iki golle takdim ediyor kendisini. Geçtiğimiz yılın duran top canavarı yeniden ayağa kalkıyor galiba.
Sonra Randers geliyor mabede. Yine gazetelerden itfaiyeci, garson haberleri boy gösteriyor. Biz Trömsö bozgununu seyretmiş bir ejdadın evlatları olarak, karşı yakadaki düşman kardeşin ağzının sütten yanması, yoğurdu üfleyerek yeme çaresini buluyoruz. Korktuğumuz başımıza geliyor mu amanın derken rakip önce geçiyor. Sonra Kezman'ın da ilk resmi golüyle kazanıyoruz maçı 2-1. Kalkıp Sivas'a gidiyoruz. Kezman otomatiğe başlamış, enfes bir uzak medafeli şutla öne geçiriyor takımı. Sonra beraberliği sağlıyor ev sahibi. Lugano, Türkiye'de Fenerbahçe oyuncuları kırmızı kartla kolayca tanışır kuralıyla tanışıyor. İlk puanlarımızı kaybediyoruz beşinci haftada. Sonra Konya'ya gidiyoruz, Kezman mükemmel bir golle selamlıyor tribünleri. Biz de Aykut Kocaman'ı, onun güzelliklerini hatırlyoruz bu golle.
Deplasmana iyice alışınca atlıyoruz uçağa kendimizi Danimarka'da buluyoruz. İstanbul'daki maçtan çok daha rahatını oynuyoruz deplasmanda. Deivid, Tümer ve Tuncay belirliyor skoru. Grup kuraları çekilmeden hemen önce Bursaspor'u konuk ediyoruz mabedde. Ligdeki ilk yenigimizle sonuçlanıyor maç. Üzüyor takımı durumumuz zira kendi evimizde çok uzun zamandır yenilgi yüzü bilmiyoruz. Ertesi hafta Ankaraspor deplasmanına gidiyoruz. Günlük günelik bir havada şenlikli iki golle 2-0 tamamlıyoruz ilk yarıyı. 'Tamam' diyoruz 'Fark gelir', takım rahvete girip lemizde görüyoruz bu defa iki golü. İyi oynayamıyoruz.
Yine çalkalanıyor etraf, öyle ya üç haftada sadece bir galibiyt alabiliyoruz. Aynı üç haftada Galatasaray eivnde oynadığı iki maçta berabere kalıyor, deplasmanda yeniliyor, konuşulmuyor. Bu arada UEFA Kupası'nda gruplar kurulduğundan beri ilk kez Avrupa'nın 4 büyük liginden takımlar aynı gruba düşüyor. Bir Alman, bir İngiliz, bir İtalyan, bir de İspanyol, fıkra gibi doluşuyor grubumuza. Biz de ilk defa UEFA'da gruplara düşüyoruz.
İlk maçımızı deplasmanda Newcsatle ile oynuyoruz. Sezonun en iyi performansı, basit bir defans hatasıyla puansız kalıyor. Moral bozmuyor yenilgi zira takım afedersiniz taş gibi oynuyor. Sahamızda Kayserispor'u yine enfes bir oyunla 4-1 yeniyoruz. Bu sırada ligde fırtına gibi esen bir Vestel Manisaspor var. Ne acıdır lig lideri olmalarına rağmen naklen yayınlanmıyor maçları. Ersun Yanal liderliğinde iyi koşuyorlar. Sıradaki maçımız da Manisaspor'la. Kazanırsak lider olacağımız maçı Deivid'in şapka çıkarttırmasıyla, 3-2 kazanıp bize ait olan liderliği alıp dönüyoruz İstanbul'a. Fenerbahçe bu tarihten itibaren ligin sonuna kadar lider kalıyor. Liderliğin kaymağı da 2-0'lık Gaziantepsor maçıyla geliyor.
Bu sırada bir başka turnuva daha başlıyor, Fortis Türkiye Kupası. Grubumuzdaki ilk rakibimiz Sivasspor. Sivas'ta oynayıp 4-0 kazanıyoruz. Zico ligde az dakika bulan ya da hiç bulamayan oyuncuları tercih ediyor kupa maçlarında. Akabinde Denizlispor deplasmanın gidiyor. Varlık dahi gösteremediğimiz sezonun en kötü performansına rağmen bir puanla dönüyoruz eve. Sonraki hafta ilk derbimize çıkıyoruz mabedde. Beşiktaş tipik bir deplasman takımı gibi defansı düşünüyor maç boyu. Maçı zorlayan, kazanmak isteyen biziz. Baskıyı kuruyoruz, 8'de Deivid'le golü buluyoruz ancak hakemler yine görev başında. Hakem Vedat Yüksel bu bariz golü ofsayt gerekçesiyle saymayarak 2 puanımızı harcıyor. Maç sonunda Beşiktaşlılar'ın şampiyonluk sevinci yaşamaları enteresan geliyor. Duruş bu mudur acaba diyoruz?
Oynanan futbol, kaçan puanı unutturuyor. Hafta içinde pembe mafya Palermo geliyor mabede. Ahkam kesenler Palermo'nun daha Inter'le liderlik çekişmesinde olduğundan habersiz. 3-0 gibi net bir skorla yeniyoruz Palermo'yu. Skordan çok tipik bir italyan takımını sürklase edip yenmek güzel. Sonra atlıyoruz uçağa gidiyoruz Trabson'a. Appiah ve Aureio atıyor, takım 3 puan cepte dönüyor. Döndüğü gibi de İspanya'ya gidiyor.
Celta Vigo deplasmanında da gayet güzel ve basklı bir oyun oynamamıza rağmen yine yenliyoruz. Biz de hemen geri dönüp Galatasaray maçına çıkıyoruz. Bu tip durumlarda mazlum ilacı almak en iyii. Kezman Fenerli oluyor, Alex Fenerli olduğunu hatırlatıyor. Hasan Şaş bildiğiniz gibi. 2-1 kazanıyoruz. Bu maçla birlikte ligde oynadığımız son 4 lig maçında puan vermemiş oluyoruz Galatasaray'a.
Ankaragücü'nün cezası ndeniyle İzmir'e gidiyoruz. Alex'ie yapılan net penaltıyı veremiyor hakem Özkahya. Sonra Kezman'ı atıyor. Yine de kazanıyoruz. Hakeme rağmen kazanıyoruz. Hafta içinde de Eintracht Frankfurt ile gruptan çıkma maçını oynuyoruz. Bir puan yetecekken, iki atakta iki gol buluyor rakip. Herkes, futbol adaleti varsa diye başlıyor konuşmaya. Adaleti yok oysa, herkes biliyor. Tuncay pes etmiyor 2-0'a rağmen. Takımı da ateşliyor. Beraberliği sağlayıp gruptan çıkıyoruz. Diğer UEFA takımımız son iki sezonda olduğu gibi bu sezon da, 5 takım arasında ilk üçe girmenin tur atlamak için yeterli olduğu sisteme rağmen eleniyor. Akabinde İnegölspor maçını da 6-0 (kulakları çınlasın) kazanıp yılı tamamlıyoruz.
Ligin ikinci yarısına Erciyes deplasmanında aldığımız beraberlikle başlıyoruz. Kupa statsü değişince, bir başka grubun ikincisiyle oynacakken kura çekimine gidiliyor. Bizim gibi kendi grubunu lider tamamlayan Gençlerbirliği'yle eşleşiyoruz. Ligdeki maçta araya girince, eşleşme turneye dönüyor. Ligde 2-1 kazanıyoruz, cezamız nedeniyle İzmir'de oynadığımız maçı. Kupanın ilk maçını da 2-1 rövanşı da 1-0 kazanarak yarı finale yükseliyoruz.
Ligde işler istediğimiz gibi gitmiyor. Rizespor'a yeniliyoruz. Sakaryaspor'u 1-0 yeniyoruz. Maçın ilk yarısı sezonun en iyi performanslarından birisi. Ancak skordan çok Martinez'in Semih'e ceza alanında attığı uçan tekme kalıyor akıllarda. Bir vurursam bir de yer vurur misali hakem Bülent Yıldırım, tekmeyi yiyen Semih'in faul yaptığına kanaat getiriyor.
Bir hafta sonra Antalyaspor'a yeniliyoruz deplasmanda. Biz puan kaybederken rakiplerimiz de kaybedince fark kapanmıyor. Sonra İstanbul'da Sivas'ı konuk ediyoruz. Konukseverliğimiz, 2-2'lik sonuçla 2 puanımıza mal oluyor. Ertesi hafta yine iç sahada oynuyor, bu sefer Konya'ya puan vermiyoruz, 3-0 net skor. İkinci yarının en zor deplasmanlarından birisine gidiyoruz. Ligin ilk yarısında evimizde yenildiğimiz Bursaspor'u, deplasmanda 4-0 gibi bir net skorla yenerek yolumuza devam ediyoruz. Aynı Bursaspor ilerleyen haftalar, evinde Galatasaray'ı 2-0, Beşiktaş'ı 3-0 yenecek.
Bursaspor maçı sonrasında Ankaraspor'u da, bir gündüz maçında 2-1 yenerek uzun zamandır ilk kez üstüste kazanıyoruz. Bunu çok konuşuyoruz ve Kayseri deplasmanına gidiyoruz. Tuncay'ın golüyle öne geçmemize rağmen bireysel hatalarla gelen iki golle Kayserispor 2-1 öne geçiyor. Son dakikada Devid'in attığı gol bir puan getiriyor.
Hafta içinde Fortis Türkiye Kupası'nda Beşiktaş'la oynuyoruz. Üstülüğümüzle geçen maçın ikinci yarısında yediğimiz bir golle sahadan yenik ayrılıyoruz. Takip eden haftada evimizde, iki penaltımızın verilmediği maçta Vestel Manisaspor'la golsüz berabere kalıyoruz. Sonraki haftada Gaziantepspor'u deplasmanda 2-0 yenerek, istatistiklere geçen bir olay vuku buluyor, bu sezon ligde ilk kez lehimize penaltı kararı veriliyor. Penaltıyı Alez kullanyor ve golle sonuçlandırıyor.
Hafta içinde Beşiktaş'le 1-0'ın rövanşına çıkıyoruz. 90 dakika sağdan soldan sürklase ettiğimiz Beşiktaş'ı önce Selçuk Dereli sonra da şanssızlık ve becerisizlik sonucunda sadece 1-0 yenebiliyoruz. Uzatmaya giden maçta, Beşiktaş'ın maç boyu yaptığı tek atak gol oluyor ve uzatmalarda yediğimizgolle eleniyoruz. Maçtan daha çok Dereli'nin verdiği/vermediği kararlar konuşuluyor. Aynı Beşiktaş finalde, bu sefer Kuddusi Müftüoğlu'nun hediyeleriyle kupayı kazanacak. Diğer finalist Erciyes'in iki penaltısı verilmeyecek bir de nizami golü geçersiz sayılacak. Yöneticilerimiz kızgın, açıklamalar yapıyorlar. Marco kendisine ve ailesine küfür eden Ricardinho'yu dövüyor. Denizlispor maçı öncesinde çuvalla ceza yiyoruz.
Denizlispor maçında 2-0 öne geçmemize rağmen yediğimiz iki golle sahadan ancak beraberlikle ayrılıyoruz. Puan farkı 2'ye düşüyor. Artık Beşiktaş'ın şampiyonluk şansı kedi ellerinde, bizi yenerlerse 1 puan farkla öne geçmiş olacaklar. 1.600 taraftar, sahadaki 11, yedek kulübesindekiler, yöneticiler, maça gelemeyen milyonlarca Fenerbahçeli tek yürek oluyor. Beşiktaş defansının ofsayt diye DURUŞU, Tuncay'ın nefis arapasıyla buluşan Kezman'ın akıl dolu aşırtma VURUŞU ile filelerle buluşuyor. 1-0 kazanıp dönüyoruz cumhuriyete.
Bir hafta sonrasında Trabzonspor'la oynayacağımız maç, cezamız nedeniyle İzmir'e alnıyor. Yine bir anneler gününde, 9 doğurduğumuz, son dakikalarını heyecanla geçirdiğimiz maçta sahadan 2-2'lik beraberlike ayrılıyoruz. Berabere kalan Galatasaray ile yenilen Beşiktaş'ın puan kayıpları, puan kaybetmemize rağmen aldığımız bir puanla şampiyonluğumuzu ilan ediyoruz. ertesi hafta oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe derbisi, bir hafta boyunca alkıştı, bayraktı derken, gerildikçe geriliyor. Galatasaray seyircisi kontrolden çıkıyor, yüzlerce su şişesi altında, soğunkanlı, ne istediğini bilen, şampiyona yakaşır bir futbolla, Galatasaray'ı deplasmanda yine devirip, şampiyonluğumuzu taçlandırıyoruz. Maç sonunda orta sahaya bayrak dikilecek korkusu, Galatasaraylı futbolcuların orta sahada nöbet tutmalarına neden oluyor. Kiminin rüyası, kiminin kabusu.
Fenerbahçe Dergisi / Haziran 2007

Galatasaray 1-2 Fenerbahçe

Nesini yazalım? Neresinden tutsak elimizde kalışını mı? Maç öncesi Galatasaray tribünlerinin polisle çatışmasını, polisin biber gazı sıkışını mı yazalım, Hasan Şaş'ın kadroda olmamaına rağmen, sivil kıyafetlerle sahaya inip Lugano'ya saldırmasını mı? Maç boyunca ellerine geçen herşeyi sahaya atan Galatasaray seyircisini mi yazalım, bunları atanları savunan ve kaptanımıza 'sizin stadyumda da oluyor böyle' diyen Ümit Karan'ı mı? Maçın seromonisinin şeref tribünü önünde yapılamamasını mı yazalım, maç başlamadan gözüne yabancı cisim atılan ve yerde kıvranan Deivid'i mi? Maça sadece Fenerbahçe formasını gördüğü için azgın boğalar gibi çıkıp önüne gelene tekme atan Cihan, Sabri, Orhan veya her pozisyona itiraz eden Necati, Ümit Karan ve Ayhan'ı mı yazalım, Bülent Demirlek'in atılan yüzlerce yabancı maddeye rağmen soyuma odasına ancak 55. dakika gidebilmesini mi?
Mongragon'un, kendisini siper edip Zico'yu yedek kulübesine götürmesini yazalım. Hakem soyunma odasında gittiğinde sahanın ortasında dakikalarca süren ve hangi dilde olduğunu anlayamadığımız Ümit Özat-Song muhabbetini yazalım. Attığı golden sonra bilerek veya bilmeyerek raip takım seyircisine yönelen Lugano'yu durdurup kendisini saha içine yönlendiren Kezman'ı yazalım. Maç sonrasında yanına tercümanını alıp, çok beğendiği Arda'yla konuşan Zico'yu da mutlaka unutmayalım.
İlk yarısında konsantrasyonunu kaybetmeyen Fenerbahçe vardı sahada. İstediğini, iki duran top organizasyonuyla attığı gollerler aldı. Bunun karşısında gergin bir Galatasray ve gerginliği arttıran seyircisi vardı. Maçın hakem tarafından durdulması, sahaya atıln yabancı maddeler geceye damgasını vurdu. ama maçın özetlenecek iki şey vardı. Birincisi bu sezon Galatasaray'la oynadığımı 14. ve sonuncu takım karşılaşmasından da galip ayrılmamız. Kürek ve yüzeme bu rakama dahil değil. İkincisi ise Galatasaraylı futbolcuların maç sonrasında santrada nöbet tutması. Bu korku onlara yeter, oysa Serdar'ın Necati'ye söylediği gibi 'Korkmayın bayrak yok gerçekten'. Bayrakları biz başka yere diktik bile.
Rakamların Dili
14 Bu sezon Galatasaray'a karşı oynadığımız takım sporları maç sayısı
14 Yukarıda bahsi geçen maçlarda aldığımız galibiyet sayısı
Fenerbahçe Dergisi / Haziran 2007

Beşiktaş 0-1 Fenerbahçe

2 puan farkla lider olduğumuz ligin 31. haftasında, ilk yarıda sahamızda bariz golümüzün verilmediği maçtaki 0-0'lık beraberlikle puan çıkaran Beşiktaş karşısındayız. Çok değil bir sadece 10 gün önce, sahamızda elimizden Selçuk Dereli marfietiyle alınan kupa finali bileti sonrasında, açıkçası tedirginiz. Ama takımımıza güvenimiz tam. Bize ayrılan 1.600 kişilik tribün tıka basa dolu. Sarı lacivert bir deniz gibiyiz. Rakip takımın kulüp yöneten tribün grubunun tam üstünde siyah beyaz balonlardan yapılmış dev emzikler var. Bu emziklerin neye yaradığı maç sonunda belli olacak. Mikrofonu eline alan bir Beşiktaşlı avaz avaz bağırıyor 'rakibe küfür etmeyelim, dünya takımıyız yakışmaz' diye. Ama cümlesini tamamlamadan Beşiktaşlı duruşunu !!! gözteriyor tribünler, küfür kıyamet.
Maçın başlamasına doğru ısımaya çıkıyor takımımız. Biz de kucaklıyoruz onları, sarı kanaryalar tribüne koşuyorlar. Suratları ruh hallerini apaçık gösteriyor. Kaptan Ümit takımı toplayıp tribünlere getirdiğinde tek yürek oluyoruz, bu maçı alacağız. Isınma tamamlanıyor, milli marş okunmadan hemen önce nefis bir pankart açıyor Beşiktaş tribünleri, üzerinde her iki takımın tarihlerinde yer alan sporcuların, teknik direktörlerin fotoğrafları yer alan. Ama çoğunluğu yine küfüre başlıyor. Bizse elde tek tek hazırlanmış üzerinde lacivert renkte FENER yazılı sarı bezler açıyoruz. Tam anlamıyla bir deniz oluyoruz dalga dalga. İstiklal Marşı'nı da aynı şovla söylüyoruz bir ağızdan.
Sonra maç başlıyor. Beşiktaş baskı kuracak diye beklerken herkes, 2'de Alex mükemmel bir pasta Tümer'i Runje ile karşı karşıya bırakıyor. Tümer'in şutu kaleciyi geçiyor ancak Gökhan Zan'a çarpıyor. 11'de Eski oyuncumuz Nobre'nin şutu Serdar'da kalıyor. Hemen bir dakika sonrasında Tuncay'ın akıl dolu pasında Kezman, topu kaleci Runje'nin üzerinden aşırtarak takımını öne geçiriyor. Bu vuruş, rakibin duruşuna cuk oturuyor aslında.
20'de Alex'in aşırtma pasıyla ceza alanında buluşmak üzere hareketlenen Kezman, Dereli torpillisi Baki'nin dirseğiyle ceza alanı çizgisine varamadan yerde buluyor kendini. Fırat Aydınus da seviyor demek Baki'yi. 21'de önemli bir pozisyonda kaleyi bulamayan Burak tepki almaya başlıyor tribünlerden. 29'da Appiah'ın vuruşu yan filelerde kalıyor. 30'da sağ kanattan hızl rakip ceza alana girmeye çalışan Tuncay, İbrahim Toraman'ın sert müdaelesiyle kendisini yerde buluyor. Omzundan sakatlanıyor. Aydınus faul dahi vermiyor. 33'te Delgado'nun şutu Serdar'ın son andaki müdahelesiyle kornere gidiyor. İlk yarı 1-0 galibiyetimizle tamamlanıyor.
Kaybedecek birşeyi kalmayan Beşiktaş ikinci yarıya tüm gücünü harcayarak başlıyor. On dakikalık baskısı pozisyon getirmiyor. Kornerlerde karambol yaratmaya çalışıyorlar ancak nafile. 57'de Nobre'nin şutu üstten avuta gidiyor. 63'te Deniz sürpriz bir çıkışla Tümer'in pasında ceza alanına giriyor ancak Gökhan Zan'ın nizami şarjıyla istediği vuruşu yapamıyor. 66'da en önemli pozisyonunu buluyor Beşiktaş Burak'la. Bu oyuncunun kafa vuruşu kaleyi bulmuyor. 72'de, oyunna ikinci yarıda giren iki oyuncu Ali Tandoğan ve İbrahim Akın'ın birlikte geliştirdiği atakta top Serdar'da kalıyor. 77'de Bobo uygun durumda kaleyi bulamıyor. 82'de Serkan'a ikili mücadelede umruk atan İbrahimler'in Toraman olanı kırmızı kartla oyun dışı kalıyor. 90'da Nobre'nin kafayla indirdiği topu Bobo tribünlere atınca, son şanslarını da kullanamıyor Beşiktaş. Puan farkını 5'e çıkarıp evin yolunu tutuyoruz. Beşiktaşlılar emzikleri toplamayı unutacak kadar şoktalar. Ancak onları bu şoktan, hafta içinde oynayacakları kupa finalindeki armağpan hakem kararları ile gelen Türkiye Kupası çıkaracak. İki penaltı bir de golü verilmeyen Kayseri Erciyesspor'un sesi duyulmayacak bile.
Rakamların Dili
6 Kezman'ın, ligdeki 7. golünü atmak için beklediği maç sayısı.
6 Unutmadan, kulak çınlatır.
100 İki takımın ligde oynadıkları maç sayısı.
Fenerbahçe Dergisi / Haziran 2007

Sürekli Atıyorlar Efendim Durduramıyoruz




Tarihi Puan

Austria Vienna, bu akşam Galatasaray'dan bir puan aldı. Galatasaray'ın aldığı puan, kendisini üst gruba çıkarttı. Ancak Avusturya ekibine kaptırdığı bir puan da tarihe geçti. Bu puan Austria Vienna'nın UEFA Kupası'ndan iki sezondur oynadığı 8 karşılaşmada aldığı ilk puan oldu. Kendilerini tebrik ediyor, evriting iz samting heppınd diyorum.

Bak Şu Konuşana

Rakibini bu yüzyılda Saracoğlu'nda alt edemeyen Sarı-Kırmızılı camia, PAF galibiyetinin ardından potada da yüzü gülünce, 'Belki bu kez olur' diye heyecanlandı ama yine makûs talihini yenemedi.
Bağıs Erten - Radikal Gazetesi Yazarı
9 Aralık 2007
Her ne kadar son zamanlarda Avrupa maçlarındaki performansıyla Beşiktaş taraftarı ön plana çıkarılsa da Türkiye'de tribün şov açısından bence Sarı-Lacivertliler bir numara.
Efkan Bucak - Radikal Gazetesi Yazarı
9 Aralık 2007
Pazar günü seyrettiğim Tuncay (Fenerbahçe'de) takımda olsa o boş alanları nasıl doldurur ve skor nereye giderdi tahayyül dahi edemiyorum.
Mehmet Demirkol - Milliyet Gazetesi Yazarı
10 Aralık 2007
Roberto Carlos'un kendisini oyuna verişinin keyfini anlatmak mümkün değil. Gol sonrası koşusunda sevincine bakar mısınız? Ağlayacak neredeyse koskoca Carlos.
Mehmet Demirkol - Milliyet Gazetesi Yazarı
10 Aralık 2007
Fenerbahçe'nin standart, kendini zorlamadan oynadığı oyunun bu kadar zirveyi bulmuş olması inanılmaz.
Mehmet Demirkol - Milliyet Gazetesi Yazarı
10 Aralık 2007
Kasım'ın 6'sından sonra Aralık'ın 8'i de damgalanabilirdi.
Hıncal Uluç - PasFotomaç ve Sabah Gazetesi Yazarı
10 Aralık 2007
8-0'ı unutturacağız.
Ertuğrul Sağlam - BJK Teknik Direktörü
10 Aralık 2007
Belki Fenerbahçe ligin en başarılı takımı değil ama ağabeyi, kralı. Her rakibine karşı dik durabilecek, her maçta istediği sonucu alabilecek güce sahip
Gürcan Bilgiç - PasFotomaç ve Sabah Gazetesi Yazarı
10 Aralık 2007
Aradaki kalite farkı sadece maçı değil ligin geleceğini de söyledi. Fenerbahçe'nin olduğu yerde Galatasaray asla şampiyon olamaz.
Kazım Kanat - PasFotomaç ve Sabah Gazetesi Yazarı
10 Aralık 2007
Ben Türkiye'nin atletizmi en iyi bilen adamıyım.
Hıncal Uluç - PasFotomaç ve Sabah Gazetesi Yazarı
12 Aralık 2007

Yok Artık

Kadıköy Maçları
2007/08 Fenerbahçe 2 - 0 Galatasaray
Semih, Deivid
2006/07 Fenerbahçe 2 - 1 Galatasaray
Alex, Kezman
2005/06 Fenerbahçe 4 - 0 Galatasaray
Appiah, Luciano (Brezilya'da), Alex, Anelka (Bolton'da)
2004/05 Fenerbahçe 1 - 0 Galatasaray
Nobre (Beşiktaş'ta)
2003/04 Fenerbahçe 2 - 1 Galatasaray
Nobre (Beşiktaş'ta), Mehmet Yozgatlı (Beşiktaş'ta)
2002/03 Fenerbahçe 6 - 0 Galatasaray
Tuncay (M'boro'da), Ortega (Arjantin'e döndü), Serhat (2) (Anderlecht'te), Ceyhun (Trabzonspor'da), Ümit (Koln'de)
2001/02 Fenerbahçe 1 - 0 Galatasaray
Rapaic (Nerde?)
2000/01 Fenerbahçe 2 - 1 Galatasaray
Ali Güneş (Almanya'da), Yusuf (Denizlispor'da)
Ligdeki Son 6 Maç
2007/08 Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 2 - 0 Galatasaray
Semih, Deivid
2006/07 Ali Sami Yen
Galatasaray 1 - 2 Fenerbahçe
Lugano, Edu
2006/07 2007/08 Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 2 - 1 Galatasaray
Alex, Kezman
2005/06 2007/08 Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 4 - 0 Galatasaray
Appiah, Luciano (Brezilya'ya döndü), Alex, Anelka (Bolton'da)
2005/06 Ali Sami Yen
Galatasaray 0 - 1 Fenerbahçe
Nobre (Beşiktaş'ta)
2004/05 2007/08 Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 1 - 0 Galatasaray
Nobre (Beşiktaş'ta)

Bak Şu Konuşana

Gol anını, karşı tarafı da rencide etmeden, tribünlere en güzel şekilde yaşatmak lazım.
Roberto Carlos
8 Aralık 2007
Dört as oyuncusu yok Kalli sorun etmiyor, bütün riskleri göze alıyor ve Galatasaray 90 dakika rakip sahada müthiş bir mücadele örneği veriyor.
Osman Tamburacı - Yeni Şafak Gazetesi Yazarı
9 Aralık 2007
Salt futbolda değil, hemen hemen bütün spor dallarında G.Saray nal topluyor. Bütün bunların sebebi de Özhan Canaydın, bütün zamanların en kötü kulüp başkanı.
Aziz Üstel - PasFotomaç Yazarı, Galatasaray SK Eski Yöneticisi
9 Aralık 2008

Yengeç Dansı



Galatasaray'a attığımız ikinci gol sonrasında yapılan dansın adı :)

Yine Yeni Yeniden



Daha önce anlattık. Favoriler kaybetmez, Galatasaray kaybeder yani Fenerbahçe kazanır.

Boğaz'ın Düşman Kardeşleri

Medya'nın 'Dünya'nın Derbisi' dediği ancak sadece Türkiye'de canlı yayınlanan büyük maç günü geldi. Fenerbahçe-Galatasaray, derbiden öte bir maç. 100 yıllık tutku, ihtiras, bazen hüzün bazen mutluluk dolu bir rekabet. Boğaz'ın düşman kardeşleri yeni bir Büyük Maç'ı bekliyor. Diğer ülke derbilerinden farklı, ne din ne siyasi görüş, ne zümre farkı. Aynı evdeki aile fertlerin ezeli rakip olabileceği bir derbi. Sadece yeşil dahada değil, spor slonlarında, denizde, havuzda, pistlerde, bazen sidik yarışının da dahil olduğu yaşamın her noktasındaki bir rekabet. Büyük Maç, sadece Fenerbahçe ile Galatasaray arasında. Tarihi, Fenerbahçe ile Galatasaray arasına girmeye çalışmaktan ibaret Beşiktaş konu dışı. Lacivert ve sarı ve kırmızı.
Fenerbahçe'nin kadrosu belli. Sadece Vederson-Uğur arasında bir tercih yapacak Zico. Son haftalara bakınca bu tercihini Uğur'dan yana kullanacağını düşünüyorum.
Volkan
Gökhan . Lugano . Edu . Carlos
Selçuk . Aurelio
Deivid . Alex . Uğur
Semih
Galatasaray'ın kadrosunu ise aşağıdaki şekilde bekliyorum. Kadıköy'de kazanmak için oynayıp, çift santraforla başlayacağını düşünüyorum Feldkamp'ın.
Orkun
Uğur . Song . Servet . Volkan
Sabri . Mehmet . Hakan Balta
Arda
Hakan Şükür . Serkan
Bununla birlikte beklenen bir de aşağıdaki diziliş var. Yani temkinli, çift ön liberolu ve deplasmanda sakin oynamayı hedefleyen bir kadro.
Orkun
Uğur . Song . Servet . Volkan
Sabri . Mehmet . Barış . Hakan Balta
Arda
Serkan
Maçın gidişatı tamamen Feldkamp'ın kadro seçimi ve maçın ilk 10-20 dakikasındaki gelişmelere göre belirlenecek. Beşiktaş maçında her yönüyle yarattığımız baskı, daha ikinci dakikada yediğimiz golle birden karşımıza geçmişti. Deivid'in beraberlik golüne kadar futbolcudan taraftara bir sinir harbi yaşadık. Eğer Beşiktaş'ın niyeti ikinci golü bulmak olsa ya da ilk golde olduğu gibi şansa da olsa bir fırsat bulup 2-0 yapsalar, sinir harbinden çıkabilir miydik bilinmez. Bir de defans ve ön liberolarımızın iyi top çıkaramaması için ileride basınca Beşiktaş, cidden rahatsız olduk.
Defansa basma işini Galatasaray da yapabilecek kabiliyette. Ancak iki santraforlu dizilişle çıkarlarsa başarırlar bunu. Muhtemelen Serkan'la dolacak tek santraforlu dizilişte, arkasındaki Arda ile bu baskıyı yapması zor gözüküyor Galatasaray'ın. Yapması için orta alanlarının ileriye çıkımş oynaması gerekecek. Bu da alanı daraltmak adına defanslarını da ileride kurmaya zorlar. Deivid, Uğur (oynarsa Vederson) ve Alex'in performansları çok önemli olacak bu şekilde. Hatta Gökhan ve Carlos'un kanatlarını iyi kullanmalarıyla, forvette iyi bir duvar görevi yapan Semih, arkadan çıkan orta saha adamlarına çokça fırsat tanıyacak.
Zor maç olacak ama seyir zevki yüksek olacak. Hele ki Galatasaray'ın rakibi boğmak adına attığı her adımda, yerinde teknik özelliklerini ortaya koyarak ciddi pozisyonlar bulabiliriz. Enteresan maç olacak.

Bak Şu Konuşana

Fenerbahçe ile oynamakla, herhangi bir takımla oynamak arasında pek fark kalmadı.
Orkun Uşak - Galatasaray Kalecisi
6 Aralık 2007
Saracoğlu'nun G.Saraylı oyuncular ve camiası üzerindeki etkisi adeta büyülü.
Bülent Tulun - PasFotomaç Yazarı - Galatasaray SK eski yöneticisi
7 Aralık 2007
Saracoğlu’nda her Galatasaray maçında sistemli olarak gerçekleştirilen, ama her nasılsa gizlenebilen/önlenemeyen tribün ve soyunma odası koridoru terörü gibi saha dışı faktörleri bir yana bırakırsak
Ayhan Yılmaz - Fanatik Yazarı
7 Aralık 2007

Favoriler Kaybedermiş



Fenerbahçe - Galatasaray derbilerinde favoriler kaybeder diye bir kural yaratmış medya. Konuşup duruyorlar. Oysa durum farklı, favoriler kaybetmez, Galatasaray kaybeder. Bir başka deyişle Fenerbahçe kazanır. Sırayla gidiyoruz son 7 sezona;

2006/07 Sezonu
Ali Sami Yen
Galatasaray 1-2 Fenerbahçe
Fenerbahçe şampiyon olarak gidiyor Ali Sami Yen'e. Ununu elemiş eleğini asmış. Hafta boyunca Galatasaray alkışlar mı tartışması yaşanıyor. Herkesteki kanı aynı, Galatasaray şampiyonu yener prestijini kurtarır. Favori Galatasaray, kazanan Fenerbahçe.
Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 2-1 Galatasaray
Fenerbahçe yıllardır bırakın yenilmeyi, puan vermemiştir Galatasaray'a. Bu sefer kesin kazanacaktır Galatasaray. Favori Fenerbahçe, kazanan Fenerbahçe.
2005/06 Sezonu
Ali Sami Yen
Galatasaray 0-1 Fenerbahçe
Alex sakatlığı nedeniyle yoktur kadroda. Alex'i beğenmeyenler, o olmayınca Fenerbahçe'nin kazanamayacağını, Galatasaray'ın kendi sahasında favori olduğunu söyler. Favori Galatasaray, kazanan Fenerbahçe.
Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 4-0 Galatasaray
Galatasaray haftalar sonra liderliği ele geçirmiştir. Fenerbahçe'nin yenmesi şarttır zira bir hafta öncesinde Manisa'da 5-3 yenilmiştir. Fenerbahçe sadece kazanmak, ezer. Favori Fenerbahçe, kazanan Fenerbahçe.
2004/05 Sezonu
Ali Sami Yen
Galatasaray 1-0 Fenerbahçe
Galatasaray kendi evinde olduğu için favoridir. Fenerbahçe'yi yener. Favori Galatasaray, kazanan Galatasaray.
Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 1-0 Galatasaray
Galatasaray sadece 1 hafta öncesinde kupa finalinde Fenerbahçe'yi farklı yenip kupayı almıştır. Bu maçta ise Fenerbahçe hem rövanşı almak hem de şampiyonluğunu ilan etymek istemektedir. Galatasaray kazansa dahi, şampiyon olabilmesi için ligin son haftasında Fenerbahçe'nin yenilmesi gerekmektedir. Favori Fenerbahçe, kazanan Fenerbahçe.
2003/04 Sezonu
Olimpiyat
Galatasaray 2-2 Fenerbahçe
Galatasaray, hem ilk kez 80.000 seyircisi önünde oynadığı hem de ev sahibi olduğu için favoridir. Kazanan olmaz 2-2
Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 2-1 Galatasaray
Beşiktaş'la çekişen Fenerbahçe, maça favori olarak çıkar. Galatasaray'ın iddiası yoktur. GÜn içinde Beşiktaş İstanbulspor'a yenilince, Fenerbahçe lider olma şansını yakalar. Favori Fenerbahçe, kazanan Fenerbahçe.
2002/03 Sezonu
Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 6-0 Galatasaray
Fenerbahçe maçın favorisidr. Zira ligde açılına puan farkının kapanması gerekmektedir. Erteleme nedeniyle hafta içinde oynanır maç. Favori Fenerbahçe, kazanan Fenerbahçe.
Ali Sami Yen
Galatasaray 2-0 Fenerbahçe
Ligin ilk yarısındaki maçın rövançı olarak görür Galatasaray. Favori Galatasaray, kazanan Galatasaray.
2001/02 Sezonu
Ali Sami Yen
Galatasaray 1-0 Fenerbahçe
Ev sahibi olmanın avantajından başka avantajı yoktur Galatasaray'ın. Tartışılmaya başlanan Denizli'nin son maçlarına denk gelir. Favori Galatasaray, kazanan Galatasaray.
Şükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 1-0 Galatasaray
Ligin ikinci yarısında Lorant'la giriş yapan ve şampiyonluk umutlarını sürdüren Fenerbahçe evinde favoridir. Kazanmaktan başka şansı yoktur. Rapaic, afedersiniz çakar, 4 Galatasaraylı sinirlerinin kurbanı olur, atılır. Tarihe 7 cüceler ve Pamuk Lucescu maçı olarak geçer. Favori Fenerbahçe, kazanan Fenerbahçe.
2000/01 Sezonu
Ali Sami Yen
Fenerbahçe'nin başında eski bir Galatasaralı olan Mustafa Denizli vardır. Deplasmanda oynanan maçta puan kazanmalıdır zira Beşiktaş'a yabancı sayısı hatası nedeniyle hükmen yenilmiş ve kredisi dolmuştur. Son 4 sezonun şampiyonu Galatasaray da favoridir rakibi karşısında. Kazanan olmaz.
Sükrü Saracoğlu
Fenerbahçe 2-1 Galatasaray
Bir hafta önce Trabzonspor'a yenilip liderliği Galatasaray'a kaptıran Fenerbahçe'nin kazanmaktan başka çaresi yoktur. Favori Fenerbahçe, kazanan Fenerbahçe.

Olmadı Alex



2003-04 sezonu. Pierre van Hooijdonk ligin 10. haftasında oynanan Adanaspor maçında sezondaki 3. sarı kartını görür. Ligin geri kalan 24 haftasında da kart görmeden yani 4 sarı kart cezasını almadan tamamlar sezonu. Bu 24 hafta içinde 2 Beşiktaş, 2 de Galatasaray maçı var. Bu maçların tamamından bir hafta önce basında 'bu maçta kasıtlı olarak sarı kart görüp derbi maça cezayı tamamlamış olacak' haberleri yer alır. Pierre sezonu 4. kartı görmeden tamamlar. Bu ceza riskine karşı Daum da şunu söyler, teknik yardımcıları da 'Pierre'nin ceza alması muhtmeldir. Biz ona kasıtlı kart gör demeyiz. Nitekim oyun gereği bir kart görür ve cezalı duruma düşerse de takımımız sahaya 11 kişi çıkacaktır'.

2007-08 sezonu, Fenerbahçe'nin Ankaraspor'la oynadığı maçta 3 sarı kartlı Alex, 85. dakikada kasıtlı gördüğü sarı kartla Denizlispor maçına cezalı duruma düşüyor. Bir sonraki hafta da rakip Galatasaray. Maç sonrasındaki açıklaması da bu yönde Alex'in, evet kasıtlı gördüm. Oysa Zico'nun da açıklaması bizim duygularımız yönündeydi 'kasıtlı olduğunu sanmıyorum'.

Zico olmak kolay değil tamam demek ki Pierre olmak da kolay değil.

Roberto Carlos O O O

Sadece futboluyla değil, her hareketiyle büyülüyor. İmza almak, fotoğraf çektirmek isteyen her kişiye aynı işten gülüşüyle yanıt veriyor, sahada kendisine tekme atanı yerden kaldırıp alnından öpüyor, hata yapınca özür diliyor. Geç mi geldi zamanında mı geldi tartışması sürer durur, tartışılmayacak tek şey Fenerbahçe'nin kendisini Türkiye'ye armağan etmesidir.

Spinal Muskuler Atrofi(SMA) hastası olması nedeniyle yürüyemeyen Fenerbahçe taraftarı ve Roberto Carlos hayranı 12 yaşındaki İslam Olkun, bugün Eskişehir'den ambulansla Samandıra'ya geldi, Roberto Carlos'la tanıştı ve sohbet etti. Roberto Carlos'un çeşitli hediyeler verdiği minik İslam, 1 saat geçirdiği Samandıra'dan mutlu bir şekilde ayrıldı.

İzlene, takdir ve gıpta edile.

UEFA Team Ranking

UEFA takım sıralamasına göre bugüne kadar yapılan karşılaşmalar sonucunda (son 5 sezon değerlendirmeye alınır) Fenerbahçe 42.313 puana yükselmiş durumda. Bu puanla da 47. sırada yer buluyor kendine. Puanını bu derece yükselmesinin nedeni de bu sezon şimdiden almış olduğu 11.0625 puan. Bu arada sezona 36.791 puanla 66. sırada başladığımızı hatırlatalım.

Sadece bu sezon değerlendimeye alınırsa, 13,5160 puanlı Manu, 12,5160 puanlı Arsenal, 12,3510 puanlı Barça, 11,5160 puanlı Chelsea ve 11,3510'ar puanlı Sevilla ile Real Madrid'in ardından 7. sırada yer alıyor. Bu puanlarla önümüzdeki yılın sıralamasında şimdiden 37. sıraya çıkmış durumdayız.

Bu arada geçen sezon yenilmeden elendiğimiz AZ Alkmaar'ın şu anda 66.950 puanla sıralamada 19, yine grupta altımıza aldığımız PSV'nin 80.950 puanla 13. sırada bulunduğunu hatırlatmakta fayda var.

Tablolar devamlı güncellene, 4. torbadan gelen takımın nasıl olup da 1. torbadaki 6 takımla birlikte yenilgisiz bulunduğu araştırıla, Avrupa Fatihi nasıl olunuyor hesaplana, CL veya UEFA kura çekimlerinde İskandinav ülkeleri takımlarıyla eşleştiğinde, bu ülkelerde bayram havası yaşatan Galatasaray tebrik edile.

Lacivert Güzeldir



















Lacivert nedir bilir misin?
Umudun bittiği yerde karadır herşey
Umutla başlar lacivert
Ve gecenin karanlığından sıyrılırken her yer aydınlığa
En sevdiğim maviden önce, ağır ağır lacivert...
Lacivert güzeldir...

Man Of The Match


71'de Alex çıkıyor, tribünlerin büyük desteğiyle birlikte. Sonra Roberto Carlos alıyor alkışları. Maç sürüyor, taraftar da takımı onore etmeye devam ediyor, Gökhan, Deniz, Aurelio, Semih, Yasin, Edu, Vederson, Kazım, Önder, Volkan sırayla alıyorlar alkışı. Maç bitiyor, taraftar mutlu futbolcu mutlu. Bu defa onlar alkışlıyorlar taraftarı, orta sahada toplandıktan sonra. Bu sahne ezberlene, her maç tekralana.

Önce Fenerbahçe


After Eight



PAF'la çıkma kararını açıkladılar önce. Hakemin oyunu durduğunu fark edemeyince sinirlendiler. Sonra gidip tokadı yediler Liverpool'dan, sen misin jimlastik şubesine futbolu da ekleyeceğim diye ingilizlerin topunu çalan? İntikamı acı alır elin gavuru. Sonra gruplarında İspanyol ekip bile yokken Valencia'yla maçları olduğunu iddia ettiler. Sonra da 30 şut çeken rakipleriyle ilgili '12 atak yaptılar 8 gol attılar' dediler.

Son bomba da bugün Ertuğrul Sağlam'dan geldi. '... Şampiyonlar Ligi'ne baktığımız zaman, bundan önceki yıllarda bu lige katılıp da grup maçlarını sıfır puanla bitiren takımları da göz önüne aldığımız zaman, Liverpool’u yenen bu çocukların, bundan sonra kendi sahamızda oynayacağımız Marsilya karşılaşmasını alıp, Porto'yla final müsabakası yaşatma ve değerlendirme gibi bir şansı olduğunu çok açık ve net görmekteyiz...'

Tarihi, Fenerbahçe - Galatasaray rekabeti arasına sızmaya çalışmaktan ibaret olan bir jimlastik kulübünden bahsediyoruz. Laf atana bak. Aşağıda Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi performansı var. Bakıla, okuna, öğrenile hatta öğretile. Unutanlara da hatırlatıla.

1997-1998 sezonu
Attığı 6 yediği 9. Puanı 6. Elendi.

2000-2001 sezonu
Attığı 4 yediği 17. Puanı 4. Elendi.
Milan'a 4-1, Barcelona'ya 5-0, Leeds'e 6-0 yenildi.

2003-2004 sezonu
Attığı 5 yediği 7. Puanı 7. Elendi.

2007-2008 sezonu
Şimdilik attığı 2 yediği 12. Puanı 3. Daha elenmedi.
Liverpool'a 8-0 yenilerek Şampiyonlar Ligi'nin en farklı yenilgisini aldı.

Yedi

Porto *
Chelsea *
Real Madrid *
Barcelona *
Manchester United *
Arsenal *
Fenerbahçe ****

Şampiyonlar Ligi'nin yenilgisiz 7 takımı.

* Birinci torba takımları
**** Dördüncü torba takımı

Volkan Disiplin Kuruluna Sevk Edilmiş



Bobo edilmiş mi? Hayır.

Sekiz



Önce Semih'in derbideki golü, sonra Liverpool maçındaki hangisi olduğunu unuttuğum goller. Sektirip duruyor, verin topu sektirsin bir kenarda. Maç sonrası konuşan Sinan Engin'in, gruplarında olmayan Valencia'yla bir maçlarının olduğunu açıklaması süper.

Maçla ve skorla ilgili bir sürü geyik dönmeye başladı, kayda değer olanlar biline, tekrarlana, arada Sinan Engin'e bilgi verile.

* You'll never talk again.
* Hakan, bi' sektir git.
* PAF değil KOF (Sabah)

Altı


İkiyüzlülük

Çok poziyon var ama sadece 3 tanesini inceleyeceğiz diyor Büyüka. 3 poziyon da Beşiktaş'ın ağladığı poziyonlar. Geri kalan hataların üzerine çekiyor süngeri. Ağlıyor ya Beşiktaş, hemen hazırlayın mamayı. İptal edilen gol diyorlar, yok ki iptal edilen gol. Hakem oyunu çoktan durdurmuş, Fenebahçe lehine vermiş faulü, yüzünü dönmüş Beşiktaş yarı sahasına. Oyun durmuş yahu.

Volkan neden sus işareti yapmış Beşiktaş seyircisine, neymiş tahrik. Bobo neden sus işareti yapıyor o vakit golü attıktan sonra, o tahrik değil mi? Volkan konuşula Bobo hasıraltı edile.



Deivid sarı kartlıyken Serdar'a sarı kartlık faul yapmış, neymiş ikinci sarı kart. Diatta da Vederson'u arkadan indirmiş, hem de sarı kartı varken, hem de ilk yarıda, o ikinci sarı kart değil mi? Deivid konuşula, Diatta hasıraltı edile.

Semih sarı kartlıyken Ali Tandoğan'ı formasından çekmiş, neymiş ikinci sarı kart. İkinci yarıda sarı kart gören Burak da ilk yarıda kendisini yere bırakıp hakemi aldatmaya çalışıyor. Fenerbahçe topu taça atıyor, hakem Burak'ın yanına gidiyor, sorun yok, sarı kart da yok. Semih konuşula, Burak hasıraltı edile.

Hadi canım sen de!! Zıplayan oyuncuya bir dokunsan bozarsın diye defalarca bigi veren Toroğlu, Bobo'nun Gökhan'ı arkadan sol koluyla itmesine 'faul yok' diyebiliyor.

Sakin oluna, Toroğlu zıplarken arkadan itile, PAF takım kelimesi telafuz edilmeye.

Herkes Görevini Bıraka

Arzuman hakemliği bıraka, Keçeci federasyondaki görevini. Bobo ve Batuhan karşı karşıya kaçırdıkları gollerden sonra futbolculuğu, Hakan yediği hatalı gollerden sonra kaleciği bıraka. Sağlam yanlış oyuncu seçimi sonrası teknik direktörlüğü, Deniz Beşiktaş'ın golündeki hatası sonrası ön libero görevini bıraka. Demirören yıllardır yaptığı tüm yönetim hataları nedeniyle başkanlığı bıraka.

Noel Babalar İş Başında



Dakika 88 küsür. Bir serbest vuruş sonrası ceza alanına doldurulan top Şabani (inek değil) Nonda'nın gayretiyle kaleye doğru gidiyor. Şabani (inek değil) Nonda'nın vuruşu anında, daha sonra topu tamamlayarak golü atacak Servet ofsayt pozisyonunda. Top kaleciden dönünce Servet tamamlıyor. Galatasaray hak etmediği bir puanı daha atıyor cebe. Geçen hafta olmayan penaltı ile son dakikada gelen fazladan 2 puanla birlikte ediyor 3. Önceki maçları daha saymıyoruz. Beşiktaş'a haber verile, sahaya PAF takımıyla çıkmaları sağlana.

Grubunuz değil 'durumunuz'

Kuralar çekildiği günden düne kadar konuşamayan birileri konuşmuş. Derbi maç ertelenmeliymiş (Bu federasyon bu açıklamayı emir kabul eder ya neyse). Çünkü önemli bir CL maçları varmış. Seçilen kelime yanlış. 'Grubumuz Fener'den zor' değil, 'Durumumuz Fener'den zor' olacak. İsterseniz değişelim.
3 puan cebe konula, Liverpool ve Porto deplasmanlarına gidile, Kadıköy'de de Marsilya ile oynana. UEFA Kupası, 5 takımdan ilk 3'e girenin bir üst tura çıktığı gruplarla oynanmaya başlandığından bu yana, üç sezon üstüste gruplara kalıp da çıkamayan tek takımın Beşiktaş olduğu gerçeği gözardı edilmeye ;)

Ek olarak, futbol dersi diye adlandırılan Beşiktaş-Liverpool maçının istatikleri de aşağıda :)
Beşiktaş Liverpool
0 Sarı Kart 0
0 Kırmızı Kart 0
4 Kaleyi Bulan Şut 8
7 İsabetsiz Şut 13
3 Faul 8
4 Korner 11
4 Ofsayt 3
27' 28'' Topla Oynama (süre) 34' 23''
44% Topla Oynama (yüzde) 56%

Kıskanmayın laaa diyenler için de Fenerbahçe-Inter maçı istatistikleri.

Fenerbahçe Inter
3 Sarı Kart 3
0 Kırmızı Kart 0
7 Kaleyi Bulan Şut 2
10 İsabetsiz Şut4
21 Faul 19
4 Korner 11
2 Ofsayt 0
29' 49'' Topla Oynama (süre) 25' 30''
53% Topla Oynama (yüzde) 47%

İstatistiklere göre Fenerbahçe Inter maçı daha sert oynandığı gibi top bu sertlikler nedeniyle oyunda daha az kalmış. Yine de topla daha çok oynayan Fenerbahçe. Daha fazla şut çekmiş Fenerbahçe, bunların isabetli olanları rakibinden fazla.

Oysa Beşiktaş, kazanmasına rağmen rakibinden daha az oynamış topla, daha az şut çekmiş, bunların daha azı kaleyi bulmuş. Maçta o kadar az faul olmuş ki, sanki iki takım da birbirlerine dokunmamış bile. Bir de ilk goldeki bilardo topunu unutmak elde mi?